Dolar (USD)
35.20
Euro (EUR)
36.72
Gram Altın
2958.55
BIST 100
9626.56
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
22 Eylül 2022

Küresel sistemin hedefinde neden aile var?

EricHoffer, “Kesin İnançlılar” adlı kitabında kitle hareketlerinin aileye yönelik tutumlarından bahseder. Ona göre çağımızın hemen bütün kitle hareketleri başlangıç aşamalarında, aileye karşı düşmanca bir tavır takınmışlardır.

Aileyi gözden düşürüp zayıflatmak için her yolu denemişlerdir. Bunun için de evvela ebeveynlerin(başta baba) otoritesini baltalamışlardır. Boşanmayı kolaylaştırmışlar ve çocukları üzerindeki tüm tasarruf haklarını ellerinden almışlardır.

“Örneğin” der Hoffer, “Hristiyanlığın aileye karşı takındığı düşmanca tavır bugünkü kitle hareketlerinin hiçbiri tarafından bu kadar açıkça ortaya konulmamıştır.”

Öyle ki İsa sözünü sakınmadan söylemiştir. “Çünkü ben oğul ile babasının, kız ile anasının ve gelin ile kaynananın arasına ayrılık koymaya geldim. Ve insanın düşmanları kendi ev halkı olacaktır.”(Matta 10:35-37)

Havarilerden biri babasını gömmek üzere kendisinden izin istediği zaman İsa dedi ki: “Ardımdan gel, bırak ölüleri, kendi ölülerini kendileri gömsünler.”(Matta 8:22)

“Ve kardeş kardeşi, baba çocuğunu ölüme teslim edecek ve çocuklar, ana babalarına başkaldırıp onları öldürteceklerdir.”( Matta 10:21)

Tahrif edilmiş İncil’de anne, baba ve çocuk sevgisi aleyhinde vaaz veren(verdirilen) bir peygamberi görüyorsunuz.

Aziz Bernard’ın verdiği vaazlar öylesine etkili olmuştur ki rivayete göre analar oğullarını, karılar da kocalarını ayartılmasınlar diye saklamışlardır. Ve bu adam o kadar çok yuva yıkmıştır ki terkedilmiş kadınlar bir manastır kurup oraya yerleşmişlerdir.

EricHoffer, “Hangi nedenle olursa olsun ailenin yıkılması kolektif bir ruhu otomatikman besler ve kitle hareketlerinin çağrısına uyma eğilimi yaratır” der.

Örneğin Japon işgali, Çinde’ki sıkı aile kalıbını zayıflatmış ve Çinlilerin gerek milliyetçiliğe gerekse komünizme daha fazla açık olmalarına neden olmuştur.

Sanayileşen Batı dünyasında aile, temel olarak ekonomik etkenler sonucu zayıflamış ve kadının ekonomik bağımsızlığı boşanmaları kolaylaştırmıştır. Keza gençlerin de ekonomik bağımsızlığı anne ve babalarının otoritesini zayıflatmıştır.

Hoffer’e göre aile bağlarını zayıflatan bu etkenler çağımızdaki kolektif ruhun büyümesine bir şekilde katkıda bulunmuş ve bireyleri kitle hareketine hazır hale getirmiştir.

Zira aile yapısının dağıldığı bir ortamda bir kitle hareketi doğrudan oraya sokulur ve zamanla meyvelerini toplamaya başlar.

Kısacası başkalarını kendisine çekmeye çalışan bir kitle hareketinin önemli sayıda taraftar toplayabilmesi için öncelikle mevcut tüm grup ve aile bağlarını yıkması gerekiyor.

Bu nedenle güçlü aile bağları kitle hareketlerinin çağrısına karşı bir kalkan vazifesi görecektir.

Şimdi gelelim günümüze;

Yeni Dünya Düzeni Projesi kapsamında yeni bir dünya ve insanlık tasavvuru kurgulanıyor. Bugün toplumlar doğrudan aileyi hedef alan küresel çapta büyük bir projenin tehdidi altında.

Çünkü bu yeni kitle hareketi, aile bağlarını koparıp kendine yeni tür vatandaşlıklar temin etmek istiyor.

Norveç Tıbbi Doğum Kayıt Kurumu’na göre yılda 2 bin 500 çocuk biyolojik babasının kim olduğundan habersiz doğup, büyüyor.

Bir takım uluslararası anlaşmalara bakıldığında da ailenin temelini sarsan maddelerle dolu olduğunu görürsünüz. Babayı oğluna, kızını anneye düşman eden bir planlamadır bu.

Keza anayasaya aykırı olarak çocuğu ailesinden koparıp kendi dünya görüşünü dayatan eğitim sistemleri, televizyon dizileri, sosyal medya uygulamaları vs tüm bunlar yeni dünya sistemine uyumlu yeni taraftarlar toplamak için yapılıyor.

Demem o ki bizim öncelikle küresel projelerle baş etmenin yol ve yöntemleri üzerine oturup düşünmemiz lazım.