Dolar (USD)
35.19
Euro (EUR)
36.59
Gram Altın
2961.23
BIST 100
9910.12
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
30 Eylül 2021

Küreselcilerin yeni dünya düzeni

Dışişleri Bakanlığı’nın resmi sitesinde, Feza Öztürk imzalı bir makaleye denk geldim. Başlığı da oradan aldım.

Makale, bir bakıma okuyucunun küreselleşmeyle ilgili önyargılarını kırmayı hedefliyor.

Diplomatımız, küreselleşmeyi sadece ekonomik alandaki faaliyetleri etkileyen bir unsur olarak görmenin yanlış olduğunu söylüyor. Çünkü ona göre gelir dağılımının daha hakça olması, yolsuzlukların azalması, hatta siyasi özgürlüklerin ve insan haklarına saygının artması, küreselleşmeyle doğru orantılı gelişen unsurlar arasında sayılmakta.

Küreselleşmenin nimetleriyle(!) ilgili benim asıl ilgimi çeken; diplomatımızın küresel sermayenin aktörlerini pek hayırsever bulduğu kısım oldu.

Elde ettikleri büyük servetin bir bölümünü, geçmişte ülkelerindeki eğitim, sağlık gibi alanlara harcayan, "klasik" olarak adlandırabileceğimiz yardımseverlerin yanı sıra, küreselleşmenin etkisini iyice hissettirdiği son yıllarda, çevrenin korunması, yoksulluk ve hastalıklarla uluslararası alanda mücadele gibi küresel planda faaliyet gösteren yeni kuruluşlar da ortaya çıkmıştır” diyor.

Diplomatımıza göre örneğin, Bill Gates’in kurduğu "Bill ve Melinda Gates Vakfı, yoksullukla mücadele, sağlık ve eğitim alanlarında kullanılmak üzere BM’ye yüklü miktarda bağış yaparak küreselleşme çağında yardımseverliğin de sınır tanımadığını gösteren bir yaklaşımın öncüsü olmuştur.

Aynı şekilde, CNN-Time Warner medya devinin kurucusu ve en büyük ortağı Ted Turner de uluslararası alandaki bağışları nedeniyle küresel "philantropistler" arasındaki yerini almıştır.

Yunancadan gelen filantropizm de biliyorsunuz insanseverlik anlamına geliyor. Başkalarının tıbbî, ekonomik ve sosyal standartlarını yükseltmek ve mutluluklarını artırmak için organize faaliyetler düzenleyen hayırseverler demek.

Şimdi size dünyada belli başlı philantropistlerin ismini vereyim; Gates, Ted Turner, George Soros ve elbette Rothschild ve Rockefeller aileleri, Mark Zuckerberg vs devam ediyor… Aralarında sanatçı ve sporcular da var.

Her neyse.

Yazının hangi tarihte ve konjonktürde yazıldığına pek bakmadım. Önemi de yok. Neticede hala Dışişleri Bakanlığı’nın resmi sitesinde yer alıyor. Esasen Dışişleri Bakanlığı’nın bu bakış açısına sahip olup olmadığını da merak etmiyorum.

Ben başka bir itirazda bulunacağım. Örneğin hayırsever(!) Ted Turner bir ara şöyle demişti; “225 milyon insandan oluşan bir dünya kurguluyoruz.”

Bu hayırseverler aynı zamanda birer kâhin de oluyor. Öyle ki Gates 2015’de coronavirüsün bugünkü resmini koyarak yeni ölümcül bir salgın hastalıktan bahsediyordu. Geçenlerde de yenisi geliyor dedi.

Aynı Gates bugün içinde grafen olan mRNA aşılarını da fonlayan biri. Ve gelecekteki iklim karantinalarının da altyapısını hazırlayan bir ekibi finanse ediyor.

İklim değişikliği bu yüzyılın sonunda, her yıl beş kat daha fazla ölüme neden olacak” diyen Gates, ineklerden kaynaklanan metan gazı salınımının azaltılması için de ülkelerin yapay et tüketimine geçmesi gerektiğini söylüyordu. E bizde de fetvalar gelmeye başladı bile!

Macron’un akıl hocası Jacques Attali ise meseleyi biraz daha netleştiriyor.

“Güvensiz ve kaotik hayatlar yaşarken, güvenlik için sigorta şirketlerine bağımlı olacağız” diyor. Bu şirketler, müşterilerinin 'riskleri en aza indirmek için normlara uymasını sağlayacak...

Yavaş yavaş gezegen normlarını dikte etmeye başlayacaklar. (Ne yemeli? Ne içmeli? Nasıl araba kullanmalı? Kendini nasıl korumalı? Nasıl tüketmeli ve üretmeli?)

Ve bu şirketler acımasız olacak.

Sigara ve içki içenleri, obezleri, işsizleri, yeterince korunmayanları, saldırganları, dikkatsizleri, beceriksizleri, dalgınları, savurganları cezalandıracaklar. Cehalet, risklere maruz kalma, israf ve savunmasızlık hastalık olarak kabul edilecek.

Hapishaneler aşamalı olarak ev hapsinde tutulan bir kişinin uzun mesafeli gözetimi ile değiştirilecektir.

BM 2030 hedefleri arasında da yeni insanın tükettiği gıdaların farklı olacağı söyleniyor. Bunun için big data kurumaya başlandı bile. Sürdürülebilir kalkınma hedefleri arasında uluslararası aktörlerin oynayacağı rol bile belli oldu.

Şimdi siz söyleyin yeni dünya düzeni dedikleri şey acımasız bir küresel diktatörlük değil mi?