Kurganlar
İçinden geçtiğimiz şu zaman diliminde teselli bulacağımız ve sığınacağımız limanlar arıyoruz. Haberlerle sarsılıyoruz. Gazze bizi perişan etti. Dualarımızda hep Gazze var. Orada bir yıkım var, bu görünüşte öyle. Ancak aynı zamanda bizi onaran, birleştiren ve tefekküre götüren bir diriliş var.
İçimiz yanıyor. Elimiz kaleme gidiyor, yazıyoruz, dua
ediyoruz. Gazze’de bir destan yazılıyor.
Hüznümüz ağır ama aldığımız mesaj da bizi uyandırıyor.
Kurganlar ile böyle bir zamanda tanıştım. M.
Ali Köseoğlu’nun Hece Yayınları’ndan Kasım 2023’te çıkan şiir türündeki eseri
72 sayfa ve dört bölümünden oluşuyor. Eserde 45 şiir var. Eserin editörlüğünü
Âtıf Bedir üstlenmiş. Bu arada Hece Yayınları’nı tebrik ediyorum. Edebiyatımıza
değerli eserler kazandırıyor. Bilhassa şiir türünde eser neşretmek şu zamanda
büyük emek, fedakârlık ve destek demektir. Elimizde ne kaldı, işte şiir! Evet,
Hece bunu biliyor ve büyük emeklerle çıkardığı eserlerle ve dergilerle okura bir kapı açıyor.
Kurganlar
içtenlikli şiirlerden
oluşuyor, temiz Türkçe ile gönlümüze sesleniyor. Eserin ismi dikkat çekiyor. İlk Çağ'da mezar
üzerine toprak yığılarak yapılan küçük tepe olarak tanımlanıyor kurgan. Eseri
okuyup künhüne varınca niçin Kurganlar isminin
verildiğini anlıyorsunuz. Birinci bölümden önce şu dizeler dikkat çekiyor: “On yaşım hey, on beş yaşım, yirmi beş
yaşım/şimdi ah! kırıklarla yürüyorum Sana.../nice bir çiçeğe, böceğe
aldanışım/ne olur yol boyu bırakma beni bana.”
Kurganlar
M. Ali
Köseoğlu’nun serencamını sunuyor. Konya’da genç yaşta edebiyatın içinde yer
alan, gazetecilik ve yayıncılık yapan Köseoğlu,
yaşadıklarını, hayallerini, umutlarını, kırılganlıklarını, sevinçlerini,
üzüntülerini samimi bir üslupla aktarıyor.
İlk şiir, Şehir
ah şehir’de günümüzün fotoğrafı var.
İnsanımızın karşılaştığı ve yaşadığı zorluklar, haberler ve hayatın
kendisi bizi karşılıyor: “çaylar ocakta
fıkır fıkır kaynasın/gazete sayfaları arasında zam haberi/-önemli mi –önemli/üç
şehit daha vermişiz afrin’de/-bu çok ağır -yine de vatan sağ olsun/-terör
kahrolsun”
Otuz
dokuz derece’de
Konya’da buluyorsunuz kendinizi. Yer isimleri, şahıslar, mekânlar, olaylar
hepsi “İşte hayat!” dedirtiyor. Evet, Köseoğlu’nu şiirleri ile daha da yakından
ve içten tanıyorsunuz. Eser ile müellifi arasındaki iç içe geçmiş ilişkiyi
görmek mümkün: “bedestende aradığım
kumaşı/piri mehmet paşa çarşısında bulamamışım” diyen Köseoğlu bizi
mekânlarda gezdiriyor.
Her şairin bir İstanbul şiir
vardır. Köseoğlu da İstanbul biraz şiiriyle
içindeki İstanbul’u anlatıyor: “Biraz
istanbul olduk süleyman’la/istanbul anlattı biz sustuk”
Şairin hayal âlemi ne kadar mühimse
içinde yaşadığı gerçek âlem de o kadar mühimdir. Köseoğlu’nun şiirlerinde günlük yaşam, tabiat,
eşyalar, mekânlar, insanın hâli ve hayatın akışı olduğu gibi ama etkileyici bir
dille okura sunuluyor. Dili zorlamadan
şiirini kuruyor, serbest tarzdaki
şiirlerde gözlem ve yaşanmışlık var.
Haberleri içerinden aktaran bir muhabir tavrıyla Köseoğlu sadece şiir
yazmıyor, şiiri önce yaşıyor, sonra yazıyor. Realist bir gözle romantik duygular sunuyor. Modern
çağın resmini çiziyor ama onu besleyen geleneği ihmal etmiyor. Sakuralar çiçek açtı mı şiirinde çiçekler,
bitkiler, akvaryum, balık, çocuklar, şehir, söğütler, akasyalar, dut ağaçları
ve bahçeler gözümüzde canlanıyor: “söğütler
akasyalar dut ağaçları/ne oldu bademe/çiçek açtı mı bunca gidişten
sonra/bahçeye diktiğin anılar/yahut sakuralar.”
Yazık
şiiri bireysel
duyguların zirvesinde. İçli ve hüzünlü: “şiirler
yazacaktım/bile bile kaybolacaktım/annemin mezarına sarılacaktım/yazık yazık
yazık”
Kırgınlıkları
kuşlar taşır
şiirindeki şu dize şiirdeki temayı özetler gibi: “kırgınlıkları kuşlar taşır kanatlarında”
İkinci bölüm şiirleri daha
kısa. Klasik edebiyatımızda “rubâî”
nazım biçimi vardır. Günümüzde elbette bu nazım biçimi yok denecek kadar az ancak
yeni formlarla anlamı bir bölümde toplayan kısa şiirler de mevcut. Köseoğlu’nun
bu bölümdeki şiirleri de “rubâî” gibi geldi bana: “Adam bindiği dalı kesiyor/herkesin bildiği gibi düşecek/aklında ne
varsa elinde testere/ihtimal vermeyenler gülecek.”
Üçüncü bölümdeki şiirlerde daha çok
aşk, daha çok bireysel hayallerin sezgisi var: “sevgilimin olmadığı/yerlerde söylüyorum onu ne çok sevdiğimi/ateşe
değil küle söylüyorum/dertlendiren güle değil” Aşk her şairin şiirinden taşar, okurunun
kalbine vurup durur. Köseoğlu’nun da dizelerinden taşan duygulu söyleyişler
var: “bekleme
sevgilim/beklenmedik bir anda/olur/en düşük ihtimaller.”
Dördüncü bölümde dışa açılan ve
evrensel temaları işleyen şiirler dikkat çekiyor. Toprağın altı filistin şiirinden aldığım şu bölüm günümüzde de
kanayan yaramızı anlatıyor: “birinin
ikisinin üçünün annesi de ağlıyor/oyunu bombayla bozuyor asker/ne bilsin/sadece
toprağın üstü değil/toprağın altı da filistin.”
Eller yukarı şiirinde yine kalbimizi acıtan bir manzara var: “fosforlusu yağıyor gazze’ye/harvard’da
okuyor/vietnamlı kızlar yıllardır/gökyüzündeki yıldızları sayıyor/beşiği kanlı
bebeklerin yerine”
M. Ali Köseoğlu hem yaşadığı şehri
hem de yaşadığı çağı iyi gözlemliyor. Nijer başlıklı şiirdeki şu dizelerdeki
duyarlılık dikkat çekiyor: “bu çocuklar
âdemin ne yer ne içer/insanlığa ne kadar uzak nijer.”
Özgürlük hareketleri her şairin
dikkatini çekmiştir. Özellikle emperyalist güçlere başkaldırıya her zaman yer
verilmiştir. Anlatmaya gerek var şiirinde:
“yaşasın kölelere özgürlük/yaşasın maduro
ve telli turna” dizeleriyle Köseoğlu
bu başkaldırıyı işlemiştir.
Kurganlar şiirinde Köseoğlu şöyle
sesleniyor: “Ben kaybettim savaşımı/sen
hâlâ kazanabilirsin/nergisleri sümbülleri ve onlara dokunan/güneşleri
kurganlara gömebilirsin/ben eve döndüm döndümse/sen yüzünü ateşlere
dönebilirsin.” Şairin kurgusu onun gerçek hayatta söyleyebildikleri,
söyleyemedikleri; yaşayabildikleri, yaşayamadıkları üzerinedir. Kurganlar’da içte ve dışta ne varsa
birer birer dökülüyor, okunuyor, görülüyor, bir tablo gibi sunuluyor. Köseoğlu’nun
şiir dünyasında bahçeler, şehir (Konya), çocuklar, anne sevgisi, özgürlük,
ağaçlar, çiçekler, aşk, hüzün, Filistin, Gazze, Afrika, hayat ve ölüm. Her şiiri kazdım, içine girmeye çalıştım. Üstünde
toprak, altında aşk var. Kısacası Kurganlar
hayalimizin gömüldüğü ama umudumuzla aşkımızın tekrar dirileceği bir tepe
gibi yükseliyor şiir dünyamızda.