Küresel ekonomideki derin çatlaklar
Küresel ekonominin içine düştüğü durum, son yıllarda gittikçe daha karmaşık hale geliyor.
2008 krizinin ardından artan korumacılık politikalarının bugün geldiği noktaya baktığımızda ticaret savaşlarına dönüştüğünü hep birlikte görüyoruz.
Ulus üstü kuruluşlar, birbiri ardına küresel ticaretin yavaşlayacağına ve bu durumun devam etmesinin sebep olacağı küresel bir ekonomik krize işaret ediyorlar.
Bu kuruluşların raporlarında küresel ticaret göstergelerinin bu yılın ilk çeyreğinde son 9 yılın en düşük seviyesinde seyrettiği görülüyor.
Küresel ekonomik faaliyetlerdeki düşüşün bazı gelişmekte olan ülkelerdeki tüketim azalmasının sebep olduğu belirtiliyor.
Kapitalist sistemin tüketim üzerine kurulduğu 1929 Büyük Buhran vesilesiyle görülmüştü.
Tüketimdeki azalma, üretimi azaltmış, üretimdeki azalma yatırımları azaltmış, yatırımlardaki azalma işsizliği artmış, işsizlik artışı da tüketimi daha fazla azaltırken bu durum gittikçe çözülemez bir hale dönüşmüştü.
Nitekim bugün gelinen noktaya bakıldığı zaman Avrupa Merkez Bankası’nın raporunda tüketimdeki azalmanın etkisiyle yatırımlardaki yavaşlama ve küresel ekonomiye ağırlık veren birtakım olumsuz etkilerle daha da belirginleştiği belirtiliyor.
1990’lı yılların başından itibaren hızla küreselleştirilen dünya özellikle son birkaç yıldır ani bir şekilde tersine döndürülmeye çalışılınca küresel sistem adeta allak bullak oldu.
2008 krizinin ardından artan milliyetçilik akımıyla birlikte gümrük tarifeleri artırılarak yerli ekonomilerin korunması stratejisi izlenmeye başlandı.
Yani ithalatın azaltılarak ihracatın artırılması çabası küresel ekonomide gittikçe yaygınlaştı.
***
Son yıllarda artan küresel siyasi belirsizliğin de giderek arttığını yaşanan olaylara bakarak görüyoruz.
2008 küresel krizin ardından şirketler batarken krizin etkisiyle 2011’den itibaren Avrupa’da ülkelerin iflası konuşuluyordu.
Yine bu döneme rastlayan “Arap Baharı” süreciyle Ortadoğu’da başlayan iç savaş ve terör olayları küresel ekonomideki problemleri çözmek bir yana daha da çözülemez bir hale soktu.
Ortadoğu’da yaşanan çatışmalar devam ederken Ukrayna krizinin patlak vermesi küresel sistemin köklü bir değişime girdiğini artık açık bir şekilde göstermeye başlamıştı aslında.
2017’de Trump’ın başkanlık koltuğuna oturmasıyla birlikte dünyanın birçok bölgesinden kriz haberleri birbiri ardına gelmeye başladı.
Güney Çin Denizi, Hong Kong, Tayvan, Körfez, Ortadoğu, Afrika…
ABD-Çin ticaret savaşı küresel ekonomiyi tek başına alt üst etmeye yetecekken, BREXIT sürecinin çıkmaza girmesi de adeta tuzu biberi oldu.
Ancak önümüzdeki süreçte en çok dikkat edilmesi gereken bölgenin Hindistan-Pakistan sınırı olduğunu söylemek mümkündür.
İki ülke arasında yıllardır çözülemeyen Keşmir sorunu son günlerde daha çok gündeme gelmeye başladı.
Olası herhangi bir çatışmanın sadece iki ülke arasında kalmayacağını söyleyebiliriz.
Kaldı ki sadece iki ülke arasında kalsa bile toplamda 1,5 milyarlık nüfusun yaşadığı iki ülke arasındaki bir çatışma dünya ekonomisinde iyileşmesi mümkün olmayan derin yaralara neden olur.
***
Küresel ekonomi bu haldeyken Türkiye ekonomisinin etkilenmemesi elbette mümkün değil.
Artan siyasi belirsizlikler ile birlikte korumacı politikalar küresel ekonomiyi olumsuz etkilerken biz de bu durumundan nasibimizi alıyoruz.
Ancak bu süreçte Türkiye’nin özellikle dış politikada atacağı kritik adımlar, kriz sonrasında Türkiye’nin konumunu bambaşka noktalara taşıyabilir.
Nitekim Suriye’nin kuzeyinde oluşturulacak güvenli bölge ve Doğu Akdeniz’de atılacak kritik adımlar Türkiye için hayati önem taşıyor.
Seçim psikolojisinden yeni yeni kurtulduğumuz şu günlerde hızla yol almalıyız.
***
Bizim bu süreçte yapmamız gereken en önemli faaliyet nitelikli insanlar yetiştirmek olacaktır.
İnsanı kapitalizmin bir unsuru olan beşeri sermaye olarak görmek yerine bir kıymet, bir değer olarak görerek çalışmalar yürütmeliyiz.
Ancak bu şekilde her krizin üstesinden gelir ve sonrasında güçlü bir ülke konumuna gelebiliriz.