Küresel Güvenlik Algısının Değiştiği Bir Dönemde Ekonomik Güvenliğin Önemi
Dünya büyük bir değişim ve dönüşüm yaşarken ülkelerin güvenlik anlayışı da değişim göstermektedir.
Yüz yıllardır güvenlik denince akla ilk olarak askeri güvenlik gelirken günümüzde artık bu algı değişmeye başlamıştır.
Son dönemde terörle mücadele kapsamında yürütülen askeri savaşların yanında ekonomik, psikolojik, diplomatik, teknolojik ve sağlık gibi kritik alanlarda da savaşların yaşanmasıyla birlikte bu alanlarda da güvenliğin artırılması ihtiyacı ortaya çıkmıştır.
Tüm bunlar güvenliğin tek cephede değil tüm cephelerde sağlanmasının gerekliliğini göstermektedir. Tabi bunun için öncellikle ekonomik alanda güvenliğin sağlanması gerekmektedir. Çünkü ekonomik güvenlik sağlanmadığı takdirde diğer alanlar kaynak sıkıntısı yaşayacağı için zaman içerisinde zayıflayama başlayacaktır.
Yaklaşık 40 yıllık küreselleşme sürecinde ülkeler ve ülke büyüklüğündeki çok uluslu şirketlerin iç içe geçmesinden dolayı ekonomik güvenliğin sağlanması da kolay değildir.
Ekonomik güvenlik kapsamında düşünüldüğünde küçük büyük tüm iktisadi kuruluşlar ekonomik güvenlik kapsamında değerlendirilmelidir.
Başta sanayiciler olmak üzere yerli olan işletmeler korunurken yerli gibi görünen ancak yerli hareket etmeyen işletmelere de dikkat edilmelidir.
Elbette ki işletmelerin amacı kâr maksimizasyonudur. Ancak ferdi menfaatler sağlanırken toplumun geneli zarar görüyorsa devletin o noktada da müdahil olması elzemdir.
***
15 Temmuz sonrasında yaşananlar ekonomik güvenliğin ne derece önemli olduğunu net bir şekilde ortaya koymuştur.
Aramalı ürünlere olan bağımlılığımız cari açığı olumsuz etkilerken cari açık dolara olan hassasiyetimizi artırmış bu durumda ekonomik güvenliğimizi tehlikeye sokmuştur.
Dolar kuru ve petrol fiyatlarındaki ani bir yükseliş enflasyon oranlarını son 15 yılın zirvesine taşımıştır.
***
Ekonomik güvenliği öncelikli hale getiren bir diğer durum da şüphesiz ki özellikle son yıllarda dünyada yaşanan gelişmelerdir.
2008 küresel finans krizi herhangi bir ülkede başlayan krizin tüm dünyayı etkisi altına alabileceğini göstermiştir.
Krizden en çok etkilenen ülkeler başta olmak üzere birçok ülke krizin ardından korumacı politikalar izlemeye başladı.
Dünya güç dengesi “Batı”dan “Doğu”ya doğru kayarken ticari haritalar yön değiştirmektedir.
AB gibi siyasi birliği sağlamaya çalışan bölgeler BREXIT süreciyle birlikte çatırdamaya başlamıştır.
ABD’nin 21,5 trilyon dolara yaklaşan borcu ve uluslararası ticari antlaşmaları iptal etmesi küresel ekonominin geleceğinin farklı bir yöne gittiğini göstermektedir.
Bir taraftan üretim süreci dijitalleşirken diğer taraftan dijital paralar ile yeni bir döneme girilmektedir.
Küresel hegemonik gücünü kaybetmeye başlayan ABD, bu gücünü tekrar sağlayabilmek için bir yandan askeri gücünü göstererek tehdit etmekte, diğer taraftan ise dolar silahı üzerinden ekonomik operasyonlar düzenlemektedir.
Bir diğer taraftan da Doğu Akdeniz bölgesinde doğalgaz mücadelesi yaşanmaktadır. Enerji güvenliği, ekonomik güvenlik ile paralel düşünülmelidir. Çünkü üretimin hammaddesi enerjidir.
Tüm bu yaşananlar gelecek dönemde ekonomik güvenliğin güçlendirilmesi ihtiyacını ortaya koymaktadır.