Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
21 Haziran 2023

Kürdinsan!

Yazının başlığını “Kürdistan” olarak okuduysanız bilinçaltınızın yoğun illüzyonu altındasınız. Çünkü yazımın başlığı “Kürdistan” değil Kürd(insan).

Bu başlık eserlerini çok beğenerek okuduğum Vahdettin İnce’nin yazarı olduğu Kürd sosyolojisi üzerine deneme tadındaki kitabının ismi. Bugün yazmaya karar verdiğim yazının konusuyla o kadar uygun düşüyor ki bu kitabın ismini yazımda başlık kullanmak için ödünç aldım.

Peki neden başlığı Kürdistan diye okuduk?

Aslında başlığı doğru görüyoruz, ama yanlış okuyoruz.

Çünkü beynimize biz fark etmeden kodlanan tepkisel kavramlara karşı zihinsel ideolojik yönlendirmenin etkisi altında kalıyoruz. Gördüğümüz gibi değil anlamak istediğimiz gibi okuyoruz. Böylece subjektif bir algıya beyin sahte bir gerekçe oluşturuyor.

Yapılan araştırmalara göre özellikle beyinde “tepki göster” olarak kodlanan kavramlara karşı zihinsel illüzyonlara daha fazla açığız.

Kürdistan kavramına karşı “tepki göster” kodu bilinçaltımızda hazır olduğundan ideolojik bir tepki olarak Kürdinsan başlığını Kürdistan olarak okuyoruz.

Bu retorik zihinsel aldanmalar yanında ironik aldanmalarda var.

Gerçekten de ne zaman Kürt sosyolojisine ilişkin tamamen insani bir kavramı konuşsak daha cümleme nokta koymadan ideolojik tepkisi gelir.

Ne zaman konuşmam sırasında birden fazla Kürt ismi geçse hemen tespitlerime Kürtçülük ideolojisi yapıştırılır.

Yani ne zaman Kürd insan desem Kürdistan demekle suçlanırım.

Başka bir örnek vereyim;

Diyarbakır annelerini hepimiz biliriz. O annelerin evlat nöbetlerini hepimiz destekleriz. O annelerin feryadı hepimizi yürekten yaralar. Kolay değil küçük yaşta evladından ayrılmış ve yıllar var ki evladını görememiş, sağ mı ölü mü onu bile bilmeyen bir annenin feryadıdır, yasıdır, ağıtıdır bizi yaralayan.

Diyarbakır anneleri kendilerine destek olunmak için ziyarete gidilir. Teskin edilir, onlara güç vermek için yanlarında durulur. Hatta birkaç kare fotoğraf sosyal medyaya koyulur, teröre lanet okunulur ve tribünlerden alkış alınır.

Fakat o annelerin kutsallığı dağdaki evlatlarının ölüm haberi gelene kadardır. Eğer dağa kaçırılan o annenin evladı öldürülürse o andan itibaren Diyarbakır annesinin kutsiyeti orada sona erer.

Artık O bir terörist annesidir. Ağlayamaz, yas tutamaz, feryat edemez, ağıt yakamaz.

Artık O terörist annesidir ve anne de olsa terörist olan evladı kadar suçludur.

O terörist annesine evladı ölmeden evvel çadırda ziyaret edip, destek olup onun elini öpenler, evladı öldüğünden itibaren annenin acısını paylaşmazlar, cenazesine gitmezler, çünkü o terörist annesidir ve o anne artık suçludur.

Oysa acı çekmek insani bir vasıftır. Evladını kaybeden birinin acı çekmesi insanidir.

Ölen evladın terörist olması dindirir mi bir annenin acısını?

Anne her yerde anne değil midir? Anne yüreği hangi etnik ideoloji ile sınırlanabilir?

Bir anne Kürt de olsa Türk de olsa dünyanın en masum sevgisini yüreğinde taşır.

Anne ister Kürd ister Türk olsun, onun için acıların en büyüğü evlat acısıdır.

Kürt de olsa Türk de olsa bu gerçek değişmez.

Yani ezcümle Kürd insandır diyorum. Ama eminim ki yine birileri Kürd insandır diye değil Kürdistan olarak anlayacak.

Üstelik doğruyu gördükleri halde yine yanlış okuyacaklar.

Olsun biz Allah için doğruyu söyleyelim de herkes kendi şakilesine göre anlasın.