Kürt çocukları kimin umurunda!
Ana muhalefet partisi lideri ülkenin en önemli sorunu olan Kürt sorununun çözümü için üç madde bile sayamıyor! Kılıçdaroğlu,"17 Madde vardı, bilseydim dosyayı yanımda getirirdim" diyerek bir skandala imza atmıştır. Bu bir bakıma bizim Kürt sorununu çözme gibi bir derdimiz yok anlamına gelmektedir. HDP'den Ertuğrul Kürkçüise dağdaki evlatları için onurlu bir eylem başlatan Kürt analarına; "Biz çocukları arayıp bulma kurumu değiliz" diyerek hem anaları aşağıladı hem de Kürt çocuklarını umursamadığını göstermiş oldu. Oysa onlardan beklenen başta anneleri sahip çıkmak ve eğitim çağındaki bu çocukların böyle bir zamanda dağda değil de daha kaliteli eğitim- öğretim ortamlarında bulunmaları noktasında görüş beyan etmek olmalıydı.
Türkiye, hep zor zamanların ülkesi olmuştur. Tek kutuplu Kemalist ideolojinin toplumsal hayatı kontrol ettiği/planladığı eski Türkiye zihniyetinin katı uygulamalarından payına düşen acıyı, mağduriyeti tatmayan yok gibidir. Kamuoyunun yakından tanıdığı Kürt aydın, yazar, şair ve akademisyenlerin ilkokul anılarını da yer verdiğim "Kürdüm Doğruyum Çalışkanım" adlı son kitabımda bakın İlhami Işık o günleri nasıl anlatıyor. Biz şansız bir başlangıç yaptık diyerek başlıyor Işık. Kendi dillerinde, kültürlerinde eğitim alanlar kadar şanslı değildik. Türkçenin T'sini bile bilmiyorduk. Dolayısıyla okul bizim için bambaşka bir dünyaydı. Türkçeyi öğrenmek için ayaklarımızdan tutup başımıza vuruyorlardı. Bir nevi işkence görüyorduk. Bu bakımdan devletle aramızda hep mesafe oldu. Öyle ki ben nüfus cüzdanı olmadan okuldan mezun olan bir Kürt öğrenciydim. Bu ve buna benzer birçok vahim hadiseyi bir Türk olarak içim sızlayarak okudum. Bu ülkede Kürt olmak gerçekten dünyanın en zor işi. Yıllardır bir taraftan katı, dar, baskıcı, milliyetçi bir eğitim sisteminin kıskacında asimile edilirlerken bir taraftan da örgüt tarafından dağa/silaha teşvik edildiler.
Oysa onlar El-Cezeri'nin torunları... Çok zeki, karakterli ve temiz insanlar. Ancak yıllardır hiç hak etmedikleri bir hayata mahku00fbm bırakıldılar. Bu durum bir Türk olarak yıllardır içimi acıtan ve beni rahatsız eden bir durumdur. Resmi ideolojiyi kutsayan bir kesimin, ülkeyi tek başına biz yöneteceğiz inadından 5-6-7-8 ve 9 yaşlarında öne çıkan dilsel zekaları daha hayatlarının en başında kesintiye uğratıldı. Ne var ki bu durum AK Parti'nin cesur lideri R.Tayyip Erdoğan'ın attığı adımlarla tersine dönmek üzere. Tayyip Erdoğan, siyasi hayatının en büyük riskini alarak Abdullah Öcalan'la barış görüşmeleri başlattı. Öcalan'ın da olumlu yaklaşımıyla Türkiye hiç olmadığı kadar nezih bir döneme adım atmış oldu. Muhafazakar demokratlar ve samimi özgürlükçülerin desteğiyle ülke İlhami Işık'ın ve onun gibi nice Kürtlerin yaşadıkları son bulsun diye kol kola verip Türkiye Cumhuriyet tarihinin en insani, en ahlaki ve en özgürlükçü mücadelesini başlattılar.
Silahlar sussun, bir daha analar ağlamasın, ülkede barış ve huzur ortamı olsun diye başlatılan bu mücadele samimi adımlarla devam ederken, Kürtlerle Türklerin bir arada olduğu güçlü ve özgür bir Türkiye'den rahatsız olanlar da bu temiz ortamı gölge düşürmek için hemen her yola başvuruyorlar. Eli kalem tutan yazarların bile savaş çığırtkanlığı yaptığı bir ülkede, inadına barış diyenlerin gayretleriyle her gün bir adım daha atıyoruz. Diyarbakır'da yapılan Çözüm Süreci Çalıştayı'nda Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay'ın; Biz riskler alarak geldik ve devam edeceğiz. Bu yolun sonunda eve dönüşler, hayata dönüşler, siyasete yeniden dönüşler var. Farklı bir Türkiye var" ifadeleri çözüm süreci için ne kadar kararlı olunduğunun bariz bir göstergesidir. Bugün, eskiye oranla Kürtler artık taleplerini özgürce dillendirebiliyor. Yıllardır üzerinde konuşulması bile suç sayılan örneğin özerklik, yerel yönetimler ve federasyon gibi meseleler TV'lerde hemen her gün saatlerce konuşuluyor ve tartışılıyor. PKK'nın tam da bu noktada dağa gerilla taşımasına anlam veremiyorum. Neyi konuşamıyorsunuz ve hangi talebi dillendiremiyorsunuz da insanları silaha bir adım daha yaklaştırıyorsunuz? Evet, bugün Kürt sorunun çözümü noktasında daha atılması gereken birçok adım var. Eksikliklerimiz bir hayli fazla. Evet, belki konuşuyor olmamız yetmez somut adımlar da atılmalı. Ancak doğru istikamette değil miyiz? Bugün bazı Kürt milletvekilleri, annelere tepki göstereceklerine bilhassa eğitim alanında hükümeti sıkıştırmaları gerekir. Bu çocukların düzgün, kaliteli ve kendi dillerinde, kültürlerinde eğitim almaları gerekiyor. Hükümetin de bu noktada artık ciddi adımlar atması elzemdir.
Çok kültürlü eğitim ülkenin selameti için bir şans olarak görülmelidir. CHP zihniyetinin tekelinde olan Tevhid-i TedrisatKanunukaldırılmalıdır. Eğitim hayatını tanzim eden Anayasanın 42 Maddesi ve 1739 sayılı MEB Temel Kanunu yeni Anayasa'da daha özgürlükçü bir çerçeveden ele alınmalıdır. Milli bayramlarda okullarda okutulan şiirlerde sadece Türk çocuklarının değil artık tüm çocukların da adları geçmelidir. Bugün CHP zihniyetiyle kurgulanmış bir eğitim sisteminin yol açtığı tahribatın giderilmesi için mutlaka yeni, özgürlükçü, çok kültürlü bir eğitim sisteminin tesis edilmesi gerekmektedir. Bu bakımdan çocukları siyaset üstü değerlendirmemiz gerekiyor. Dağda olan çocukları aramızda görmek istiyoruz. Çünkü onlar siyasetin birer parçası değil hayatımızın en değerli varlıklarıdır.
twitter.com/sivildemokrat