Dolar (USD)
34.53
Euro (EUR)
36.15
Gram Altın
3010.60
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
22 Aralık 2022

Küresel çatışma

ABD oyunu PARA üzerinden kurarak, rakiplerine karşı siyasi bir hamle yaptı. Nitekim İngilizlerle birlikte Ukrayna Savaşını tetiklemelerinin, Avrupa’ya çökme temelinde ilerlediği artık sır değil. O nedenle Rus Dışişleri Bakanının; “ABD tüm Avrupa'yı köleleştirdi. Sadece Almanları değil tüm Avrupa Birliği'ni kontrol altında tutuyor" sözlerini, malumun ilanı biçiminde kabul edebiliriz. Gerçi Lavrov benzer açıklamaları, seneler önce de zikretmişti. Ama gelinen aşamada, değişen hiç bir şey olmadı Avrupa özelinde. Kılcal damarlarına kadar nüfuz eden ABD’nin, buna izin vermesi de beklenemezdi. Tıpkı “ALMANYA’DA DARBE” diye bizlere duyurulan olayın, tüm Avrupa’da yankılanması gibi… Neticede 20-25 kişilik darbeciye yönelik atağın, aslında savaşa karşı olan ve ABD baskısından rahatsız AB ülkelerine, verilen bir MESAJ olduğu kuvvetle muhtemel seyrediyor. Bu bağlamda aynı şeyi, geçen hafta Avrupa’nın rüşvet skandalıyla sarsılmasında da izledik aslında. Nasıl mı? Körfez açılımıyla önemli bir ekonomik girdi planlayan Avrupa’nın, Katar vatandaşlarına vizesiz seyahat düşüncesini duymuşsunuzdur. İşte söz konusu kararın tamda arifesinde, AP üyesi Eva Kaili’nin Katar’dan “RÜŞVET” aldığı iddialarının bir anda ortaya çıkması, başka nasıl izah edilebilir ki?

Anlayacağınız ABD’nin, RAKİP GÖRDÜĞÜ AB'ye ve Çin'e yüklendiği gayet açık günümüzde. Çin diyorum! Çünkü AB zayıflayınca, en büyük pazarı yara alacağı için, dolayısıyla Pekin’in de etkilenmemesi imkânsız. Üstelik Rusya üzerinden geçen tedarik yolunun, Ukrayna Savası yüzünden kesilmesiyle büyük sıkıntı yaşadıkları net. Bunu aşmak için de şu sıralar Pakistan, İran ve Körfeze indiklerini görebiliyoruz. Zira buralar, Çin’i hem Afrika hem de Avrupa’ya, YAKIN TUTMASI hasebiyle önem teşkil ediyor. O sebeple Çin’in; Arabistan, Kuveyt ve BAE başta olmak üzere, diğer KİÖ ülkeleriyle imzaladıkları anlaşmaları bu minvalde okumak mümkün. Tabi buna İran ile artırılan, 25 yıllık stratejik anlaşmalar da ilave edildiğinde, karşımıza bam başka bir tablo çıktığı tartışılmaz konumda. Peki, Körfez ülkelerinin, ABD ve Batı devletlerinden hala silâh almaya devam etmeleri, bu gidişatta bir değişikliği tetikler mi derseniz? O nu şuan bilemeyiz… Ancak mevcudu değerlendirdiğimizde; Çin’in artık Suriye ve Irak’ta KENDİNİ HİSSETTİRECEĞİNİ şimdiden kestirebiliriz. Rusya ve İran ile beraber, Esed’in arkasında yer almaları ise hiç şaşırtıcı olmayacaktır.

Hülasa herkes, karşılıklı hamlelerini yapmakla meşgul, YENİ DÜZENİN HÂKİMİYETİ adına… Buna mukabil Türkiye’nin de boş durmadığı ortada… Kaldı ki Ankara’nın Türkistan’da etkisini göstererek, BATI ÜZERİNDEKİ EHEMMİYETİNİ ARTTIRACAK, Kazak ve Türkmen gazlarının Avrupa ile buluşmasına gayret ettiği aşikâr. Körfez ile yakalanan ilişkileri, istikrarlı bir kıvama getirme girişimlerimiz de, yabana atılır gibi değil. Tabi Akdeniz denkleminde üstlendiğimiz misyon ve Rus gazı projelerimiz de… Bizim için en kritik mesele hüviyetindeki, olası Irak ve Suriye operasyonlarıysa cabası. Fakat gelin görün ki Türkiye’nin ÇIKARLARINI ÖNCELEYEN bu tarz adımlar atması, çatışan taraflara (AB ve ABD/İngiltere) yaramadığı gibi, rahatsızlık oluşturduğunu da kesinlikle yadsıyamayız. O yüzden şimdilik “Türkiye’de bir iktidar değişikliğini, farklı ellerce destekledikleri” türünden iddiaları takdirlerinize bırakıyorum. Elbette İngiliz The Guardian’ın; “ERDOĞAN DÜNYA DENGELERİ İÇİN TEHDİT” ifadeleriyle, muhalefete birleşmeyi telkin etmesinin fazla söze de hacet bırakmadığı da şüphesiz. Sonuç olarak son gelişmelere, bu açıdan bakmakta fayda olduğu muhakkak… Gerçi Sn. Erdoğan’ın 2023 seçimlerini; “TÜRKİYE İÇİN BİR VAROLUŞ MÜCADELESİ” diye tanımlaması üzerine, daha ne söylenebilir ki? Lütfen biraz düşünelim… Yarın çok geç olmadan…