Kürtler gerçeği gördü
Geçtiğimiz günlerde HDP Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir'in, "Türkiye'nin tarihinin en karanlık döneminden geçtiğini, bundan çıkışın da 2013'teki çözüm ruhuna dönmek olduğu" şeklindeki ifadeleri "PKK'ya can simidi olma derdine düşmüş" nitelendirmesiyle bazı çevrelerde büyük tartışma yarattı.
Cumhurbaşkanı ERDOĞAN, geçtiğimiz günlerde yaptığı yazılı açıklamada Türkiye'nin terörle mücadele tarihinin en zor dönemlerinden birini yaşadığını belirterek: "Ben şuna inanıyorum, polisimiz, askerimiz, köy korucularımız ve bu millet, terörü bir ve beraber olarak bitirecektir. Terör örgütlerine karşı, milletimizle birlikte, bir milli seferberlik ruhu içerisinde hep birlikte kararlılıkla mücadele edeceğiz." ifadelerini kullandı.
Başbakan YILDIRIM, Kahramanmaraş'taki toplu temel atma töreninde "Teröre asla geçit vermeyeceğiz, terörle mücadeleden zerre kadar sapmayacağız. Elbet dik duracağız, çünkü biz sırtımızı dağa değil millete yaslıyoruz. Ülkemizin birliğini bütünlüğünü korumak, can ve mal güvenliğini sağlamak için bu mücadele tek kişi kalıncaya kadar devam edecek." dedi.
VİCDANLARIN SORULARIu2026
Her gün şehit cenazelerinin geldiği, PKK'nın, DEAŞ'ın ve FETÖ'nün el ele vererek içten ve dıştan amansızca ülkemize saldırdığı, genci, yaşlısı, kadını, askeri, polisi demeden canların toprağa verildiği, kamu düzeni ve kamu güvenliği ile vatandaşın can ve mal güvenliğinin ciddi sıkıntıya uğradığı bir ortamda, "Çözüm sürecinden bahsetmek, toplumu tekrardan ikna etmek, Kandil'in, İmralı'nın yeniden muhatap alınması " mümkün mü?
Kandil ve HDP tarafından tekrar çözüm sürecine dönülmesi isteniyorsa, binlerce insanın ölümünün, yüz binlerce insanın kendi vatanında mülteci konumuna düşmesinin, şehirlerin Kobani'ye çevrilmesinin, çözüm süreci masasının saldırı ve provokasyonlarla devrilmesinin amacını, anlamını ve mantığını açıklayacak, toplumu haklı gerekçelerle ikna edecek bir vicdan, bir akıl ve bir izahat var mı?
Allah aşkına, bu yaşananlar neydi, niçin yaşandı? Kürt'ün hangi sorunu, hangi talebi çözüm buldu, demokratik ortamın sağladığı imkanlardan niçin vazgeçildi? Yüzyılın trajedisini yaşattığınız Kürtler, 112 belediyeyi, 80 milletvekilini barışa katkı olsun diye vermedi mi size? Kürtlerin, sosyal ve siyasal kazanımları niçin fütursuzca riske edildi? Sonuç tam bir trajedi ve iflasa gitmedi mi? Bu kirli savaşta kaybeden en çok Kürtler olmadı mı?
Verilen şans, denenen siyasi çözüm, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından tüm vesayetçi ve bürokratik yapıların karşı çıkmasına rağmen alınan risk, giyilen ateşten gömlek, hangi insani, vicdani ve siyasi saiklerle fütursuzca harcandı?
SURİYE'DEKİ ATEŞ NİÇİN EVİMİZE TAŞINDI?
Suriye'deki, Kobani'deki kavga, ateş niçin bizim topraklarımıza, evimize taşındı? Suriye'nin üç şehrinde yaşayan insanların kantonlaşma hülyası uğruna Doğu ve Güneydoğu'nun 21 şehrinin geleceği, kardeşliği ve kaderi niçin ateşe atıldı? Bölge halkının yüzde 90'lara varan oranı daha önce çözüm sürecine destek verirken, aynı oran hendek ve barikatlara karşı dururken niçin halkın iradesi hiçe sayıldı?
Bir yandan çözüm sürecine devam isteği, bir yandan çözüm sürecinin mimarı Erdoğan'ı ve Ak Partiyi devirme isteği. Bir yandan meşru siyaset, bir yandan gayri- meşru bir silahlı yapı. Bir yandan demokratikleşme ve özgürlük talebi, bir yandan silah, çatışma, canlı bomba ve ölüm. Bir yandan Türkiyelileşme söylemi bir yandan devlet içinde devlet talebi. Tüm bu tezat istekler bir arada yürüyebilir miydi?
DEVLET ESKİ CEBERRUT DEVLET DEĞİLDİR
Eğri oturalım, doğru konuşalım. Türkiye'de gelinen son noktada Kürtlerin sorunlarının çözümünde silah ve terörü kullanmayı meşru gösterecek herhangi bir durum kesinlikle yoktur. Kürtlerin de diğer bütün halklar gibi eski ceberut devlet zamanında birçok sorunu oldu: "Kimliklerinin tanınmaması, inançlarına saygı duyulmaması, geri kalmışlık, ihmal edilmişlik, dışlanmışlık" gibi. Ancak son 14 yılda bu sorunları bir bir çözme iradesinde olan bir siyasi yapıyla sağlam adımlarla çözüm için yürüdük.
Şu husus çok net ki Türkiye topraklarına PKK tarafından taşınan bu kavga kesinlikle Türkiye Kürtlerinin haklarıyla ilgili bir kavga değildir. Bu kavga Kobani'nin, Celabrus'un, Sincar'ın kavgasıdır. Suriye'den ve Irak'tan Türkiye'yi uzak tutmanın, masa dışına itmenin kavgasıdır. Kürtler eğer tüm tahrik ve kışkırtmalara rağmen şiddete, kaosa ve teröre alet olmuyor, sokaklara dökülmüyorsa, canı pahasına olsa da devletinin yanında yer alıyorsa, bu devletin 90'lı yıllardaki gibi yanlışlara düşmemesinden, bölgeye şefkat ve muhabbet elini uzatmasından, Kürt sorununun demokratik çözümünde samimi olunmasından kaynaklanmıştır. Yani işin özü şudur ki: Kürtler artık gerçeği tüm çıplaklığıyla görmüştür.
Kürtlerin bütün sorunları çözülmüş müdür? Hayır. Herşey dört dörtlük müdür? Hayır. Ancak çözme iradesi ve gücü yine Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'da ve Ak Parti iktidarındadır. Milli birlik ve kardeşlik süreci devreye girecek ancak bu sefer masada emperyal güçlerin çıkarlarını değil, anasının ak sütü gibi helal olan haklarını ve vatanını birlikte savunacak vatanperver Kürt halkının bizzat kendisi oturacaktır.