Küreselcilerin yeni dünya düzeni
Dışişleri Bakanlığı’nın resmi sitesinde, Feza Öztürk imzalı bir
makaleye denk geldim. Başlığı da oradan aldım.
Makale, bir bakıma okuyucunun küreselleşmeyle ilgili önyargılarını
kırmayı hedefliyor.
Diplomatımız, küreselleşmeyi
sadece ekonomik alandaki faaliyetleri etkileyen bir unsur olarak görmenin
yanlış olduğunu söylüyor. Çünkü ona göre gelir dağılımının daha hakça olması, yolsuzlukların azalması, hatta
siyasi özgürlüklerin ve insan haklarına saygının artması, küreselleşmeyle doğru
orantılı gelişen unsurlar arasında sayılmakta.
Küreselleşmenin nimetleriyle(!) ilgili benim asıl ilgimi çeken;
diplomatımızın küresel sermayenin aktörlerini
pek hayırsever bulduğu kısım oldu.
“Elde ettikleri büyük servetin
bir bölümünü, geçmişte ülkelerindeki eğitim, sağlık gibi alanlara harcayan,
"klasik" olarak adlandırabileceğimiz yardımseverlerin yanı sıra,
küreselleşmenin etkisini iyice hissettirdiği son yıllarda, çevrenin korunması,
yoksulluk ve hastalıklarla uluslararası alanda mücadele gibi küresel planda
faaliyet gösteren yeni kuruluşlar da ortaya çıkmıştır” diyor.
Diplomatımıza göre örneğin, Bill
Gates’in kurduğu "Bill ve Melinda Gates Vakfı, yoksullukla mücadele,
sağlık ve eğitim alanlarında kullanılmak üzere BM’ye yüklü miktarda bağış
yaparak küreselleşme çağında yardımseverliğin de sınır tanımadığını gösteren
bir yaklaşımın öncüsü olmuştur.
Aynı şekilde, CNN-Time Warner medya devinin kurucusu ve en büyük ortağı
Ted Turner de uluslararası alandaki
bağışları nedeniyle küresel "philantropistler" arasındaki yerini
almıştır.
Yunancadan gelen filantropizm de biliyorsunuz insanseverlik anlamına
geliyor. Başkalarının tıbbî, ekonomik ve sosyal standartlarını yükseltmek ve mutluluklarını
artırmak için organize faaliyetler düzenleyen hayırseverler demek.
Şimdi size dünyada belli başlı philantropistlerin ismini vereyim; Gates, Ted Turner, George Soros ve elbette
Rothschild ve Rockefeller aileleri, Mark Zuckerberg vs devam ediyor…
Aralarında sanatçı ve sporcular da var.
Her neyse.
Yazının hangi tarihte ve konjonktürde yazıldığına pek bakmadım. Önemi
de yok. Neticede hala Dışişleri Bakanlığı’nın resmi sitesinde yer alıyor.
Esasen Dışişleri Bakanlığı’nın bu bakış açısına sahip olup olmadığını da merak
etmiyorum.
Ben başka bir itirazda
bulunacağım. Örneğin hayırsever(!) Ted Turner bir ara şöyle demişti; “225
milyon insandan oluşan bir dünya kurguluyoruz.”
Bu hayırseverler aynı zamanda birer kâhin de oluyor. Öyle ki Gates 2015’de coronavirüsün bugünkü resmini
koyarak yeni ölümcül bir salgın hastalıktan bahsediyordu. Geçenlerde de
yenisi geliyor dedi.
Aynı Gates bugün içinde grafen olan mRNA aşılarını da fonlayan biri. Ve gelecekteki iklim karantinalarının da altyapısını
hazırlayan bir ekibi finanse ediyor.
“İklim değişikliği bu yüzyılın
sonunda, her yıl beş kat daha fazla ölüme neden olacak” diyen Gates, ineklerden
kaynaklanan metan gazı salınımının azaltılması için de ülkelerin yapay et tüketimine geçmesi gerektiğini
söylüyordu. E bizde de fetvalar gelmeye başladı
bile!
Macron’un akıl hocası Jacques
Attali ise meseleyi biraz daha netleştiriyor.
“Güvensiz ve kaotik hayatlar yaşarken, güvenlik için sigorta
şirketlerine bağımlı olacağız” diyor. Bu şirketler, müşterilerinin 'riskleri en
aza indirmek için normlara uymasını sağlayacak...
Yavaş yavaş gezegen normlarını
dikte etmeye başlayacaklar. (Ne yemeli? Ne içmeli? Nasıl araba kullanmalı?
Kendini nasıl korumalı? Nasıl tüketmeli ve üretmeli?)
Ve bu şirketler acımasız olacak.
Sigara ve içki içenleri, obezleri,
işsizleri, yeterince korunmayanları, saldırganları, dikkatsizleri,
beceriksizleri, dalgınları, savurganları cezalandıracaklar. Cehalet, risklere
maruz kalma, israf ve savunmasızlık hastalık olarak kabul edilecek.
Hapishaneler aşamalı olarak ev hapsinde tutulan bir kişinin uzun
mesafeli gözetimi ile değiştirilecektir.
BM 2030 hedefleri arasında da
yeni insanın tükettiği gıdaların farklı olacağı söyleniyor. Bunun için big data
kurumaya başlandı bile. Sürdürülebilir kalkınma hedefleri arasında
uluslararası aktörlerin oynayacağı rol bile belli oldu.
Şimdi siz söyleyin yeni dünya düzeni dedikleri şey acımasız bir küresel
diktatörlük değil mi?