KUR'AN'A VOKAL YAPTIRMAK
Özelde Kur'an'ı Kerim'in yorumsal çeşitliliği, vahyin toplum ve kültürle; bir başka deyişle hayatla buluşmasıyla başlar. Dolayısıyla tam da o anı bir kavşak noktası olarak kabul edebiliriz. Mesaj Hz. Peygamber'e (SAV) geldiği andan itibaren, Peygamberimiz o mesajların o günkü toplumda "yaşanabilirliği" üzerindeki örnekliğini ve mesajın içeriğine dair bilgileri toplumla paylaşmıştır. Sünnetin Kur'an'dan ayrılamaz oluşunun temel karakteristiği bu noktada yatmaktadır.
Ancak daha sonraki süreçte, her nesilde Kur'an'ın nasıl anlaşılacağı ve yaşanacağı sorusu yeniden sorulur; dolayısıyla aktüel önemini hep korur. Her nesil, maruz kaldığı değişimler, aidiyetler, kültür vb. birçok faktörlerin etkileyiciği ve kimi zaman da belirleyiciği çerçevesinde Kur'an'ı anlamak üzere yorumlarda bulunurlar. Tabii olarak, bu faktörler Kur'an'ın farklı yorumlarının oluşmasına zemin hazırlarlar. Haliyle her yeni nesilde Kur'an'ın yorumlanmasına geçmiş yorumlar ve bilgi müktesebatı da dahil olurlar. Bu da bir başka etkileyici faktör olarak devreye girer.
Tüm bunlar muvacehesinde temel ayrım noktası şudur: Kur'an'ı gerçekten yorumlama faaliyeti ile Kur'an'a bir fikri ve düşünceyi söyletme arasını nasıl ayıracağız? Meselemizi daha da netleştirelim; içinde bulunduğumuz kültür, değişim vb. merkeze alarak Kur'an'ı istediğimiz yorumları almak üzere araçsallaştırmanın önüne geçebilir miyiz? Buna aktüel bir soruyu da ekleyelim: Aidiyetler, yani kişinin aidiyet hissettiği cemaat, tarikat, etnik grup vb. Kur'an'ı, acaba kendi "resmi cemaat" görüşleri doğrultusunda ne kadar araçsallaştırmaktadırlar? Doğrusu kültür, aidiyet ve değişimlerin Kur'an'ı araçsallaştırma riskinden her zaman bahsedebiliriz.
Aslında bundan sonra, benzer risk ve durumları daha fazla konuşacağız herhalde. Özellikle popüler tarzda çok konuşulacak. Zira iktidar, cemaatler ve bunlar arasındaki ilişkiler ile AK Parti iktidarında cemaatlerin güç kazanışı ve yükselişi, İslami söylemler üzerinden bir rekabeti ve söylem yarışını ajandamıza daha fazla taşıyacaktır. Eskiden Cemaatlerin sadece hayatiyetlerini sürdürme gibi temel saikler üzerinden ilerleyişleri, cemaatler arası bir rekabeti değil, iç farklılıklar olsa da bir söylem birliğini ortaya çıkarmaktaydı. Ancak şu anda konjonktür oldukça değişti. Dikkat ederseniz, şu anda dini literatürdeki detaylar olabildiğince genişleyen biçimde haber ve tartışmaların konusu olmaktadır.
Öncelikle şunun çok iyi kavranması gerektiğini düşünüyorum. Tabii ki Kur'an yorumlanacaktır, hatta farklı alimler ve ekoller, cemaatler tarafından yorumlanacaktır. Sorun şu ki; bu yorumların hepsi Kur'an mesajının hakikatini ifade etme bağlamında doğruluğa ve yanlışlığa da aynı anda ihtimali olan yorumlardır. Yani, hiçbir yorum sahibi, kendi yorumunun Kur'an mesajının bizzat kendisi, diğerlerinin de kökten yanlış olduğunu söyleyemez. Bu yorumların hepsi Kur'an'ın bir yorumu olmak bakımından eşittirler. Filan cemaatin ya da falan tarikatin ve partinin görüşleri ve yorumlarının mutlaklaştırılması, aslı itibarıyla bir Tanrılık iddiasını içinde barındırır. Aslında İslam'ın en güzel tarafı; bu yorum farklılıklarının bir zenginlik ve çeşitlilik ifade ettiğinin farkına varılabilmesidir.
Evrensel bir kitap olarak Kur'an, onu yorumlayacak bilgi ve kapasitede insanlar tarafından bundan sonra da yorumlanmaya, anlamak için üzerinde teemmül edilmeye devam edilecektir. Fakat aktüelle bağlantılı olarak sorun şuradan kaynaklanmaktadır: Herkes kendi yorumunun Kur'an'ın ve hakikatin bizzat kendisi olduğu iddiasıyla, diğerleri üzerinden mutlak bir hegemonya iddia ve talep etmektedir. Tam da bu noktada şunu sormak lazımdır: Acaba Kur'an yorumları nasıl bir tarihsellik ve konjonktürellikle maluldür? Siz gerçekten Kur'an'ı mı yorumluyorsunuz yoksa Kur'an'a bir siyasal sonuç almak için vokal mi yaptırıyorsunuz?