Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
28 Eylül 2020

Küresel Ekonomide Pus Hâkim

Soğuk Savaşın ardından dünya siyasi ve iktisadi dengesini oturtamamışken, kriz derinleşmeye devam ediyor.

SSCB’nin dağılması ile biten Soğuk Savaş hikâyesi sonrasında ABD’nin çok uluslu şirketlerle birlikte tüm dünyayı hegemonyası altına alma dönemini yaşadık. Küresel liberal kapitalizm akımıyla birlikle uluslararası ticaret giderek artmış ve böylece ülkeler birbirlerine daha bağımlı hale gelmişti.

Ancak 2008 yılında başlayıp etkisinin bir türlü geçmediği küresel finans krizi sonrasında ülkeler gümrük duvarlarını yeniden örmeye ve yerel işletmelerini koruma altına almaya başladı. Artan ekonomik korumacılık ticaret savaşları haline geldi. Ancak son 30 yıl içinde aşırı küreselleşen dünyada ülkeler birbirlerine öyle bağımlı hale geldi ki, artan korumacılık küresel ekonominin içinde bulunduğu krizi daha fazla derinleştirdi.

BREXIT süreci ve ABD-Çin ticaret savaşları derken bir de üstüne pandemi süreci eklenince, küresel belirsizlik katbekat arttı. Bu yıl içinde ABD’de başkanlık seçimi olacak olması da finansal piyasalarda belirsizliği artıran bir diğer etkenlerden biri oldu.

Salgın sebebiyle ilk aylarda birçok kısıtlamaların getirilmesi ve evde kalma çağrılarının yapılmasıyla ekonomi treni aniden fren yaptı. Bu durum birçok ülke ekonomisinin hızla daralmasına neden olurken, ekonomik verilerde bozulma yaşandı. Artan belirsizliklerle birlikte özellikle finansal piyasalarda yatırımcılar ne yapacağını şaşırdı. Gelen her haber finansal piyasalarda büyük dalgalanmalara neden oldu.

COVID-19 virüsüne karşı aşının geliştirilmesi durumunda belirsizliklerin kısa vadede küresel piyasalardaki belirsizliği azaltması beklenmiyor. Zira 2000’li yılların başında başlayan küreselci-milliyetçi düşünce çatışması, pandemi sürecinde şiddetini artırarak devam ediyor.

Soğuk Savaş sonrası çok uluslu şirketlerle birlikte dünya üzerinde hegemonya sahibi olan ABD çok uluslu şirketlerin maliyet avantajı elde etmek için yatırımlarını Çin’e kaydırması ile güç kaybetmeye başladı. Bu durum Çin’in ekonomik gücünü artırırken yönetim biçimi ile de Çin’e küresel bir güç kazanma fırsatı sundu. ABD’nin Çin’in bu yükselişinden rahatsız olmasıyla birlikte ABD-Çin gerilimi tırmanmış, bu durum ticaret savaşlarına dönüşmüştü. Güney Çin Denizi meselesine ABD’nin bazı ülkelerin çıkarlarını koruma bahanesi ile müdahil olması gerilimi daha fazla artırsa da seçim sonrası hangi aday seçilirse seçilsin gerilimin hemen sonlanmayacağını söylemek mümkündür.

Biden’in seçilmesi ile Trump’ın iptal ettiği TPP ve TTIP antlaşmaları yeniden gündeme gelebilir hatta yürürlüğe geçebilir. Ancak Trump’ın tekrar seçilmesi durumunda bir sonraki seçime kadar yeniden ötelenir.

Tüm bu belirsizlikler ortamında finansal piyasalarda yaşanan dalgalanmalar, başta Türkiye olmak üzere, gelişmekte olan ülkelerin yerel para birimlerine değer kaybettiriyor.

Tasarruf eksiği olan ya da Türkiye gibi tasarruflarının büyük bir bölümü yastık altı olarak tabir edilen finans piyasaları dışında bulunan ülkeler, büyümek için gerekli olan yatırımları finansa edebilmek için küresel bankalardan veya finans kurumlarından borçlanmak zorunda kalıyor. Bu durum faiz oranlarında artışa neden olurken işsizlik ve enflasyon gibi ekonomik verilerde kronik problemlere neden oluyor.

Türkiye’de tasarrufların önemli bir bölümü yastık altında olması, bilançoda tasarruf eksiği olarak görünüyor. Geçtiğimiz aylarda hükümetin tavsiyesi ile bankalarda konut finansman maliyeti önemli ölçüde düşürüldüğü zaman 90 milyar TL’lik yastık altı tasarruf piyasaya girmişti. Bu gibi fırsatları gören hane halkı, yastık altı tasarruflarını ancak bu şekilde çıkarmaktadır.

Yastık altından çıkan 90 milyar TL ile bankalar aracılığı ile yaklaşık 9 kat daha fazla bir kaydi para oluşturarak piyasalara para girişi sağlanmış oldu. Bu da piyasaların ihtiyacı olan paranın bir kısmını karşılamış oldu.

***

Küresel belirsizlikler arttıkça Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi piramidinde alt basamaklara inmeye başlıyoruz. İstikrar ve güven ortamında ise üst basamaklara doğru çıkılır. Küresel güç mücadelesi giderek şiddetini artırırken ABD-Rusya-Çin gibi nükleer silahlara sahip ülkeler adeta nüfuz çatışmasına girmişken belirsizliklerin kısa vadede ortadan kalkması mümkün görünmüyor. Biz de buna göre hareket etmek, pozisyon belirlemek durumunda kalıyoruz.