Kürt meselesinde son durum
Yaşlılık ve yorgunlukla gerileme devrine giren, sözde dost ve müttefik görünümlü haçlı ordularının torunları, Türkiye'nin dar alanda sıkışmasını, terör belasıyla boğuşup enerjisini kaybetmesini istiyor. Amansızca ve zalimce, hiç gizlemeden, doğrudan terör belasını silahlandırıp üzerimize saldırtıyor. Türkiye'yi hizaya getirmeye, Orta Doğu'nun yeni haritalarını dayatmaya, coğrafyada etkisiz hale getirmeye çalışıyor.
CHP ÇILDIRMIŞÇASINA TAHRİK EDİYOR
Ey bu ülkede doğanlar, bu ülkenin ekmeğini yiyenler, bu ülkenin vatandaşı olanlar! Allah aşkına, nedir bu ülke ülke gezip, Türkiye'yi dış dünyada; şikayet etme, küçük düşürme, güvenliksiz ve adaletsiz gösterme ihanetiniz? "Yeminli Erdoğan düşmanlığı" üzerinden ülkeye muhalefetiniz?
CHP, çıldırmışçasına "bacak ısırmadan tutun burun kırmaya kadar meclis çalışmalarında şiddet uyguluyor, halkı tahrik ediyor, sokaklara davet ediyor, iç savaş çağrıları yapıyor." Tarihsel gelişmeler ve tecrübeler göstermiştir ki siyasi çatışmalar ve kutuplaşmalar toplumsal yansımada öfkeyi azdırır, sorunları büyütür, kaosu derinleştirir. Kimi hamleler çok kritiktir, öngörülenin ve beklenen sonuçların çok ötesinde çatışmalı ortamlara zemin hazırlar, toplumsal yapıda misliyle geri teper.
DEVLET SİLAH KULLANMA TEKELİ DEMEKTİR
Sokağı, silahı ve şiddeti bir hak arama, şantaj ve tehdit yöntemi olarak kullanma, kaos ve kargaşayla yüzyıl önce kapatılan parantezi açmaya çalışan Türkiye'yi yönettirmeme, istikrasızlaştırma ihalesi almış PKK, FETÖ ve DEAŞ'in terör eylemleri ile mücadelede gerekli güvenlik tedbirleri alma, kamu düzeni ve kamu güvenliğini tesis etme, vatandaşın can ve mal güvenliğini koruma devlet için zaruridir, meşrudur ve devletin varlık sebebidir. Devlet hukuk sınırları dahilinde silah kullanma tekeli demektir. Bu hak sadece ve sadece devletindir.
HDP'DEN DUYGUSAL KOPUŞLAR
Kürtler, Ak Parti ve HDP'ye oy verirken bu partilere tarihi bir misyon ve sorumluluk yükledi: "Meclise gidin, mecliste çözüm olsun. Sorunlarımızı siyaset ve diyalogla, kavgasız, şiddetsiz bir şekilde çözün, silahlar artık konuşmasın" mesajını vermişti.
Ancak HDP, kendi varlık sebeplerini ve meşruiyeini ortadan kaldıracak girişimlere, kanlı saldırılara sert ve ciddi bir biçimde karşı çıkmadı. Aksine şiddeti meşrulaştıran, hendek ve çukurların hak arama yöntemi olarak savunuculuğunu yapan, sokakları tahrik eden söz ve eylemlerde bulundular. Kürtlerin HDP'ye yüklediği tarihi misyonun ve verdiği büyük şansın, fütursuzca harcanması, Kandil'in baskı ve şantajlarına boyun eğilmesi, HDP'den büyük oranda duygusal kopuş yarattı. Kürtlerin siyasi rotası büyük bir oranda hendek ve çukur darbesi sonrası HDP'den kopup, "şimdilik" Ak Parti'ye dönmüştür. "Kürtler adalet ve kardeşlik temelinde bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını, PKK'nın dayatmalarına, baskılarına ve vaatlerine tercih etmiştir."
Bununla beraber devlet, terör saldırılarına karşı haklı ve meşru mücadeleyi yürütürken, bir yandan da terörü üreten ana sorunları çözecek, makul ve meşru çözüm yollarını işlevsiz hale getirmeden, siyaseti ve siyasi teması bitirmeden mücadelesini sürdürmesi iktidar kanadı için daha rasyonel bir yol ve strateji olacaktır. Kim ne derse desin, hangi güvenlik konseptini ve stratejisini uygularsa uygulasın, 40 yıllık tecrübeyle sabittir ki sorunların varacağı nihai çözüm yolu, ortak aklın varacağı nokta olan "siyaset limanı olacaktır."
YENİ BİR KRİZ KAPIDA
Görünen o ki önümüzdeki günlerde Suriye ve Irak krizinin ana konusu PKK-YPG ile mücadele ve Kürtler olacaktır. Batı emperyalizmi de her zamanki gibi açık yaraları kaşıyacaktır. Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğinde Kürtlerin siyasi, kültürel ve ekonomik sorunlarının çözümünde çok büyük adımlar atıldı, büyük reformlar yapıldı. Ancak halen mağduriyet ve istismar alanları yaratan dolayısıyla hızla ele alınması gereken düzenlemeler var. Özellikle hendek ve çukur savaşlarıyla Cumhuriyet tarihinin en büyük trajedisini yaşayan Kürtlerin perişan olduğu bir ortamda, sorunların çözümü konusunda, "normalleşmeyi sağlayacak, bölgeyi ayağa kaldıracak, insanları rehabilite edecek, yaraları saracak, aidiyet duygusunu geliştirecek" siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik alanlarda "cesur adımlar" atacak, reformlar yapacak, halkı kucaklayacak, halkın gönlünü kazanacak, en önemlisi terörün tuzağına düşmeyecek, tek yürek bir meclis görüntüsünü ortaya koymak en büyük erdem ve rasyonel yaklaşım olacaktır.
Çözüm-Der olarak sahada yaptığımız tespit ve gözlemlerde, bir birinden çok farklı yapı ve grupların, Ak Parti'lisiyle, Hdp'lisiyle, Hüda Par'lısıyla birleştikleri ortak talepler "Anayasanın 42.maddesinin" devlet okullarında Türkçeyle beraber yerel dillerin de eğitim dili olarak kullanımına imkan verecek şekilde değiştirilmesi, Anayasanın 66.maddesindeki "Herkes Türk'tür" şeklindeki vatandaşlık tanımının da daha kapsayıcı, tüm renkleri kucaklayıcı ve aidiyet duygusunu daha geliştirici bir şekilde Ak Parti'nin seçim beyannamelerinde vaat ettiği gibi "Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı" olarak değiştirilmesidir. Özellikle orta-uzun vadede görülecektir ki; bu hususların ortak talepler çerçevesinde düzenlenmesi, devlet-bölge kaynaşmasında büyük yarar sağlayacak, bölgesel güç olan Türkiye Cumhuriyeti'nin gücüne güç katacaktır.