Küresel sağlık sertifikası: Dijital kölelik
Gittikçe yeni bir feodal lordlar sınıfının tebaası haline getirilmeye çalışılıyoruz. Zaten yıllardır ücretli emeğimizle egemen sınıfın zenginliğine ve gücüne katkı sunmak için çalışmadık mı?
Hatta bunu kendi kurtuluşumuz için yaptığımıza inandırıldık.
Ne diyordu Spinoza; “Her yerde sanki
kurtuluşları içinmişçesine kölelikleri uğruna mücadele veren insanlar
görüyorum.”
Bugün durumumuz tam olarak böyle değil midir? La Boetie’nin “Gönüllü Kulluk” dediği
türden…
“Eğer siz
vermediyseniz, sizi gözetlediği bu kadar gözü nereden buldu” diyordu La
Boetise. “Sizden almadıysa nasıl oluyor da sizleri dövdüğü bu kadar eli
olabiliyor? Kentlerinizi çiğnediği ayaklar sizin değilse bunları nereden
almıştır?”
Bu yüzden diyorum ki, günümüzün feodal lordlarını ayakta
tutan; özgürlükten kaçan insanların hayranlık ve itaat duygusudur. Bir köle gibi, bir çocuk gibi bir robot
gibi… Oysa itaat etmek kendine ihanet etmektir.
Gerçeklik gittikçe yapay gerçekliğin gölgesi altında kalıyor
ve bildiğimiz her şey çarpıtılıyor.
Düşünün WEF, Birleşik Arap Emirlikleri'nde “Ses Dalgaları Yoluyla Zihin Kontrolü”
konusunu masaya yatırdı. Resmi web sitesinde de Ses Dalgalarıyla Zihin
Kontrolü? başlıklı bir makale yayınlandı.
Hastalıklara çözüm önerisi olarak insanlığın önüne atılan bu
tür konuların arka planında korkunç bir gerçeklik yatmaktadır.
Diğer taraftan yakın
bir tarihte Avrupa Birliği, Kovid-19 salgını sırasında oluşturulan
sertifikaların, küresel sağlık sertifikasına dönüştürülmesi için çalışma
başlattı.
AB Konseyinden yapılan açıklamaya göre, AB'nin dijital Kovid
sertifikaları için geliştirdiği teknoloji DSÖ'nün geliştirdiği ağa entegre
edilebilecek.
Dünya Sağlık Örgütü
de epeydir sağlık sertifikalarının ve "aşı pasaportlarının"
geçerliliğini tanımak için tasarlanmış birbirine bağlı, küresel bir teknolojik
sistem olan Küresel Dijital Sağlık Sertifikasyonu üzerinde çalışıyor.
Google, Microsoft, Amazon Web Services, Oracle ve Mayo
Clinic, Aşı Kimlik Bilgisi Girişimi'ne katılımlarıyla Smart Sağlık Kartı'nın
destekçileri arasında yer alıyor.
Daha evvel de bu köşede yazmıştık, Uluslararası Sağlık Tüzüğü’nde
bazı değişiklikler yapılacak. Bu çerçevede "Pandemi Anlaşması’nın da Mayıs 2024'te Cenevre'deki DSÖ Dünya Sağlık
Kurulu’nda tartışılması ve oylanması planlanıyor.
Toplamda, 94 ülke adına 16 kuruluş tarafından Uluslararası Sağlık
Tüzüğü’nde 307 değişiklik önerildi. Burada tüm DSÖ üye devletleri tarafından
tanınacak, küresel olarak bağlantılı bir sağlık sertifikaları sisteminin
oluşturulması büyük ihtimalle resmileştirilecek.
Kısacası bir tür
küresel kimliklendirme çalışmasının alt yapısı hazırlanıyor. Bu kimlik elbette
anayasa kapsamında sahip olduğumuz tüm haklara bakılmaksızın insanlar üzerinde
kontrol sağlamak için kullanılacak.
Ve bu hakların şimdiden ciddi şekilde tehlikeye atıldığını
söylemek için kahin olmaya gerek yok.
Illinois Üniversitesi'nde uluslararası hukuk profesörü Francis
Boyle, The Defender'a Biden yönetiminin bunda önemli bir role sahip olduğunu
söylemişti.
Yazar Roguski'ye göre, DSÖ Anayasası'nın 21. Maddesi, DSÖ'ye
düzenleme yapma yetkisi veriyor ancak bu yetki kötüye kullanılıyor.
Öyle ki bu anlaşma yapıldığında DSÖ; Gen bazlı tedaviler, tıbbi cihazlar ve teşhisler için ulusal güvenlik
onay süreçlerini geçersiz kılmak ve vatandaşların seyahat etmesini önleyen ve
tıbbi muayene ve tedavileri zorunlu kılan ulusal, bölgesel ve küresel
karantinalar uygulamak gibi yetkilere sahip olacak.
ABD’de 1969 yılında
Dr. Richard Day, daha o yıllarda dijital kimlikten bahsediyordu. Şöyle
diyordu Dr. Day; “Bazılarınız
Komünizmden bahsettiğimi düşünecek. Pekâlâ, bahsettiğim şey Komünizmden çok daha
büyük!"
Evet, o sürece çoktan girdik bile.