Kurtlar dökülmeye başladı
Yerli ve milli duruşla, içerde ve dışarda yedi düvelle mücadele gücü bulan milletimiz geçmişten günümüze özellikle son yıllarda önünün kesmek isteyen, yoluna takoz koymaya çalışan tüm zindeleri şaşırtan omurgalı duruşu ile dikkat çekmeye devam ediyor.
Allah nazardan esirgesin, covid-19 süreci bile bu hızı azaltmadı. Her gün birkaç yerde yeni tesisler açılıyor. Kötü komşuların marifeti ile her alanda destanlar yazıyor. Bitti battı diyenlerin hevesini kursaklarında bırakarak hızla muasır medeniyet yolunda hızlandıkça hızlanıyor.
Ülke hayrına olan bu gelişmeler yanında milletin dini diyaneti ile barışması ve bu yönde gelişmelerde art arda birbirini takip edince içinde kurtçuklar olanlar bir bir bu kurtları dökmeye başladı.
Kimi açıktan kimi ise gizli içindeki kini ve garazı kusarak etrafı berbat ettiği gibi vatandaşımızın da kafasını karıştırmak için her yol mubah dercesine var gücü ile çalışıyor.
Ömrümüz varsa daha çok garabetlere şahit olacak ve bu kadarına da pes diyeceğiz. İki yüz yılda içerden ve dışardan malum odakların güç bela yıktıkları koca bir çınardan filiz veren cumhuriyetimiz, başlangıçta altı okun hançeri ile yaralı bereli olarak adına layık bir inkişaf ile ellerin aya gittiği yıllarda yaya kalarak güç bela kör topal ayakta durabildi ise de, çok şükür son yıllarda halkımızın teveccühü ile yeniden şahlanıp içerdeki ve dışardaki güç odaklarının yüreğini ağzına getirdi.
Bahane arayan bu güruh her fırsatı gole çevirmek için oyun kurmaya çalışsa da çok şükür her bir oyunun boyunlarına doladığı ip ile boğularak emellerine nail olamadılar.
Olamayacaklar da.
Yeter ki, millet içinde yüzdüğü nimete nankörlük etmesin. Özellikle Z nesli olarak tanımlanan iki binlerde doğmuş genç nüfusumuz hemen hemen hiçbir şeyin farkında değil. Bizden önceki neslin yaşadıklarını babalarımız ve dedelerimiz bize çok iyi anlattığı için çok şükür bizler kimin ne olduğunu onların arı duru anlatışlarında anladık.
Özellikle cumhuriyetimizin başlangıç yıllarında altı okla milleti bağrından delerek can evinden vuran zihniyeti çok iyi biliyoruz. Milletin dini ve diyaneti üzerinden yenilen herzeleri yine bizzat büyüklerimizin yaşadıklarından biliyoruz.
Camilerin nasıl ahır yapıldığını, vakıf mallarının nasıl yağmalandığını, din adına kutsallarla nasıl dalga geçildiğini, Allah demenin yasaklandığını ve hatta bu millet dinine diyanetine bağlı mitinglerde Allah din ve diyanetten bahsedin diyen yardakçılara ve dalkavuklara Allahaısmarladık diyoruz ya diye cevap veren siyasileri de biliyoruz.
Bunların hemen hepsini müşahhaslaştırmadan şuna buna mal etmeden ve suçlamadan demem odur ki, mesele kesinlikle şahısların çok üstünde ve zihniyet ile ilgili. O günkü zihniyetin bugünkü takipçileri buldukları ilk fırsatta kinlerini kusmada dedelerine rahmet okutacaklarından korkuyorum.
Din ve vicdan özgürlüğü, kendini ifade etme, can ve mal güvenliği, neslimi koruma ve kollama özgürlüğü gibi daha birçok hakkımın gasp edilmesinden korkuyorum. Korkum kesinlikle şahsi değil.
Malum atasözleri yalan söylemez. Göz gördüğünden korkar derler.
Bu korkumu bugünlerde yeniden hissettiren ise Ayasofya’nın cami yapılması ile ilgili soysuz medya oluklarından akan kin ve garaz. Aman Allah’ım dedirten açıklamaları okudukça can çıkmadan huyun çıkmayacağına olan inancım yeniden perçinleşti.
Ya Rab iflahı zor bu zihniyeti ıslah eyle.
Kalplerin künhünü sen bilirsin.
Bu millet peygamber övgüsüne mazhar olmuş ve Îlâyı Kelimetullah'ı için canını gözünü kırpmadan vermekte. Dün olduğu gibi bugün de aynı hassasiyetini göstererek çivisi çıkmış dünyada insanlığa örnek olmaya devam ediyor.
İçimizdeki beyinsizler yüzünden bizleri helak eyleme Allah’ım.
Amin.
Sağlık ve mutluluk dileklerimle.