Dolar (USD)
35.00
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2944.95
BIST 100
9672.75
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
08 Kasım 2021

Küresel iklim yalanı

Küresel iklim yalanı

Oldum olası küresel network tarafından kurgulanan ve ana akım medya tarafından sunulan hadiselere temkinli yaklaşırım. Fıtratım gereği de hep eleştirel ve sorgulayıcı olmuşumdur. Bunun hiç faydasını görmediğimi de itiraf etmeliyim.

Bir yıl kadar evvel yine bu köşede “Covid-19’dan sonra küresel iklim saçmalığını devreye sokacaklar” demiştim.

TIME Dergisi geçenlerde Last Call( Son çağrı) başlığı ile çıktı. Bu aynı zamanda bir tehdit idi. Kısacası iklim krizi için bizim koyacağımız vergileri, yaptırımları, kısıtlamaları uymak zorundasınız diyorlar.

Şimdi size bazı bilgiler vereceğim. MTA(Maden Teknik Arama) dergisinde yayınlanan bir rapordan başlayalım. 1970 yılında Akdeniz’de Derin Deniz Sondaj Projesi sırasında bir şey keşfedildi.

Akdeniz’de deniz tabanının yaklaşık 200 metre altında sondaj karotlarından alınan evaporit örnekleri derin deniz tabanında yaklaşık 3 km kalınlığa varan muhteşem büyüklükteki tuz çökellerinin varlığını kanıtladı.

Anlayacağınız yaklaşık 6 milyon yıl önce Akdeniz kuruyor çok büyük bir tuz havzasına dönüşüyor.

Kahramanmaraş'ın Türkoğlu ilçesinde yürütülen Gavur Gölü Bataklığı Kurtarma Kazısı kapsamında ortaya çıkartılan 3500 yıllık fil iskeletleri de o dönemin iklimi konusunda bilim adamlarını şaşırtmaya devam ediyor.

Keza Libya’da bulunan 8500 yıl önceye ait kaya resimleri o bölgenin çok yağışlı ve yeşillik olduğunu gösteriyor.

Şimdi de BBC’de yayınlanan bir makaleden örnek vereyim. Biliyor muydunuz? Sahra çölüne bir zamanlar Muson yağmurları yağıyordu.

8000 yıl kadar önce tuhaf görünse de Sahra şimdi olduğundan daha fazla güneş ışığı alıyordu. Ve bu ekstra ısı, muson yağmurlarının bu çöle gelmesine yardımcı olmuştu.

Akdeniz’in kuruması, Sahra Çölü’nün yeşil ormanlık alana bürünmesi gibi verdiğimiz örnekler iklim krizi ile açıklanabilir mi?

Ne yani, bugün devletlerin karbonu suçlu ilan etmesi gibi saçmalıklarla izah edilebilecek hadiseler mi bunlar?

Aslında her şey gezegenlerimizin Güneş'e yönelimine ve bunun zaman içinde nasıl değiştiğine bağlı. Aldığımız güneş ışığı miktarını belirleyen bu yön, üç ana faktör tarafından kontrol edilir; Eğim, Presesyon ve Yörünge.

Örneğin 8000 yıl önce Sahra yeşilken, bu faktörler bugün olduğundan farklıydı. Bunun açıklaması şu:

Bilindiği gibi şu anda dünya 23.4 derecelik bir açıyla eğiliyor. Ancak 41.000 yıllık bir süre içinde değişiyor ve 22.1 ile 24,5 derece arasında oluyor. Sahra yeşil olduğunda, eğim mümkün olan en büyük açısına yani 24.2 dereceye yakındı.

Bu, 8000 yıl önce Güneş'in Kuzey yarımkürede daha doğrudan, daha yoğun bir şekilde parladığı anlamına geliyordu.

Presesyon (Dünya ekseninin 23.000 yılda bir tamamladığı 360 derecelik dönüşü) ise daha da önemlidir. Bu, eğim derecesindeki bir değişiklik değil, eğim yönünü değiştiren bir tür yanal yalpalamadır. Presesyonel yalpalamanın bir döngüyü tamamlaması 23000 yıl sürer.

Diğer taraftan güneş etrafındaki yıllık yörüngemiz bir elips şeklindedir. Güneş merkezde oturmuyor, bir tarafa kaymış durumda. Yani Güneş'e diğerlerinden daha yakın olduğu zamanlar vardır. Tıpkı Eğim ve Presesyon gibi, yörüngenin şekli de zamanla yavaş yavaş değişir ve dünyayı güneşten daha yakın veya daha uzağa hareket ettirerek aşağı yukarı eliptik hale gelir.

Sahra yeşil olduğunda, tüm bu yörünge faktörleri aynı hizadaydı. Bu nedenle kuzey yarımkürede yazlar şimdi olduğundan daha sıcaktı. Sahra muson kuşağını kuzeye çeken daha fazla güneş ışığı aldı.

Güneş'e yönelimimizdeki değişiklikler her zaman değişir ve yavaş yavaş yörünge, eğim ve presesyon da değişti. Böylece Sahra'ya çarpan güneş enerjisi miktarı ve onunla birlikte musonlar azaldı.

Yaklaşık 6000 yıl önce musonlar tamamen söndü, yağmurlar durdu, nehirler kurudu ve topraklar çölleşmeye başladı. Ama siz bunu okurken bile aynı yörünge faktörleri yavaş yavaş değişiyor ve gelecekte bir noktada tekrar hizalanacaklar ve musonlar bir kez daha Sahra'ya geri dönecek.

Bu yüzdendir ki David Bellamy'in ifadesiyle bu büyük küresel bir yalandır.

Normalde izah edilebilecek olaylar küreselciler tarafından korku politikasına dönüştürülüyor. Sonrasında da sert yaptırımlar, vergilendirme ve kısıtlamalar ile insanlığa dayatılıyor. Dolayısıyla bu çerçevede yapılan anlaşmalar çok tehlikelidir. Hükümetlere ve insanlara müdahale etmek için kullanılıyor.