Küresel Ticaret Haritası Yenileniyor
Küresel ekonomi değişim ve dönüşüm yaşarken yeni ticaret antlaşmaları ile ticaretin yol haritası da yeniden şekilleniyor.
Asya-Pasifik bölgesindeki 15 ülke dünyanın en büyük serbest
ticaret antlaşması olarak bilinen Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık
anlaşmasını imzaladı.
İlk olarak 2012 yılında başlayan müzakereler 19 bakanlık
düzeyinde toplam 46 müzakere gerçekleştirildi.
ASEAN üyesi Brunei, Kamboçya, Endonezya, Laos, Malezya,
Myanmar, Filipinler, Singapur, Tayland, Vietnam ülkelerinin yanında Avustralya,
Çin, Japonya, Güney Kore ve Yeni Zellanda ülkelerinin de dâhil olduğu bu
antlaşma ile küresel ekonomi yeni bir boyut kazanacaktır. Çünkü antlaşmayı
imzalayan ülkelerin toplam nüfusuna bakıldığı zaman 2,1 milyarlık bir kalabalık
bir nüfusa denk geldiğini görülüyor.
Küresel GSYH’nin %30’una tekabül eden bu ülkelerin ekonomik
büyüklüğü hali hazırda “Batı”dan “Doğu”ya kayan küresel ekonominin merkezini
daha da hızlandıracak gibi görünüyor. Bu antlaşma ile Çin, Japonya ve Güney
Kore ilk defa aynı serbest ticaret antlaşmasına dâhil oldu.
2008 küresel finans krizi sonrasında artan ekonomik
korumacılık politikaları neticesinde küresel ekonomi eskisi kadar hızlı büyüme
gösterememişti. Obama döneminde ABD ile AB arasında müzakereleri
gerçekleştirilen Trans Atlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı görüşmeleri ve ABD
ve Pasifik ülkeleri arasında yapılan Trans Pasifik Yatırım Ortaklığı
görüşmeleri Trump döneminde onaylanmayarak gündemden kaldırılmıştı.
Güney Çin Denizi meselesinden dolayı aralarında güç
mücadelesi olan bu ülkelerin böylesi bir antlaşma imzalaması küresel ekonominin
geleceği açısından son derece önem arz ediyor. Bunun yanında Çin öncülüğünde
başlatılan Tek Kuşak Tek Yol projesi ile Asya’nın Avrupa’ya bağlanması da
gerçekleştirilebilirse küresel ticaret artık yepyeni boyutlara ulaşacaktır.
Bu antlaşma ile Çin’in bu bölgede ekonomik anlamda
hâkimiyetini artıracağı düşünülürken ABD ve Avrupa’lı şirketler serbest ticaret
bölgesi dışında kalacağı için dezavantajlı duruma düşecektir. Çin menşeili
ürünlerin kendi ülkesine ucuz fiyatlarla girip yerel işletmeleri zayıflatacağı
düşüncesiyle Hindistan müzakerelerden çekilmişti. Ancak yine de Hindistan için
kapılar tam olarak kapanmadı açık kapı bırakıldı. 1,4 milyarlık nüfusu ile
Hindistan’ın bu antlaşmaya dâhil olması bölgenin küresel ekonomideki geleceğini
daha farklı bir şekilde etkileme potansiyeline sahip olacaktır.
15 ülke parlamentolarında imzalanması ile yürürlüğe girecek
olan bu antlaşma ile “Batı” ülkelerinin bu bölgede ekonomik olarak etkinliğinin
azalması bekleniyor. Trump ile hızlanan küresel ekonomideki korumacılık
politikalarının Biden döneminde hızla tersine dönmesi beklenmiyor. Nihayetinde
Biden geçtiğimiz günlerde şirket temsilcileriyle yaptığı görüşmede yerli
üretimi destekleyeceklerini de belirterek, “Otomobilden
petrole, Amerikan üretimi alacağız. Hiçbir hükümet kontratı ürünlerini ABD’de
üretmeyen bir şirkete verilmeyecek.” diyerek korumacı politikaların
sürdürüleceğinin sinyalini verdi.
SSCB’nin dağılması sonrasında ABD ve Avrupa’nın küresel
ekonomik ve siyasi gücü hızla artmıştı. Ancak son dönemde Çin’in ekonomik gücü
artarken nüfuzunun da arttığı görülüyor. Aynı şekilde Rusya ve Türkiye’nin de
güçlendiğini söylemek mümkündür. Bu bağlamda düşünüldüğü zaman Küresel sıklet
merkezi Asya Pasifik bölgesine doğru kayarken Türkiye bu iki bölgenin ortasında
olması dolayısıyla bir hayli önem kazanıyor. Nitekim Almanya savunma bakanı bu
antlaşma ile ilgili olarak “Dünya’nın en
dinamik bölgesindeki bu anlaşma, küresel gücün Pasifik’e doğru kaydığını
gösteriyor.” ifadelerini kullanırken Almanya Dış Ticaret Birliği Başkanı de
bu konuda “Alman şirketlerinin bu 15
ülkede satış fırsatları da nispeten kötüleşecek” açıklamasında bulundu.
BREXIT süreci ile birlikte ekonomik, siyasi ve askeri
anlamda zayıflamaya başlayan AB bu anlaşma ile yeni bir hamle yapmak zorunda
kalacaktır. Bir süredir Gümrük Birliği Antlaşması’nın güncellenmesini isteyen
Türkiye ile önümüzdeki dönemde yeniden masaya oturabilirler.
Küresel ekonomi yeniden şekillenirken Türkiye’nin içinde
bulunduğu coğrafik avantajı kullanarak yeni küresel ticaret haritalarında
önemli bir yer edinme sürecinde olduğunu da söyleyebiliriz. Yurt içinde ve
sınır ötesinde büyük ölçüde başarılı olan terörle mücadele ile ticaretin
güvenliği de büyük ölçüde artmış olacaktır. Kara, demir ve hava yolu alt yapı
yatırımları ile de Türkiye küresel ticarette önemli bir aktör olma yolunda
ilerliyor.