Kürtler MHP ile İYİ, AK Parti ile CHP arasında
Hala çözüm süreci hiç olmamalıydı diyen boş aydınlar var. Halbuki çözüm süreci (eksikleri, yanlışları olmakla birlikte) Kürtleri büyük ölçüde PKK’dan kurtardı. Çözüm süreci olmasaydı PKK kazanacaktı. Çözüm sürecinin en net sonucu şudur: “Kürtler kazandı PKK kaybetti.” Çözüm sürecinin olumlu sonuçlarını, 31 Mart yerel seçimlerinde ve bundan sonraki seçimlerde daha net göreceğiz. Çözüm süreci, Kürtlerin kendi devletlerinin Türkiye olduğunu ispatlamıştır. Bu bile tek başına yeterlidir. PKK neden Erdoğan’a düşman? Çünkü çözüm süreci sayesinde, Erdoğan, Kürtleri PKK’dan büyük ölçüde kurtardı da ondan.
Erdoğan’ın kelebek etkisi
PKK yıllardır, kendisinden olmayan Kürtlere; devletin adamı, ülkücü, Türkeşçi, MHP’li gibi sıfatlarla hakaret ederdi. Erdoğan PKK’ya adeta kelebek etkisi yaptı. Son derece enteresan bir durumla karşı karşıyayız. PKK 40 yılın sonunda, İYİ Parti ve CHP üzerinden de olsa (CHP adayı eski ülkücü ve MHP’den belediye başkanı da olan Mansur YAVAŞ) ülkücülere oy verecek bir duruma geldi. Devlet Bahçeli’ye de koalisyon kurma ve başbakan olma teklifinde bulunmuşlardı. İşte bu aynı zamanda Erdoğan ve çözüm sürecinin başarısıdır. Erdoğan Kürtleri kazandıkça, PKK Erdoğan karşıtlarına yaklaşıyor. PKK geçmişte karşı olduğu, eleştirdiği her şeyi bugün kendisi yapıyor.
Dün, MHP gibi partilere yaklaşan Kürtlere HAİN diyen PKK, …
Bugün, MHP ve Ülkücü kökenli adaylara oy verecek duruma gelmiştir.
Cemil BAYIK, Selahattin DEMİRTAŞ, Pervin BULDAN ve PKK’nın neredeyse bütün yöneticileri, Mansur Yavaş (eski MHP’li ve Ülkücü kökenli), Ekrem İmamoğlu (CHP) gibiler için Kürtlerden destek istiyor. İşte ALLAH’ın PKK’ya verdiği bela. 40 yılın sonunda; ABD askeri olmak ve karşıt olduğu ideolojilere teslim olmak.
MHP ile İYİ Parti arasında Kürtler
PKK, yerel seçimlerde; Kürtleri PKK’dan kurtaran lider olarak tarihe geçek olan Erdoğan’a karşı olan herkesi, ideoloji gözetmeksizin destekliyor. Bir yandan dinine (İslam) düşman olduğu Saadet Partisi’ni, bir yandan Kürt sorununun doğmasına ve PKK’nın ortaya çıkmasına sebep olan CHP’yi, bir yandan MHP’den kopan eski ülkücülerin kurduğu İYİ Parti’yi, PKK bu partilerin adaylarını gizlemeye ihtiyaç duymayacak şekilde destekliyor. Eğer MHP ya da Vatan Partisi (Perinçek) Erdoğan’a muhalif olsaydı, bu partilerin adaylarını da destekleyecekti. Çünkü PKK’nın tek hedefi vardır. O hedef de Erdoğan’dır. Erdoğan sadece Türkiye’deki Kürtleri değil, dünyadaki bütün Kürtleri PKK’dan kurtarabilir. Bundan sonraki süreçte özellikle diaspora Kürtlerine el atılmalı ve Avrupa ülkelerindeki Kürtler de PKK’dan tamamen kurtarılmalıdır. PKK’nın en büyük korkusu, dünyadaki bütün Kürtlerin Türkiye’ye bağlanması ve bütün Kürtlerin Türkiye’yi kendi devletleri olarak görmeleridir. Bu duruma doğru da adım adım gidiyoruz. Türkiye dünyadaki bütün Kürtlerin tek ve son devleti olacaktır.
Kürtler bu seçimde, MHP ile İYİ Parti adayları arasında da tercihlerde bulunacak. Türkiye’nin entegrasyonu açısından olumlu bir gelişme. Kürtler; Erbakan-Türkeş ittifakından sonra ilk defa ülkücü adaylara bu seçimlerde yoğun bir şekilde oy verecek. Kürtler, hem MHP hem İYİ Parti adaylarına oy verecek. Bu da PKK’nın kaybettiğini ve Kürtlerin kazandığını göstermektedir. Bu durum PKK’yı marjinalleşmeye kadar götürebilecek önemli bir gelişmedir. Bu korku aynı zamanda PKK’yı büyük maceralara da sürükleyebilir. PKK son (bütün) kozlarını oynayabilir.
Irkçılığı CHP yaptı bedelini MHP ödüyor
Daha çok tek parti döneminde uygulanan ırkçılık politikaları, Türkiye’deki birçok sorunun da temelini oluşturuyor. CHP’nin tek parti döneminde kalan birçok uygulamanın etkileri hala sürüyor. Kürtleri CHP ve zihniyeti ezdi ama bugüne kadar hep MHP bedelini ödedi. Mart seçimleri bu algıyı da değiştirecek. Kürtlerin bir kısmının MHP’ye karşı olan duyguları özellikle Erdoğan ve Bahçeli (15 Temmuz) sayesinde büyük bir değişime uğradı. Bu da Türkiye’nin entegrasyonu açısından olumludur ve önemlidir.
Erdoğan özellikle Güneydoğu’da sürekli Saadet Partisi’ne yüklenmeli
Erdoğan sürekli, şimdilik AK Parti’ye gelmeye hazır olmayan kemikleşmiş PKK tabanını, Saadet Partisi’ne itecek hamleler yapmalı. PKK tabanının ilk hamlede AK Parti’ye kayması zordur ve bu zaman alacaktır. Bunun için bir ara istasyon gerekiyor. Erdoğan SP üzerinden de PKK tabanını uzaklaştırmak için hamleler yapmalı. SP’ye yerelde gelen taban genel seçimlerde AK Parti’ye önemli ölçüde kayacaktır. PKK’nın Saadet Partisi’ni desteklediği mesajları son haftada daha yoğun işlenmeli.
HDP ve CHP Laikçi/ateistlerden destek alıyor, İYİ Parti Deistlerden
Son yıllarda Türkiye’de deizme kayan önemli bir kitle var. Ateist sayısı oldukça az ama, ilk tercihleri HDP ve CHP
Neredeyse her parti (AK Parti, SP, MHP, HDP, MHP, DSP,…) tabanında deiste de ateiste de rastlıyoruz. Fakat en çok ateist taban HDP ve CHP’de bulunuyor. HDP ve CHP daha çok Laikçilerden destek bulurken, İYİ Parti deistlerden taban buluyor. CHP ve HDP tabanı da gittikçe deizme kayıyor, sekülerleşiyor. CHP de İYİ Parti de bu durumdan kurtulmalı. Ateizme ve deizme kapı aralayacak politikalardan uzak durmalı. Aksi halde marjinalleşirler.
Ayasofya ile İncirlik arasında muhalefet
Özellikle son yıllarda politika geliştiremeyen muhalefet, her sıkıştığında İncirlik ve Ayasofya’yı gündeme getiriyor. Hemen her olaydan sonra İncirlik kapatılsın, Ayasofya ibadete açılsın diyorlar. Hem de sonuçlarını hiç düşünmeden.
“İncirlik Üssü: Şerden emin olmak için, şimdilik kapatma yoluna gidilmemelidir. Kapatılırsa; ABD, Suriye PKK bölgesine taşınmak (nükleer başlıklarla birlikte) için, bir bahane olarak kullanacaktır. Henüz İncirlik üssünü kapatmanın zamanı değildir.
Ayasofya Camii: Ayasofya camiye çevrilirse, Avrupa’daki bir çok cami (kiliseye çevrilebilir) bundan zarar görebilir. Ayasofya, zamana bırakılarak ve şov yapmadan, göze batmadan, adım adım camiye doğru zaten gitmektedir. Bu strateji devam etmelidir. Bunun için aceleye hiç gerek yoktur.”, Milat, Türkiye’nin Altın Oranı (Tek Millet), 13.02.2018 tarihli makalemizde bu konuya daha önce değinmiştik.
Erdoğan bir televizyon yayınında çoğunluğu gençlerden oluşan toplulukta gelen bir soruyu cevaplandırırken şunları söyledi:
“Ayasofya açılsın diyorlar. Be kardeşim. Bir şey söylerken duygusallıkla, afedersin bu alçağın, bu teröristin sözlerine karşı böyle bir talepte bulunmanın bir anlamı yok.
Bu oyunlara gelmeyelim. Bunlar da bir tahriktir. Bu tahrik unsurlarını bozalım diye özellikle bu açıklamayı yapmak durumunda kaldım.
Zaman zaman da aslında bunu söylüyorum. Başka düşüncelerim de var ama bunlar konuşulmaz. Bunlar yapılır.
Mesela orada bir sergi düzenlendi. Kur´an tilaveti de yaptık. Belli bir bölümünde şu anda namaz da kılınıyor. Bunları aşmak bizim için sorun değil. Aşarız. Ama getirisi götürüsü nedir? Bunu da burada açıklamam doğru olmaz.
Bunun bir götürüsü var. Bizim için faturası çok daha ağırdır. Unutmayalım, şu anda dünyanın çok çeşitli ülkelerinde bizim binlerce camimiz var. Acaba bunu söyleyenler, o camilerin başına ne gelir diye düşünüyor mu? Bir sürü kundaklama hareketleri yapılıyor.
Bunları düşünmeden, hesabını yapmadan söylüyorlar. Kusura bakmasınlar, bunlar dünyayı tanımıyorlar. Muhataplarını bilmiyorlar. Onun için ben bir siyasi lider olarak, bu oyuna gelecek kadar istikametimi kaybetmedim.
İslam dünyasının şu anda yükünü çekiyoruz. Nerede ne oluyor, ne olabilir? Bunların hepsini düşünmek zorundayız. Onun için hassas olacağız, dikkatli olacağız, bu tezgaha gelmeyeceğiz.”
Erdoğan daha ne söylesin. Binlerce cami kiliseye çevrilebilir. Batı böyle bir fırsat kolluyor. Ayasofya’nın ibadete açılması domino etkisi yapabilir. Ayasofya zaten şov yapmadan ibadete açılmış durumda. İncirlik de kapatılacağı günü sabırla bekliyor. Bu iki konu da ikide bir gündeme getirilmemelidir. Şov yapmaya gerek yoktur. Stratejik hareket edilmelidir. Ayasofya, Hilal-Haç savaşının başlama kıvılcımı olarak kullanılabilir. İslam barış (Selam) dinidir. Zorunlu olmadıkça savaş olmaz. Saadet Partisi’ne Ayasofya üzerinden, CHP ve diğer partilere İncirlik üzerinden ekmek çıkmaz. Başka projeler ve politikalar üretin.
İmar barışına 10 milyon 500 bin suçlu başvurdu
Şuana kadar imar barışına başvuranların sayısı 10 milyonu aşmış durumda.
Bu oran neredeyse, 100 yıl önce Cumhuriyet kurulurken Türkiye’nin nüfusu kadar bir orana tekabül ediyor. Ailelerin tamamını hesaplarsak belki de 20 milyonun üzerine çıkacak. 11 milyona yaklaşan bir nüfus resmen suç işlemiş. İşin ilginç tarafı, suç işleyen bu insanların aynı zamanda siyasetçileri de yolsuzluk ve hırsızlıkla suçlamalarıdır. Bu suçu işleyen herkes kendisini haklı görüyor. Böyle bir toplumdan dürüst siyasetçi nasıl çıksın? Halkı kanunlara, hukukun üstünlüğüne, kul hakkına karşı bilinçlendirmek gerekir.
Aile Avukatı Uygulaması
Aile hekimliği gibi her ailenin aile hukukçusu/avukatı olmalıdır. Bilinç, aileden başlar. Her vatandaş kanuni haklarını da kanunlara karşı sorumluluklarını da bilmelidir. Ailelerin danışman hukukçuları olmalıdır. Suç işleme özgürlüğünün önüne ancak bu şekilde geçilebilir. Bilinçli aile ile. Bazı bölgelerde suç işlemek hak olarak görülüyor. Bunun önüne geçmek için tedbirler alınmalıdır. Hukukun üstünlüğü anlayışı olmalıdır. Zengin, mevki-makam sahibi, aşiret ağası, mafya, güçlü, … hiç kimse suç işleme özgürlüğüne sahip olmamalıdır.
Anadolu İmparatorluğu (Pax-Anadolu, Pax-Türkiye Arama motoru, sosyal medya platformları)
Bugün çok sayıda sanal imparatorluk kurulmuş durumda.
(Selam-Anadolu), Google, Yahoo, Yandex, Baidu, Bing, … gibi arama motorları
Facebook, Twitter, İnstagram, … gibi sosyal medya platformları
Whatsapp,… gibi uygulamalar, …
Bunlar aynı zamanda birer imparatorluk. Her dinden ve milletten insanların bağlı oldukları platformlar. Türkiye de bu arama motorlarına, sosyal medya platformlarına alternatif dünya markaları oluşturmalıdır. İşte Anadolu İmparatorluğu dediğimiz budur. Türkiye her yönüyle bir imparatorluk olmaya doğru gidiyor.
Süleyman Şah Türbesi Golan’a taşınmalı
“…İsrail'i durdurmanın yolu
İsrail'i durdurmanın yolu, İsrail'in Türkiye ile sınırdaş olmasından geçer.
İsrail, İslam dünyasının bağrına saplanan, Batı dünyasının HAÇLI HANÇERİ'dir. Bu hançeri, İslam dünyasına daha fazla zarar vermemesi için durdurmak gerekiyor. Bunun yolu da Türkiye ile İsrail'in komşu (sınırdaş) olmasından geçer. Bu sınırdaşlık ancak, Suriye üzerinden gerçekleşebilir.
Türkiye; oluşturulacak olan güvenlikli bölgelerden en fazla Kuneytra (Golan Tepeleri)'ya önem vermeli, Kuneytra'da kalıcı ASKERİ ÜS kurmalı ve İsrail ile doğrudan sınır olmalıdır. Hatta gerekirse, Süleymanşah Türbesi Golan Tepelerine sınır olan Kuneytra'ya bile taşınabilir. Suriye'nin en stratejik yerlerinden biri olan Kuneytra, Türkiye'nin kontrolünde olmalıdır.….” Milat, Ya Misak-ı Milli Ya Arz-ı Mev'ud, 09.05.2017, tarihli makalemizde Golan konusuna değinmiştik.
ABD (Trump), Golan Tepelerinin İsrail tarafından işgalini onaylamaya hazırlanıyor. Bu gelişme Esed için de bir fırsattır. Esed ile gizli görüşmeler yapılarak, Türkiye’nin Golan’da askeri üs kurması sağlanabilir. Zira, büyük İsrail’e zemin hazırlayacak olan 2. İsrail PKK devleti de adım adım kuruluyor. Bunu önlemeye Golan’dan başlamak gerekiyor.