Kurban ve Hac, insana ne öğretir?
Kurban kesmek ve hacca gitmek, İslam’ın önemli ibadetleri arasındadır. İslam, dünyayı bir imtihan yeri olarak görmekte ve insanın bu dünyada kulluk amacına uygun bir şekilde yaşamasını istemektedir. Kurban ve hac ibadetleri, dünyaya tapınma ve bütün himmetimizi dünya için sarf etmeye engel olan ibadetlerdir. Kurban ve haccı, insanların çabalarını ve çalışmalarını Allah’a kul olmak için gerçekleştirmeye yönelik yapılan davetler olarak anlamak lazımdır. Allah’a kul olmanın dışında başka amaçlar için gösterdiğimiz çabalar, bizim dünyada ve ahirette kaybedenler tarafında olmamıza neden olma gibi ebedi bir riski ve tehlikeyi kendi içinde barındırmaktadır.
Kişinin sahih anlamda insanlığını geliştirecek, olgunlaştıracak ve yenileyecek süreç takvadır. İnsanın Allah’a gerçek anlamda kul olması için sürekli takva üzere olması gerekmektedir. Takva, insanı imana ve salih amele yönelten ahlak demektir. Kurban ve hac ibadeti, insanı ahlaka ve takvaya yöneltmeyi amaçlayan kulluk ibadetleridirler. Takva ve ahlaktan soyutlanmış bir şekilde kurbanın ve haccın düşünülmesi, haccın ve kurbanın ruhsuzlaştırılmasıdır. Kurbanın ve haccın başında, ortasında ve sonunda varolması gereken ruh, takva ve ahlaktır. Kurban ve haccı anlamak, takvayı ve ahlakı anlamaya çalışmak ve idrak etmek demektir.
İman, salih amel ve ahlak olmadan insanlar iyi oldukları yanılgısı ve yanılsaması içinde olabilirler. İnsanların en tehlikeli illüzyonu, takva ve ahlak olmadan dünyada ve ahirette kurtuluşa ereceklerini vehmetmeleridir. Kurban ve hac ibadetleri, insanları vehimler ve kuruntular yerine gerçeklikten kopmayarak ahlak ve takva üzere bir hayat yaşamalarını gerektirmektedir. İmanı, aklı, ameli, ahlakı ve takvayı ihmal ederek heva ve hevesleri tatmine yönelmiş bir hayat, dünyanın bir imtihan yeri olduğu gerçeğinden kaçınmak anlamına gelmektedir. Kurban ve hac, dünyanın bir imthan yeri olduğunu, bu imtihanın ancak ahlak ve takva ile geçileceğini insana öğreten manevi ve ahlaki ibadetlerdir.
İnsanın dünyaya tapmasının nedeni, bu dünyada kendisinin ne kadar büyük ve önemli bir yir tuttuğunu ispatlama saplantısından kaynaklanmaktadır. İnsan için en büyük felaket, büyüklenme ve kibir saplantılarının esiri olmasıdır. Kendi varlığını ve varoluş amacını sahih ve sahici bir şekilde idrak edemeyen kişiler, kendilerini dev aynasında görürler, büyüklenmeyi ve üstünlük taslamayı kendilerinin doğlal imtiyazları sanırlar. Allah, insanlar arasında her türlü büyüklenmeyi ve üstünlüğü yasaklamıştır. İnsanlar arasında fark yaratan tek değer, takva ve ahlaktır. Allah, kendi katında en üstün olan insanların takvalı ve ahlaklı insanlar olduğunu ifade etmektedir. Takva ve ahlak olmadan mallarıyla, makamlarıyla, iktidarlarıyla, ırklarıyla, cinsiyetleriyle, renkleriyle, statüleriyle ve sınıflarıyla üstün olduğunu vehmeden kişi ve gruplar, büyük bir cehalet ve dalalet içindedirler. Kurban ve hac ibadeleri, insanların üstünlük cehaletii ve dalaleti içinde kaybolmasını engellemeyi amaçlamaktadır. Bütün insanların birbirlerine eşit olduğunu, insanların birbirlerine karşı merhametli, adil ve ilgili davranmaları gerektiği konusunda eğitim pratikleri olan kurban ve hac ibadetleri, insan bilincine tevazuyu, eşitliği ve adaleti kazımayı amaçlamaktadır.
Kişi, dünyalık olarak edindiği malından, mülkünden, iktidarından ve şöhretinden hiç vazgeçmeden ahlak sahibi muttaki bir kul olabileceğini vehmedebilmektedir. Allah, ahlak ve takva sahibi kullar olmak için insanlaın sahip olduklarından vazgeçmelerini ve fedakarlıklarda bulunmalarını istemektedir. İnsanın fedakarlıkta bulunacağı şey, bu dünyada elde ettiği malı, makamı ve itibarı gibi yapay kazanımlardır. İnsanın esas kurban etmesi gereken şey, insanın egosu ve nefsidir. Başka bir ifade ile insanın, kendi içindeki karanlık ve kirli tarafından vazgeçmesi gerekmektedir. Kurban ve hac ibadeti, nefislerimizi ve dünyalıklarımızı kurban etmeyi, Allah rızası için ihlas içinde diğer insanlara yardımda bulunmayı ve takvadan başka bir amaç gözetmemeyi bize öğretmektedir.