Kürtler
Kürtler hakkında konuşanların haddi hesabı yok. Neredeyse herkes aklına geleni söylüyor. Bilhassa bazı ekran konuşmacıları, neredeyse gece gündüz bu konudatemelsiz fikir beyan ediyor: Kürt vatandaşlar, Kürt seçmenler, Kürtlerin hakları, “Kürt Sorunu” vs. Peki bu konuları ele alanlar, gerçekten Kürtleri tanıyor mu, meselelerini biliyor mu? Hayatları boyunca bir “Kürt eli” sıkmış, onu gönülden kucaklamış mı? Değilse bu konuda nasıl konuşabiliyor?
Hayatımın
yaklaşık 20 yılı Kürt vatandaşlarımızın arasında geçti. Aynı şehirde Türkler ve
Araplar da vardı. Sadece diller farklıydı.Hisler, inançlar, âdetler ve idealler
hep aynıydı. Aynı çarşı pazarda buluşuyor, aynı yollarda yürüyor, aynı
camilerde birlikte namaz kılıyor, aynı sofralarda oturup yemek yiyor, aynı
kahvelerde çay içiyorlar. Bu birliği hangi ruh sağlıyor? Kısa ve kesin: “İslam
kardeşliği.” Evet farklı ırkları aynı gönül dünyasında buluşturan ve tutkal
gibi onları aynı potada birleştiren yüce dinimizdir, inanç birliğidir. Bu
gerçek değişmez. Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı Doğu ve Güneydoğu Anadolu
bölgelerimize gidiniz. Bu illerimizdeki vatandaşlarımız arasında zerre kadar
ayrılık gayrılık göremezsiniz.
Hem
içeride ırkçı ve seküler kesim, hem de yurtdışındaki emperyalist ülkeler
tarafından istismar edilmeye çalışılan Kürtler, bu oyunları görmüyor mu
sanıyorsunuz? Her gün onlar adına konuşup ahkâm kesenler bölge insanınıne ölçüde
tanıyor? Kürtler ezici çoğunlukla Müslümandır ve dindardır. Tasavvuf büyüklerine
veya medrese âlimlerine bağlıdır. Olmayalar da sıkı şekilde inandığı dinin
icaplarını yerine getirir. Bu şehirlerimizdeki camilerinvakit namazlarında,mabetleri
dolduranların ekseriyeti Kürtlerden oluşuyor.
Malazgirt
Zaferi’yle birlikte bu topraklara yerleşen Türkler ve Kürtler yaklaşık bir
asırdır sulh içinde yaşıyor. Ev hâlleri, âdetleri, inanışları aynıdır. Saddam,
Halepçe’de beş bin Kürt kardeşimizi katlettiğinde Türkiye’de herkes gözyaşı
döktü. Hepimizin yüreği yandı. Tıpkı Bosna’da, Karabağ’da, Kudüs’te, Kırım’da,
Suriye’de ve Doğu Türkistan’daki katliamlara isyan ettiğimiz gibi.
Kürtler,
Kudüs Fatihi Selahaddini Eyyubi’yi çok severler; Anadolu’yu Türklere ve
Kürtlere yurt yapan Muhammed Alparslan’a da muhabbet beslerler. İdrisiBitlisi’denBediüzzaman
Said Nursi’ye kadar nice âlimi, mutasavvıfı yetiştiren bu kutlu beldelerin çocukları
birliğe, beraberliğe ve kardeşliğe inanmışlardır. Tahrik ürünü bir iki isyanı
saymazsak tarih boyunca bu sadakat içinde olmuşlardır. Bölgede sağlam bir inanç
ve barış iklimi hâkim olmuştur.
PKK,
Marksist Leninist bir örgüt; Kürtlerin dini İslam’a düşman. Bu örgütü
kurduranların en büyük amacı Kürtleri bölmek, parçalamak, İslam’dan koparıp
zayıf hâle getirmektir. Buna muvaffak olamadılar. Kanlı örgüt, 15 Ağustos 1984 Eruh Baskını ile birlikte bölgede
huzuru bozmaya, sivil vatandaşlara, emniyet güçlerine saldırmaya başladı.
Yaşlılar, kadınlar, bebekler vahşice katledildi. Gençler, dağlara kaçırıldı.
Kürtler, birlikte yaşama kültürünü benimsemiş bir millet. Bugün doğup
büyüdükleri şehirlerin yanı sıra İstanbul, İzmir, Mersin gibi
büyükşehirlerimizde de ahenkli bir şekilde yaşıyor, iş hayatına katkıda
bulunuyorlar. Sosyal hayatta mükemmel uyum içindedirler.
1990’lı
yıllarda “Kürt realitesi” tanındı. Ama asıl olumlu gelişmeler 2000’li yıllardan
itibaren başladı. Son 20 yılda bölgeye yapılan büyük yatırımların herkes farkında.
Muğla’da ne varsa Hakkâri’de de onu görüyoruz. Edirne’deki yolların benzeri
Siirt’te de vardır. Eskiden iki üç ilde üniversite varken şimdi 81 şehrimizde yüksek tahsil yapılabiliyor.
Fabrikalar, köprüler, tüneller, barajlar her yerde açılıyor. Ekonominin yanı
sıra kültürel hakların tamamı verildi. Artık hiç kimse Kürtçe konuştuğu için
ayıplanmıyor, asla yasak yok! Bu kazanımların çoğunu şimdiki hükümetin
gerçekleştirdiği aşikâr.
Kürtler, Türkiye’de ayırıma tabi tutulmadıklarını biliyor. Bu
sebepten kızıl örgüte öfkeliler. Sadece destan yazan yiğit “Diyarbakır
Anneleri” değil, bütün Kürt anaları çocuklarını çalanlarla savaşıyor.
Yavrularını alıp dağlara kaçıran, onları kullanıp hoyratça harcayan maşaların
kumpasını anneler bozuyor.
Kalan
son teröristler toplanıyor. Bir zamanlar onbinlerce militanın barındığı dağlarda
aldatılmışların sayısı artık 190’ın altında. Teslim olanlarda artış var. Örgüt
Türkiye sınırları içinde çözüldü, Irak ve Suriye’de ise panik hâlinde.
Mehmetçik nefes aldırmıyor. Kürtler ABD’ye, İsrail’e ve diğer emperyalist
güçlere güvenmiyor. Bugünlerde pompalanan “Kürt Sorunu” aldatmacasına da inanmıyor.
Olmayan sorunu istismara yeltenenler,Kürt Oyu’nun peşinde. Vefalı, kadirbilir
Kürtler, ferasetleri ve basiretleriyle kurulan kirli tuzağı görüyor. Sırası
gelince istismarcılara gereken dersi elbette verecektir.