Kürt ve Türk aydınları-2
Harb-i umumî’de başta İngiltere olmak üzere Rusya, Almanya ve Fransa arasında petrol yataklarına sahip Osmanlı topraklarının paylaşılması amacıyla büyük bir sürtüşme ve rekabet yaşanıyordu.
Emperyalist güçlerin hedefinde iki unsur vardı: İlki Hilafetin ilgası, olmazsa İstanbul’dan alınması, ikincisi ise Müslüman halkları bölmek için ulusçuluk cereyanının yayılması.
Milli Mücadelenin önde gelen şahsiyetlerinden Rauf Orbay bazı bildiklerini Milli Hükümetin yani Mustafa Kemal’in ilk istihbarat müdürü olan Feridun Kandemir’e anlatır. Bu anlatılanlar “Hatıraları ve Söyleyemedikleri ile Rauf Orbay” ismi ile kitaplaştırılır. İsimlerin, anlatılanların sahihliği hususunda en büyük güvenceyi oluşturduğu tartışmasızdır.
Rauf Orbay hatıratında Lozan temsilcisi İsmet Paşa’nın Hilafet’in Müslümanlar arasında bir kuvvet oluşturduğu için muhafazası düşüncesinde olmasına rağmen Lozan’dan Ankara’ya dönüşünde hilafet düşmanı kesildiğini ifade ettikten sonra dipnot olarak şu önemli bilgiyi aktarır:
“İngilizlerin, daha çok evvel, Meşrutiyet devrinde bir Mısırlı doktor vasıtasıyla Sait Halim Paşaya altmış, hatta yüz milyon İngiliz lirası karşılığında Hilafetin Araplara devrini teklif etmiş oldukları biliniyordu” (Sinan Mat. 1965. Sf:96-97)
Gerek İngiltere ve gerek Rusya’nın Hilafet’in Almanların denetimi altına geçmesinden ne kadar koktuklarını bunun için Araplara devri hususunda nasıl da istekli olduklarını David Fromkin tarafından yazılan “Barışa son veren Barış. Modern Ortadoğu Nasıl Yaratıldı” isimli kitabında detayları ile anlatır. İnanması güç ama İngiliz İstihbarat müdürü John Buchan bu hususta korkunun romanını dahi yazmıştır: Greenmantle. ( Epsilon Yay. Sf:84-85)
İslam coğrafyasının zenginliklerinin talanı için Müslümanları bir arada tutan Hilafet engelinin kalkması önemli fakat yeterli bir adım değildi. Bunun için Müslüman halklar arasında ajanlar vasıtasıyla birliğin yok edilerek ulus-devletler şeklinde bölünmesi de gerekliydi.
Yani Osmanlı Devletinin yıkılması…
Bu meyanda İngiliz ajanı Lawrence herkes tarafından bilinen bir isimdir. Lakin en az onun kadar etkili olan belki daha da etkili olan Alman ajanı Max Von Oppenheim nazarında da Hilafet çok önemlidir. Kurulan Şark İstihbarat Birimi (NFO) vasıtasıyla bu gücü Almanların yararına kullanmak için çalışır. (Kadir Kon Birinci Dünya Savaşında Almanya’nın İslam Stratejisi. Küre Yay. Sf: 60-61.)
Ama bizi yine yakından ilgilendiren bir başka İngiliz ajanı daha vardır: Binbaşı Noel. Bu ismin tek bir görevi vardır. Anadolu’da Kürtlerin yaşadığı vilayetleri dolaşarak onları Osmanlı’ya karşı isyana teşvik ederek bir ulus-devlet kurmaları fikrini zihinlerine yerleştirmek…
1919 yılında Paris Barış görüşmesinde ayrılıkçı Kürt Teavün Cemiyeti adına Şerif Paşa Ermeni delegasyonu başkanı Boğos Nubar Paşa ile anlaşarak iki ayrı ulus- devlet kurmak için yabancılardan yardım İsterler. Bunu duyan Mustafa Kemal hiddetlenir ve bir telgraf gönderir:
“Bütün merkez heyetlerine ve Kürt aga ve eşrafına meselenin esasının anlatılmasıyla, Kuvayı Milliye ile birleşmiş olduklarına, Osmanlı camiasından hiçbir şekilde ayrılmayarak mukaddes Hilafet Makamına tam bir sadakatle bağlı kalacaklarına ve Kürt Teavün Cemiyeti’nin ayrılıkçı hareketini lanetlediklerine dair hükümete, temsilcilere telgraflar çekilmesi rica olunur.” (Sinan Hakan. Türkiye Kurulurken Kürtler. İletişim Yay. 2013. Sf:295)
Görüleceği üzere Mustafa Kemal Kürtlerin ayrılmayacaklarına ve onların Hilafet Makamına ihanet etmeyeceklerine inanmaktadır. Çağrıyı duyan Kürt eşrafı hemen kaleme sarılır ve peşi sıra telgraflar gönderilir. Bunlardan birisi de, Erzurum’da çıkan “Albayrak” gazetesinin 23 Kasım 1919 günlü nüshasında yayımlanmıştır:
“Anadolu’da altı asırdan beri dini ve hısımlık bağları ile yekdiğerine bağlı ve karışmış bir kütle halinde yaşayan Kürtlerle Türklerin yekdiğerinden ayrılması nasıl mümkün değilse bunların tam bir sadakat ve ubudiyetle bağlı oldukları yüce Hilafet makamı ve Osmanlı saltanatından ayrılması da öylece imkânsızdır” (Sinan Hakan, 296)
Mustafa Kemal tarafından “hilafet” temalı çağrıya Kürtler uyarak, hilafete bağlılıkları nedeniyle Şerif Paşa ve onun gibi düşünenlerden beri olduklarını dünyaya ilan etmişlerdir.