Kurban teslimiyettir
Bugün
Zilhicce’nin 10’uncu günü!.. Bayram!.. Ve Minâ üçüncü ve son menzil!... “Aşk” menzili!.. Bugün tevhid, aşk,
özveri ve fedakarlık en muhteşem çehresiyle tecelli edecek. Bu topluluk şimdi
sadece beyaz barış güvercinlerinden değil, ondan da öte silahlı savaş
mücahidlerinden oluşuyor. Silahlı ve kararlı tevhid ordusu, savaş alanı Minâ Vadisi’ne inecek!.. Artık, “Bismillah, Allâhu Ekber” nidalarıyla İblis’in
saltanatına son verme zamanı!... Burada herkes birer İbrahim!..
İbrahim kim?... Put yontan bir babanın evinde; özgür ve
aydın bir genç!.. Ve kendi evinde, samimi, soylu bir kadın; Sâre. Ömrünün yüz küsur yılını; savaş, Nemrud’un zulmüne isyan, cehalet
toplumuyla kavga, putperestlerle mücadeleye adayan bir ihtiyar!.. Büyük ilahî
risaletinin sonunda, salih bir evlat arzulayan kutlu bir adam!..
Umutsuz,
ama sonuçsuz olmayan bir arzu!..
Ve
bütün ömrünü kendi yolunda geçiren; vefalı kulun umutsuzluk, yalnızlık
ıstırabına merhamet!.. Hanımı Sâre’nin,
Habeşli cariyesi Hâcer’den nûr topu
gibi bir evlat; İsmail!.. Yüz küsur yıl beklenen bir oğul!.. Dile kolay yüz
küsur yıl!..
Sevgi
nûruyla İbrahim’in yalnızlığına merhem olan oğul İsmail için, Âdemoğlu
yaşadıkça unutulmayacak bir ferman, “Ey
İbrahim! Kendi elinle bıçağı İsmail’in boğazına daya ve kes!..”
Risalet
kahramanı, Allah’ın mütevazı kulu, tarihin en büyük put kıranı, İsmail’in
babası İbrahim’e korkunun ilk kez galebe çaldığı an. Tarihin en büyük savaş
fatihi artık zayıf, perişan ve bîçare! Fakat buyruk büyük yerden!..
Cihad-ı Ekber!..
Kimi seviyorsun?.. Allah”ını
mı, yoksa “İsmail”ini mi?!.. Hangisini
seçiyorsan seç İbrahim!..
“Allah insana şah damarından daha yakındır.”
(Kaf, 16)
İbrahim ol!.. En sevdiğini “kes” emrinin sende oluşturacağı mânâyı tahayyül et!.. “Kes” emrindeki murad nedir?.. Büyük bir
inkılâbı tekrar gerçekleştirmek için tedebbür, tezekkür ve tefekkür et!..
Burada
İsmail’de tezahür eden murad; aşırı evlat sevgisinin insanı meşgul ederek,
Allah sevgisinden alıkoyma tehlikesidir. İbrahim’e nehyedilen İsmail’in aşırı
sevgisinin, “kes” emriyle vahye
dönüşmesindeki hikmetin sebebinden şu anlaşılmaktadır:
Senin
İsmail’e olan aşırı sevgin, ruhunu ve kalbini tamamen Hakk’ın aşkına vermene,
Allah’tan başkasına muhabbet beslemekten uzak durmana engel teşkil edebilir.
Yeri geldiğinde, “İsmail’i boğazlamak”taki
asıl murad “ifrada kaçan İsmail
sevgisini boğazlayarak” Allah’a olan sevgisini ispatlamaktır.
*
İbrahim ol!.. İbrahim gibi düşün!.. Tereddütü bırak, “Büyük Çağrı”ya kulak ver!.. Vakit oyun
edenin oyununu boşa çıkarıp, tam hakkıyla Allah’a teslim olma vakti!.. Ve
İsmail, büyük kurban!..
Minâ’nın kayalıkları dibinde baba ile oğulun
konuşmasına kulak kesil!.. Gönlünü aç!.. Yeryüzü yaratıldı yaratılalı böyle bir
muhabbetin benzerini duymak mümkün değil!.. İbrahim; vahyin kucağında, Allah’a
teslimiyet çemberinde niyetini İsmail’ine, “İsmail, ben rüyada seni boğazladığımı görüyorum, bir düşün ne dersin?..” (Saffat, 102)
demesiyle inkişaf eden rahmet sağanağını
gözlerinin önüne getir!.. Ve yanan baba yüreğinin, gözyaşına dönüşmesi
karşısında İsmail’in, “Baba!.. Hakk’ın
emrini yerine getirmede tereddüt etme, teslim ol. Beni de bu işte teslim olmuş
bulacak ve inşallah sabredenlerden olacağımı göreceksin!..” (Saffat, 102)
ifadeleriyle teslimiyet abidesine dönüşmesini hatırla!..
Allâhu Ekber!.. Teslimiyet!.. Kimin teslimiyeti?..
İsmail’in ruhunda İbrahim’in teslimiyeti!.. İki hâl, ikisi de birbirinden
müthiş!.. Babanın oğulcuğunu oracıkta yatırışını, hışımla bıçağı kayalara
sürüşünü, İsmail’in saçından tutuşunu, kurbanın şah damarının dışarı
fırlayışını, İbrahim’in kendini Allah’a havale edişini ve keskin demir
parçasının ensede bir daha bir daha sürüldükçe bîtap düşüşünü hayal et. Kurban; ateşten daha büyük imtihan.
Allâhu Ekber!.. İbrahim, o rahmetin babası, yüreğine taş
bağlayarak büyük bir teslimiyet ile kesmeye çalışıyordu, ama bıçak aldığı emir
gereği kesmiyordu. Nuh’un gemisini sahili selamete ulaştıran, Musa’nın asası
ile Kızıldeniz’i ikiye ayıran, balığın karnını Yunus’a güvenli bir mekan kılan,
ateşi İbrahim’e serin ve selamet yapan güç, şimdi de keskin bıçağa “kesmeyeceksin”, diyordu. Bıçak da
kesmiyordu. Ve baba-oğul teslimiyetlerinin karşılığını kazanıyorlardı.
Ve
İsmail sevgisinden arınarak Allah sevgisine iltica eden İbrahim’i ferahlatan
ilahi mesaj, “Ey İbrahim!.. Allah
İsmail’in boğazlanmasından vazgeçmiş, O’nun yerine kesmen için bir koç
göndermiştir. Zira sen buyruğu yerine getirdin!..” (Saffat, 105)
Allâhu Ekber!.. İblis mağlup, İbrahim galip!..Bu öykü, insanın Allah’ın
kemâlîyetinde varoluşunun öyküsüdür. İçgüdü ve vesvese zincirlerinin kırılışı,
ruhun arınarak yükselişi, aşkın miracı, hakikat karşısında sorumlu bir kulun
tüm benliklerinden sıyrılarak zindandan kurtuluşunun öyküsüdür.
*
İşte
iki kurbanlık bir Peygamberin ümmeti olarak, Minâ’da ve dünyanın her yerinde Allah
yolunda İsmaillerimizi kurban etmeliyiz. Bizim İsmailimiz kim?.. Gururumuz,
kibrimiz, şanımız, şöhretimiz, canımız, malımız, ailemiz, evlatlarımız,
ruhumuz, gençliğimiz, güzelliğimiz...
Madem
hepimiz birer İbrahimiz!.. İblis’i yenmeliyiz!.. Hiç tereddüt etmeden
içimizdeki İsmail’i, Minâ’da kurban etmeliyiz!.. Tıpkı Hz. İbrahim gibi!.. Hz.
İbrahim de öyle yapmadı mı?.. Ulvî emre boyun eğip, İblis’i yenmedi mi?..
Zaferin nişanesi; Kurban
Bayramı.
Üçüncü
gün, üçüncü aşama!.. Cephaneler; Minâ Vadisi’nde vesveselere sebep olan “Büyük İblis”, “Orta İblis” ve “Küçük İblis”
menzilinde kullanılarak, tehlike bertaraf edilecek!.. Bu zaferin nişanesi
olarak, İbrahimî bir duruşla Minâ’da bıçaklar İsmaillerin gırtlağına dayanarak,
Allah’ın hediye ettiği, Cebrail Aleyhisselam’ın insanlığa ulaştırdığı koçlar
kesilecek!.. Saçlar tıraş edilip, yeniden doğmanın sevinciyle ihramdan
çıkılacak. Artık bayram!.. Haccedenlerin bayramı!.. İnananların bayramı!.. Kurban Bayramı!..
Haccınız mebrûr, vakfeniz
makbul, sa’yiniz meşkûr, kurbanınız kabul, bayramınız mübarek olsun.
***
İKİ KURBANLIK BABANIN OĞLU
HZ. MUHAMMED
Hazreti
İbrahim (a.s.) ile İsmail (a.s.) arasında yaşanan bu ilahî olayın ardından yüzyıllar
geçiyor, İbrahim’in rolünü dede Abdulmuttalib, oğul İsmail’in rolünü ise baba
Abdullah oynamak üzere sahneye çıkıyordu. Dede Abdulmuttalib Cürhümilerden beri
kayıp olan “zemzem”i ilahi bir
işaret ile aramaya koyuluyor, zemzemden önce büyük bir hazine buluyordu.
Mekkeliler bu hazinede hak iddia ediyor, dede Abdulmuttalib bu hazinenin
Kabe’nin hakkı olduğunu söyleyince aralarında büyük bir tartışma yaşanıyordu.
Mekkelilerden bazıları, “Ey
Abdulmuttalib!.. Sen şimdi bize bir tek oğlun olan Haris’le mi karşı
geleceksin?..” diyorlardı. Bu söz Abdulmuttalib’e öyle bir dokunuyordu ki,
orada ellerini semaya kaldırıp, “Allah’ım,
görüyorsun bu kara yüzlü adamları. Ne olur bana 10 erkek evlat versen de, Senin
evini bunlara karşı savunsam. Eğer bana 10 erkek evlat verirsen, birini Senin
yolunda kurban edeceğim” diye yakarıyordu.
Allah
bu kulunun duasına icabet ediyor; Abdulmuttalib hem zemzemi bulduruyor, hem de
10 erkek evladın sahibi oluyordu. Artık verilen sözün yerine getirilme vakti.
Oğullar arasında kur’a çekiliyor, kurban olmak en küçük oğul Abdullah’a isabet ediyordu. Baba-oğul
yüzyıllar öncesinde ataları Hz. İbrahim ile Hz. İsmail’in rolünü onuyordu. Fakat yine ötelerden gelen bir Rahmet,
İsmail’i kurtardığı gibi, Abdullah’ı da kurtarıyordu.
İsmail
yaşamalıydı, O’nun soyundan Abdullah gelecekti. Abdullah da yaşamalıydı, çünkü
O’nun soyundan da âlemlere rahmet olarak gönderilen efendimiz Hazreti Muhammed
(s.a.v.) gelecekti. İki kurbanlık
babanın oğlu, Rahmet Peygamberi Hz. Muhammed.
Kurbanlık
babaların çocuğu olan Peygamber Efendimiz, âdeta bize bu kıssalarla kurbanın
arkasında duran asıl ruhu hayatı ile öğretircesine; “Kurban teslimiyettir” diye haykırmaktadır. İbrahim’in kurbanı
İsmail, Abdulmuttalib’in kurbanı Abdullah’tı. Kesilen her koyun, koç, sığır ve
deve birer semboldür. Asıl kurban edilmesi gereken yüreklerdeki Abdullah ve
İsmaillerdir.