Kürdistan'ın Türkiye'ye katılma referandumu (2019)
Kürdistan'ın Türkiye'ye iltihakına, katılımına doğru gidiyoruz. 2. Hatay stratejisine doğru gidiyoruz. Ve Kürdistan bağımsızlık referandumunun asıl belirleyici aktörü, elbette Türkiye olmalıdır.
***
Mesut Barzani; 25 Eylül 2017 tarihinde, bağımsız Kürdistan referandumunun yapılacağını, defalarca ifade etti. ABD baskı yapınca da, "Referandumun ertelenmesine dair olan taleplerin karşılığında bize alternatif sunulmalı ve bu alternatif referandumdan daha güçlü olmalı" diyerek, referandumun ertelenmesini, önemli şartlara bağladı.
Barzani için en önemli handikaplardan biri de; Kürdistan adının kullanılmasıdır. Kürdistan adı, doğal olarak, dört (Türkiye, İran, Irak, Suriye) Kürt devletini de ilgilendirmektedir. Kürdistan aynı zamanda, dört Kürt devletinden vazgeçip, bir Kürdistan'a razı olmak anlamına da gelmektedir. Aslında, Kürtler devletsiz değildir. Türkiye, bütün Kürtlerin en büyük devleti olmakla birlikte; Türkiye, İran, Irak, Suriye Kürtlerin de devletleridir. Kürtler, dört devlete sahipken, emperyal güçler tarafından, dört Kürt devletini bölüp, bir Kürdistan kurmaya zorlanmaktadır. Bu durum adeta Kürtlere zorla dayatılmaktadır.
Barzani'ye önerim, Kürdistan adı yerine, devlet ismi olarak yeni bir ad belirlemesidir. 'Eyyubi İslam Cumhuriyeti' adını, en güçlü isim olarak öneriyorum. Fakat, Barzani Kürdistan adını kullan(a)mazsa, PKK, Kürdistan adını mutlaka kullanacaktır.
Kürdistan bağımsızlık referandum ertelenecekse, Türkiye'nin isteği, etkisi ile ertelenmelidir.
Burada, asıl ifade etmek istediğim en önemli konu; referandum eğer kaçınılmaz olarak ertelenecekse, bunda Türkiye temel belirleyici olmalıdır. Türkiye, bağımsız Kürdistan referandumunu; 2019 Türkiye Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonraya erteleterek, 2019'da Türkiye'ye katılım referandumuna dönüştürmelidir.
Kürt(ler) bölgesi, Türkiye'ye iltihak referandumu yapmalıdır. Irak'ın Kuzeyi, babanızın toprağı mı? diyecekler çıkabilir. EVET. Hem babamızın hem de anamızın toprağıdır. Suriye bölgesi ile birlikte, Misak-ı Milli toprağımızın bir parçasıdır.
Madem, Kürtler kendi geleceklerini kendileri belirleyecek, bağımsızlık referandumunu, Türkiye'ye katılım referandumuna dönüştürecek stratejiler geliştirelim. Referandumu, bağımsızlık (Hatay formülü de düşünülebilir) referandumu yerine, Türkiye'ye iltihak (katılma) referandumuna çevirelim.
Aslında, 16 Nisan referandumundan hemen sonra, erken seçime gitmiş olsaydık, bu mesele daha kolay çözülebilirdi. Hala erken seçim yapma alternatifi de vardır.
Türkiye, Kürtlerle birleşmek zorundadır. Birleşmezse, Kürtlerden ayrılmak zorunda bırakıla(caktır)bilir.
Önümüzde 2 seçenek var;
- Türk - Kürt Birliği
- Türk - Kürt Savaşı
Bu 2 seçenek de, Türkiye'ye adım adım yaklaşıyor. Bu 2 seçenekten hangisinin gerçekleşeceği ise, büyük ölçüde Türkiye'ye (ERDOĞAN ve BAHÇELİ) bağlıdır.
Türkiye, yeni bir alfabe ve yeni bir dil oluşturmalıdır. ANDOLU DİLİ (Anadoluca/Türkçe); Türkçe (resmi dil) ağırlıklı ve Kürtçe, Arapça, Zazaca, Çerkezce, Ermenice, Lazca,u2026 dillerinden de belirlenmiş bazı kelimelerin olacağı, ortak bir dil ve ortak bir tarih (Anadolu/İslam Tarihi) oluşturmamız gerekiyor.
Türkiye, Anadolu (İSLAM) coğrafyasını birleştirmek, bir araya getirmek,u2026 için stratejiler üretmelidir.
Türkiye zaten; Türklerin, Kürtlerin asli unsur oldukları bir devleti olarak kurulmuştur. Türkiye'nin Irak Kürtleri ile birleşmesi, Türk dünyasının da yolunu açacaktır. Ermenistan, Türk dünyası ile Türkiye arasında bir tampon bölge olarak durmaktadır. Türkiye, Azerbaycan, Ermenistan (TürkAzEr Birliği), ortak bir ekonomik birlik oluşturabilir. Bu şekilde; Ermenistan, tampon bölge olmaktan çıkarılabilir ve Türkiye ile Azerbaycan'ın birleşmesinin yolu da açılmış olur. Türkiye, Ermenistan ile ilişkilerini geliştirmeli ve Ermenistan'ı tampon bölge olmaktan çıkararak, adeta yutmalı ve Türk dünyasına ulaşmanın bir aracı haline getirmelidir. Ermenistan ile aramızdaki sınır kapıları sayısı da arttırılmalıdır. Türk dünyasına gidişin anahtarı, önemli ölçüde Ermenistan'dan geçer.
Yeri gelmişken; burada önemli bir noktayı da ifade edelim. Devlet BAHÇELİ'nin; 'Kürdistan provası ve referandum savaş sebebi sayılabilir' söylemleri, Barzani'den ziyade, PKK'ya yönelik olarak okunmalıdır. Aksi halde, gerçeklikten kopulmuş olunur ve Türkiye, Kürtleri tamamen kaybedebilir. Kürtlerdeki (hormonlu olmakla birlikte) ulus bilincini durdurmanın en önemli yolu, Türk - Kürt Birliğidir. Aksi bir durum, büyük bir felakettir. Hem Türk hem Kürt hem de İSLAM dünyası için, çok büyük bir felakettir.
Bağımsız Kürdistan referandumu ertelenecek mi?
TÜRKİYE, Barzani (Kürdistan) referandumunu, kendi kontrolüne almalı. İster yaptırarak, ister erteleterek,... Türkiye'nin dediği olmalı. 05:30 - 18 Tem 2017, https://twitter.com/Galipilhaner/status/887288412616757248
***
ABD; Barzani'nin bağımsızlık referandumunu erteleterek (iptal), PKK'ya, PKK (2. İsrail) devleti kurmak için, zaman kazandırmaya çalışıyor. 23:49 - 18 Tem 2017, https://twitter.com/Galipilhaner/status/887564983952953344
***
"Referandumun iptali ya da ileri bir tarihe ertelenmesi. Barzani'nin (Kürt devletinin) Türkiye ile birleşme ihtimalinden dolayı, ABD-İsrail, Barzani ve Irak'a baskı yaparak, referandumu belirsiz bir tarihle iptal edebilirler ya da erteleyebilirler. PKK'nın devlet kurması için, PKK'ya zaman kazandırmak için, referandumu belirsiz bir sürece erteleyebilirler." Galip İlhaner, Kürdistan; İslam (EYYUBİ) Cumhuriyeti mi, 2. İsrail mi, olacak?,
https://milatgazetesi.com/kurdistan-islam-eyyubi-cumhuriyeti-mi-2-israil-mi-olacak-makale-116677, 27.06.2017
Yukarıdaki mesajlarımızdan da anlaşılacağı üzere, ABD'nin Barzani'ye baskı yaparak, referandumu erteletmeye, iptal ettirmeye çalışacağını daha önce ifade etmiştik.
ABD, neden referandumu İPTAL (erteletmek) etmek istiyor?
Irak'ı parçalayarak, bugünkü tabloya zemin hazırlayan ABD, Kürdistan (Barzani) bağımsızlık teferandumunu erteletmek istiyor. ABD siyasi aktörleri sürekli, Barzani'ye baskı yaparak, 25 Eylül Kürdistan bağımsızlık referandumunu yaptırmamaya çalışıyor.
"ABD: Referanduma kesinlikle karşıyız
ABD Başkanı Donald Trump'ın DEAŞ'la mücadele özel temsilcisi Brett McGurk, ABD'nin Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'nde (IKBY) 25 Eylül'de yapılması planlanan bağımsızlık referandumuna 'kesinlikle karşı' olduğunu söyledi. u2026 Washington'daki özel brifingde konuşan McGurk, "Biz referandumun iyi bir fikir olduğunu düşünmüyoruz. Bu vakitsiz. İyi hazırlanmamış. Sadece, Peşmerge ve Irak güvenlik güçleri ile tam iş birliği içinde çatışmaların DEAŞ'a karşı sürmesi gerektiği Havice'den bahsettim. Bunun (referandumun) potansiyel olarak yıkıcı sonuçları olabilir" dedi. "O nedenle açıkçası Iraklı liderlerle bu konuda çok ayrıntılı olarak görüşüyoruz. Dışişleri Bakanı (Rex) Tillerson son birkaç günde bu konuda bir dizi önemli telefon görüşmesi yaptı" diye sözlerini sürdüren McGurk, "Bakın, şu anda Kürt yetkililerin 25 Eylül'de yapmak istediklerini açıkladığı bu referanduma odaklandık. Bu ABD'nin kesinlikle karşı çıktığı bir şey" ifadelerini kullandı.
http://www.hurriyet.com.tr/abd-referanduma-kesinlikle-karsiyiz-40542553, 07 Ağustos 2017"
***
ABD 'erteleme', barzani 'garanti' istedi
Görüşmede 25 Eylül'de Federal Kürdistan'da yapılacak olan bağımsızlık referandumu da ele alındı.
ABD Savunma Bakanı, Kürdistan halkının haklı tarihsel mücadelesini anladığını belirterek, referandum kararının "zamansız olduğunu" ifade etti. Mattis, referendum kararının DEAŞ'la savaşta engel teşkil edebileceğini ve terörle mücadele konusunda sorun çıkaracağını savundu. Hewler ile Bağdat arasındaki görüşmeleri "olumlu" karşıladığını söyleyen Mattis, "Görüşmelerin sürmesini umut ediyorum" dedi. Barzani ise, referandum kararının şahsi bir karar olmadığını, halkın meşru hakkı olduğunu, demokrasi ve insan hakları prensiplerine aykırı olmadığı gibi, DEAŞ'la savaşta da sorun teşkil etmeyeceğini vurguladı. Kürdistan halkının Irak devleti ile geçirdiği tarihi süreç ve anayasanın çiğnenmesine değinen Barzani, Irak Anayasası'nın Kürdistan halkına bu hakkı verdiğini kaydetti. Zorla birlikteliğin hiçbir zaman başarı ve huzur getirmeyeceğini vurgulayan Barzani, sözlerini şöyle sürdürdü: "Birlikte yaşamayı amaçladık ancak başarılı olamadık. Sorunların daha fazla derinleşmesini engellemek için iki iyi komşu olarak yaşamak istiyoruz. Referandumun ertelenmesine dair olan taleplerin karşılığında bize alternatif sunulmalı ve bu alternatif referandumdan daha güçlü olmalı. Kürdistan halkı şiddetten uzak, barışçıl yollarla haklarını savunmakta ısrarcı olup, iki iyi komşu olarak birlikte yaşamak adına Bağdat ile görüşmelerini sürdürecek." Görüşmede, Barzani ve Mattis, iki taraf arasındaki ilişkilerin sürdürülmesi konusunda hem fikir kaldı. http://www.ilkehaber.com/haber/abd-erteleme-barzani-garanti-istedi-44514.htm, 23 Ağustos 2017"
***
ABD'nin en etkili aktörleri, Bazrani'nin bağısmızlık referandumunu yapmasına karşı çıkıyorlar. Irak'a müdahale yaparak Barzani'nin yolunu açan ABD, şimdi Barzani'nin yolunu kapatıp, PKK'nın yolunu açmaya çalışıyor.
Çünkü; ABD, Bazrani'nin değil, PKK'nın devlet kurmasını istiyor. Barzani, Kürdistan Devletini kurarsa, Türkiyeye mahkumdur. Denize çıkış ve başka sebeplerden dolayı, Barzani Kürdistanı, Türkiye ile iyi ilişkiler içerisinde kalmak zorunda. Ya tercih (Türkiye ile birleşme u2013 Misak-ı Milli) ya da zorunluluk. Reel durum böyle.
PKK, Kürdistanı kurarsa, Türkiye'ye mahkum olmaz. Tercihi de Türkiye olmaz. Türkiye ile Arap dünyası aarsında 2. Ermenistan (tampon), olur, 2. İsrail olur. Akdeniz'e çıkışı da olacağından, ABD'ye minnet borçlu ve ABD'nin (NATO'ya bile alınabilecek, 52. Eyaleti olur) mahkumu olur. Tabi ki; Türkiye'nin ve Kürtlerin başına da bela olur. Türkiye'yi, Irak ve Suriye gibi bölmek için de mutlaka kullanılacaktır.
İsrail, Barzani lehine söylemleriyle, Türkiye'yi Barzani'ye karşı provoke etmeye çalışıyor. Hakikatte; ABD, İsrail, İran, Rusya, Almanya gibi aktörleru2026 PKK'nın (laik/komünist) bir devlet kurmasından yanalar ve Barzani'ye de karşılar. Şunu her aktör görüyor ki; ya Bazrani Kürdistan Kürt Devletini kuracak, ya PKK 2. İsrail devletini kuracak. Bu durumda; Barzani desteklenirse, kerhen desteklenmiş olunacak. PKK ise, zaten gönüllü bir tercih olarak destekleniyor.
Barzani mi ABDullah ÖCALAN mı?
Ya Barzani ya Öcalan, temel aktör olacak.
ABD, İsrail, İran, Rusya, Almanya, AB,u2026 gibi aktörleru2026 PKK'yı seçtiklerine göre, ÖCALAN (Cemil BAYIK)'ı aktör olarak kabul ediyorlar. Türkiye ise; yıllardır kendisine aktör(ler) belirleyecek bir strateji geliştiremedi ve elimizde (zorunlu olarak), tek aktör olarak BARZANİ var.
Kendi aktörünü kendin yetiştirememişsen, oluşturamamışsan,u2026 sonuçlarına da katlanacaksın. Bu, Türk dışişlerinin büyük bir başarısızlığı olarak tarihe geçecektir. Türkiye, kendi aktörünü oluşturamadığı için, Barzani ile zorunlu olarak, ortak hareket etmek zorunda kalmıştır/kalacaktır. Barzani zorunlu tercihinin, Türkiye'ye ne kazandıracağını da zamanla göreceğiz. Bunu Türkiye'nin lehine çevirmek de büyük ölçüde Türkiye'ye (ERDOĞAN+BAHÇELİ) bağlıdır.
Kürdistan'a E+2B (ERDOĞAN - Barzani ve Devlet BAHÇELİ) karar verecek.
Türkiye (Erdoğan, Bahçeli), Barzani ile Öcalan (PKK) arasında bir tercih yapmak zorundadır. Türkiye, gerçeklere göre hareket etmek zorundadır. Bugüne kadar, Barzani'ye bir alternatif oluşturamayan Türkiye, ya Barzani'yi (kerhen de olsa) destekleyecek ya da Öcalan (PKK) için oluşturulan fiili duruma, razı olmak zorunda kalacak.
Sonuç olarak, Kürdistan (Barzani) bağımsızlık referandumu; ister yapılsın, ister ertelensin, ister iptal edilsin karar verici temel aktör Türkiye olmalıdır. Referandum yapılacaksa, Türkiye'nin istediği şekilde ve zamanda yapılmalıdır. Kürdistan bağımsız olacaksa (ki bu kaçınılmaz); bunun belirleyicisi ve tanıyıcısı, tamamen Türkiye (ilk tanıyan) olmalıdır.
Kandil harekatı
PKK, artık büyük güçlerin modern ve kiralık ordusu haline gelmiştir. PKK artık, ABD ordusunun bir tugayıdır. PKK aynı zamanda, İngiltere'nin kurduğu Doğu Hindistan Şirketi gibi, ABD'nin bir şirketidir. Modern silahlarla, hatta, nükleer silahlarla bile donatılabilir. Türkiye, bu gerçeğe göre hareket etmek zorundadır. PKK'ya yapılacak müdahale, ABD'ye savaş ilanı demektir. Türkiye, Kandil'e bir operasyon yaparsa, karşısında ABD'yi bulacaktır. Kandil harekatı, Barzani'siz olmaz. Türkiye, Barzani ile hareket etmek yerine, İran ile hareket ederse, bütün Kürtleri PKK'ya itebilir. KANDİL harekatı, bütün Kürtleri, ulusal çıkar etrafında birleşmeye sebep olabilir. PKK'ya karşı başarılı olmak için, tek yol vardır. O yol da, Kürtleri kazanmaktır. Türkiye bu yolda önemli bir başarı kazanmıştır. Bu başarının devam etmesi gerekmektedir.
Ulusal çıkar
Ulsulararası ilişkilerde en belirleyici faktör, çıkardır. Devletler arası ilişkiler, 'ulusal çıkar' üzerinden şekillenir. Henüz, uluslar çağındayız. Aynı zamanda, ulus çağından imparatorluklar (Anadolu (Türkiye) İmparatorluğu, ABD İmparatorluğu, RUS İmparatorluğu, Almanya Birleşik Devletleri İmparatorluğu) çağına, hatta, tek dünya devletine doğru gidiyoruz.
Küreselleşmenin sonucunda, tek dünya devleti oluşacaktır.
Ya Türkiye liderliğinde, İSLAM (Anadolu) İmparatorluğu ya AB (İngiltere, Almanya) liderliğinde, Hristiyan (VATİKAN) İmparatorluğu kurulacaktır.
Kısacası; küreselleşmenin sonu, İslam (Anadolu) imparatorluğu ile sona (ermelidir) erecektir.
Henüz, uluslar çağı kapanmadığına göre, Kürtler için de ulusçuluk bitmiş değildir. Hiçbir halk (özellikle) kendi adıyla, kendi devletinin kurulmasına karşı çıkmaz. Bu durum, Kürtler için de geçerlidir. Türkiye, yeni bir dünya düzeni için, yeni bir dünya için,u2026 dost ülkeleri bir araya getirerek, Anadolu Paktı kurmalıdır. Küçülmek yerine, büyümeyi stratejik bir hedef yapmalıdır. Aksi halde, küçülmek zorunda (kalacaktır) kalabilir. Türkiye'nin büyümesinin en önemli yolu, Türk(men)ler değil, Kürtlerdir. Buna göre stratejiler belirlenmelidir. Türk-Kürt (Misak-ı Milli) Birliği üzerine, stratejiler geliştirilmelidir.
***
NOT: ABD, Türkiye'yi PKK üzerinden açık ve net bir şekilde tehdit etmektedir. 15 Temmuz darbesine (Kemalist bir darbe yaptırma/destekleme ihtimali hala devam etmektedir) verdiği destekle de bir sınama yapmıştır. Batı dünyası, Türkiye'yi, Endülüs Emevi İslam Devleti'nin durumuna getirmek/düşürmek istemektedir. Türklük ve Türkiye üzerinden, aslında hedef alınan, İSLAM dinidir. Türkiye; ABD tehditlerine, karşı stratejiler üretmelidir. ABD'yi durdurmanın yolu, büyük ölçüde İsrail'den geçmektedir. Türkiye, Kuneytra (Suriye) üzerinden (askeri üs kurarak), İsrail ile sınırdaş olmalı ve İsrail'i tehdit edebilecek bir konuma gelmelidir. Türkiye; İsrail ile ilişkisini stratejik bir boyuta getirmeli ve gerektiğinde, İsrail'i yerle bir edecek ve dünya haritasından silebilecek gücünü kullanabileceğini, bütün dünyaya göstermelidir. ABD, Türkiye'yi tehdit etmenin faturasını, İsrail'in ödeyeceğini açık ve net bir şekilde bilmelidir.