Dolar (USD)
35.24
Euro (EUR)
36.78
Gram Altın
2963.99
BIST 100
9626.56
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
09 May 2022

Küresel ekonomik yıkım ve Türkiye

Salgından hemen sonra NATO’nun Rusya’ya savaş açmasıyla birlikte akaryakıt, petrol ve enerji fiyatlarında çok büyük bir artış gerçekleşti. Tedarik zinciri krizi ve arzın düşmesiyle gıda fiyatlarında da önü alınamaz yükselişler görülüyor.

Ocak 2021 Oxfam raporuna göre milyarderler(onlara hayırsever diyorlar)18 Mart ile 31 Aralık 2020 tarihleri arasında servetlerini 3,9 milyar dolar artırdı. Sadece 9,5 ayda yüzde 50'lik bir artış demek bu.

Sıradan insanlar ise yüze 100 fakirleşti. IMF ise ülkelere kemer sıkma programı öneriyor!

Bilindiği gibi FED,faiz oranını 50 baz puan arttırdı. Bu durum yabancı yatırımcı için doların getirisinin fazla olacağı anlamına geliyor. Yani kur üzerinden gerçekleştireceğimiz hammadde girdilerinde de maliyeti arttırıyor.

Diğer taraftan merkez bankaları da sürekli olarak para basmaktadır. Anlayacağınız dünya bir bilinmeze doğru sürükleniyor.

Türkiye ise bu durumdan kötü etkilenen ülkelerin başında geliyor. Nisan ayında yıllık enflasyon yüzde 69.97'ye yükseldi. Yıllık gıda enflasyonu ise yüzde 89.

Maliye bakanımız ise sıklıkla ihracatçılara sesleniyor ve iyimser bir tablo çiziyor.

İhracat rekoru kırmamız elbette mühim ancak ithalat da iki kat artmış durumda. İthalat ihracat açığı aylık 8 milyar dolara ulaştı. Bu rakam faiz politikası öncesi 3-4 milyar dolar civarında idi.

Geçenlerde bir dostumun kardeşi kur korumalı vadeli mevduat hesabına yatırmış olduğu 300 bin lira paradan doksan günde 12. 500 TL faizden, 9500 TL de kur farkından olmak üzere toplamda 23 bin lira kazanmış.

Peki, bu kadar birikimi olmayan yoksul insanlar ne yapacak? Kaldı ki bizim meselemiz öncelikli olarak yoksul insanlar değil mi?

Bu meseleyi iktisatçı dostum Prof. Dr. Ahmet Yılmaz Ata’ya sordum. Ahmet Hoca Gaziantep’te halı sektöründe iş yapan sanayiciler ile yaptığı bir görüşmeyi anlatarak başladı.

İş adamları ciddi sıkıntılar çekiyor. Şu an üretimi durduklarını yada azalttıklarını söylüyorlar. İhracatçının döviz gelirlerini TCMB'ye satma zorunluluğunun yüzde 25'ten yüzde 40'a çıkarılmasından da dert yanıyorlar.

Hatta bir sanayici, bir saat içinde 80 bin TL kaybettiğini söyledi. Sabah ihracat parası olan bir sanayici bunun yüzde 40’ı ile TCMB’den TL alıyor, öğleden sonra ithal hammadde için dolar alıyor ve kur farkından dolayı da tam olarak 80 bin TL zarar ediyor.

Bu uygulama yurt içindeki ihracatçı firmaların yurt dışına taşınmasına ya da yurt dışı bir firma ile şirket evliliğine gitmesine de yol açabilir.

“Esasında süreç basit ama bunu uygulayabilmek, hele de seçimlere bir yıl gibi kısa bir süre varken biraz siyasi cesaret ister” diyor Ahmet Yılmaz Ata.

Nedir o?

Her şeyden önce klasik kemer sıkma politikası yani bir anlamda genişletici maliye politikalarından vazgeçmek gerekir. Ancak bu politikalar seçim öncesi riskli ve sancılı.

Esasında vatandaş bu konuda Ak Parti’ye inanıyor ve fedakârlık yapmaya da hazır. Lakin yukarıda en üst katmanda bu fedakârlığı göremeyince bu sefer umutsuzluğa düşüyorlar.

Muhalefet ise popülist politika uygulaması için gündem oluşturarak AK Parti’yi tuzağa itiyor.

Oysa AK Parti, bu konuda millete öncülük edebilmelidir. Zira anketlerden de biliyoruz ki halkımızın bu sorunu çözme konusundaki güveni tamdır.

Kısacası enflasyon sorununu yüksek ücret zamları ve tüketim destekli politikalar ile çözmek zor. Ama halkımız da perişan. Ne pazara çıkabiliyorlar ne de markete girebiliyorlar.

Biz ithal girdi bağımlısı bir ülkeyiz. Hammaddeyi, enerjiyi yurt dışından alıyoruz. Örneğin hükümetin bu noktada akaryakıt vergilerini bir süreliğine sıfırlaması düşünülemez mi? Bildiğim kadarıyla bir yıl öncesine kadar akaryakıttan ÖTV alınmıyordu.

En önemlisi de Merkez Bankası Başkanı ile Maliye Bakanı’nın birlikte kamuoyuna ikna edici nitelikte açıklama yapmalarını önemli buluyorum.