Kur'an'la değişmek! (1)
Adalet denilince
ilk akla gelen, Efendimiz (a.s.)'ın en yakın arkadaşlarından bir tanesi Ömer
İbnü'l-Hattâb (r.a.).
Hz. Ömer (r.a.)
Müslüman olmadan önce Efendimiz (a.s.) onun için dualar ediyor, dualarında
“Allah'ım iki Ömer'den biriyle bu dini teyîd eyle” diyordu. Biri Ebu Cehil
olarak bildiğimiz Amr’dı, diğeri de Ömer diye bildiğimiz Ömer İbnü’l-Hattab
(r.a.)’dı.
Efendimiz (a.s);
celaletiyle, cesaretiyle, delikanlılığı ile meşhur Ömer'in yiğitliğinin
İslamlaşması halinde Müslümanlara ne kadar büyük hizmetlerinin geçeceğini
biliyordu.
Hz. Ömer (r.a.),
Efendimiz (a.s.)’a muhalefette önde olanlardan bir tanesiydi. Dâru'n-Nedve’de
müşrikler toplanıp da Efendimiz (a.s.)’ı öldürmek için her kabileden birisini
görevlendirme kararını almadan çok önce kılıcını kuşanmış Efendimiz (a.s.)’ı
öldürmek, mübarek vücudunu ortadan kaldırmak üzere yola çıkmıştı. Bu
kararlılıkta giderken yolda karşılaştığı bir zat –Ömer’i yalınkılıç ve hiddetle
gittiğini görünce- nereye gittiğini sordu. O da “Muhammed (a.s.)'ı ortadan
kaldırmaya gidiyorum” dedi. O zaman zalimdi, henüz adil olmamıştı,
öfkeliydi. Müslüman olmamıştı. Elinden her türlü kötülük gelebilirdi. Müslüman
olsa “Müslüman’ın elinden ve dilinden insanların salim olduğu, emin olduğu,
kurtulduğu kimsedir” Müslüman; eliyle kimseye zarar vermemeli, diliyle kimseyi
incitmemeli, gözüyle bile kimseye zararı dokunmamalıdır. Ömer (r.a.) henüz
Müslüman olmamıştı. Onun için her türlü kötülük beklenebilirdi.
Bugün Müslüman
olup da eliyle insanlara zarar verenler, diliyle insanlara zarar verenler,
gözüyle insanlara zarar verenler varsa onlar Allah'ın ve Resul'ünün istediği
Müslümanlar değiller.
Allah'ın (c.c.)
emrettiği ve Hz. Peygamber (a.s.)’ın yaşayarak gösterdiği Müslümanlar asla
değiller. Bizim iman ettiğimiz Peygamber (a.s.) karıncayı bile incitmezdi.
Bizim bildiğimiz Efendimiz (a.s.)’ın, köpeklerden yılanlara kadar asla elinden
bir canlı zarar görmemişti. Dolayısıyla bugünkü hale bakıp da; “Müslüman hani
elinden ve dilinden diğer insanların emniyette olduğu kimseydi. Bugün niye emin
değiller” diye sormamalı. İslâm'a dönmeli, Peygambere dönmeli, Kur'an'a dönmeli
ve sünnet çerçevesinde bir hayat yaşamanın azmi, gayreti ve kararlılığı
içerisinde olmalıdır.
Ömer, Efendimiz (a.s.)’ı öldürme niyetiyle çıkınca yolda karşılaştığı -iman etmiş ama Müslüman olduğunu gizleyen- bir zat Efendimizi kurtarmak niyeti ve ümidiyle “Muhammed'i öldürmeye gidiyorsun ama kız kardeşin ve enişten de ona iman etmişler” dedi. Kendisinin haberi olmadan Müslüman olan, eniştesi ve kız kardeşi Fatıma’nın Müslüman olduğunu söyleyince Ömer yolunu değiştirdi. Öfke ile kız kardeşi ve eniştesinin evine -Said Bin Zeyd’in evine- yöneldi. Ömer'in karşıdan hiddetli geldiğini görünce; o esnada kendilerine Kur'an öğreten Habbab B. Eret’i evin bir köşesine sakladılar ama Ömer sesleri duymuştu. “Ne okuyordunuz” dedi. Öfke ile üzerlerine yürüdü; “Ne yapıyordunuz, söyleyin bana?” diye bağırdı. Eniştesini itip kakarken kız kardeşi araya girdi. Ömer hiddetle kız kardeşine bir tokat vurdu, kız kardeşinin dudağı kanadı. Canı yanan Fatıma; “Ne yaparsan yap bize” dedi. “Vallahi bu dinden asla dönmeyiz. Vallahi “La İlahe İllallah Muhammedu’r Rasulullah” demekten asla vazgeçmeyiz! Bizi döndüremeyeceksin ya Ömer!” dedi. Kız kardeşinin dudağının kanaması ve bu sözleri Ömer’i birazcık sakinleştirip kendine getirir gibi oldu. “Ne okuyordunuz, söyleyin?” dedi sakinleşerek. Habbab’ı ortaya çıkarmaktan endişe ettiler. Ona zarar vereceğinden, onu döveceğinden belki öldüreceğinden korktular. “Bir şey yapmayacağım” dedi. “Söz veriyorum, çıkarın” dedi. Habbab’ı gizlendiği yerden çıkardılar. Kimi rivayetlerde Taha suresi, kimi rivayetlerde başka sure geçer. Kur'an'dan bir bölüm okunmaya başlandı.