Dolar (USD)
34.92
Euro (EUR)
36.39
Gram Altın
2942.93
BIST 100
10025.47
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Kürt Tarihinin En Büyük Kıyımı-III

Tarih boyunca Kürtleri esaret altına almak isteyenler yanılmışlardır. Bu temel yanılgı Kürtlere bir devlet kurdurarak Mezopotamya bölgesindeki huzuru giderecek ve bölgedeki kavimlerin kardeşçe yaşamasını engelleyecek teşebbüslerin akim bırakılmasıdır.

Kürtlerin tarihine bakıldığında temel talepleri bir devlet kurmaktan çok, daima kendi gibi kalarak Arap-Acem-Türk kardeşleriyle ortak kaderi yaşamaktır. İslam dini ile tanıştıktan sonra da bu ortak kaderi yaşayan Kürtlerin en temel yaklaşım şekilleri ve yaşam tarzı Kur’an ve sünnet üzre olmuştur. Bunun için Kürt-İslam tarihini azıcık okuyanlar ve onların yaşadığı coğrafyada oluşturdukları medeniyeti bilenler, hatta sadece eğitim kurumlarını ve bu kurumlardaki eğitim ve öğretim şekillerine aşina olanlar bunu anlarlar. Bütün medreselerde, tekke ve zaviyelerde yapılan eğitim ve öğretimler, geleneklerin icrasına dönük eylemler Kürtçe ve Arapçaydı, nadirattan Türkçeydi. Bu nedenle tarih boyunca Kürtler üstün ırk nazariyesiyle meşgul olmamış, hatta mücadelelerinde kendinden olmayanların müdahalesini doğru bulmamıştır. Kürtlerin tarihini, dilini ve dinini bilmeyen ve onlar adına mücadele edenlerin ne kadar kendilerinden olmadıklarını ve Kürt halkına zarar verdiklerini bu son kıyım da aşikâr göstermektedir. Kürtlerin temel sorunu, kavim olarak varlıklarının kabul edilmemesi, millet olmaktan doğan dil, kültür hatta kendi gibi kalacak yönetimsel isteklerinin talep görmemesi ve yaşadıkları coğrafyada hüküm süren yönetimlerin mevcut imkanlarından mahrum bırakılmalarıdır. Bu taleplere karşın kendinden olmayanların dini dahi kullanarak ve Avrupa’yı ve teknolojisini arkalarına alarak Kürtleri yok etmek isteyen odakların oyunlarını bozmak için ellerinden geldiği kadar Arap-Acem-Türk kardeşleriyle beraber yaşamanın yollarını tek gerçeklik olduğunu söyleyen Kürt münevverler ve diğer aklı selim entelektüeller dahi bu devrede yok sayıldılar.

Kaldı ki gizli din düşmanları (kaotik odaklar) tarafından Marksist ve kapitalist söylemler musiki ve milliyet ayağının içine yerleştirilerek sürekli kan ve göz yaşını doğuracak ve evlere ateş düşürecek durumlara neden oldular. Ferasetsiz ve indirgemeci iktidar sahipleri de bilerek veya bilmeyerek bu dümene durmadan su taşıdılar.

Bundandır ki büyük kıyımda üçüncü evreye musiki ve milliyet gibi hızlı geçiş yapılmadı. Çünkü bu evre, bölge halkının bilhassa Kürt halkının can damarıydı. Ani girişler, anarşizmin bütün kazanımlarını kaybettirebilirdi. Plan sinsice devreye konuldu. Bu evrenin adı Kürtlerin İslam dini ile olan bağlarını kesmek idi.

Evet, bölge halkının tarihi incelendiğinde en mümeyyiz vasfının dindarlık olduğu aşikârdı. Bu halklardan Kürtler ile beraber Türkler bu vasıflarıyla tarih boyunca hep yıkan değil yapan olmuştu. Özgürlük muştusunu halkların birlikte yaşamasında bulmuştu. Diğer halkların hürriyetinin değerliliğini, kendi varlığının değerliliği kadar addetmişti. Bu sebeple de tarih boyunca sahnede varlığını devam ettirmişti.

Bu durum anarşizmin işine gelmiyordu. Musiki ve ırktaki başarısını engelliyordu. Hem bu başarıyı perçinleyecek hem de bu halkın dinini öldürecek bir yol bulmalıydı. Bu yolu başarmanın kaynaklarını araştırdı ve seküler bir gençlik oluşturmanın heyecanıyla işe koyuldu. Musikiyi ve ırkı önceleyen dini ve değerleri yok sayan bir libidinal seküler gençlik... Peki bunu nasıl gerçekleştirecekti? Onu da bulmuştu: Bu zaafları taşıyan alimler ve muallimler eliyle! Bunlar hem bölge halkının zaafıydı hem de anarşist hareketle musikiyi ve milliyeti güçleştirecek ve dini öldürecek hareketin en etkili uygulayıcılarıydı.

Bu minvalde cami ile orta yaş ve üstü zehirlenecek ve camiden uzaklaştırılacaktı. Mekteple gençlik komün hayata alıştırılarak dinsizleştirilecekti. Camiden ve cemiyetten uzaklaştırılarak dağa çıkarılacaktı. Mekteplerde muallimler gençliğin elinden kalemi alacak ve yerine silahı verecekti. Aklındaki özgürlük ise kendi dışında olanların yok edilmesi ve kalbindeki bütün değerlerin bu azadi adına silinip gidilmesiydi. Eğlence en büyük afyonları olurken özgürlüğün önündeki tek engelin din olduğu bu gençlere sunulacaktı. Camilerde ise imamlar orta yaş ve üstünün dini kaygılarını kullanarak musiki ve milliyetle başlayan anarşizme Kur’an ve sünnetten deliller getirecektiler. Hatta bu delil getirmeyi cenaze ve düğün evlerine bile taşıyacaklardı. Gerçekten de öyle oldu. Camiyi neredeyse bir propaganda alanına dönüştürdüler. Bunu da Kürt dili ve milliyeti kutsamasıyla yaptılar. Ve başarılı da oldular. Artık Kürtler için öncelenen din yerine dil yani milliyet oluyordu. Seküler kapitalizm, bir halkı dahi esir alıyordu.

Haftaya devam edeceğiz inşallah...