Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
17 Eylül 2023

Kur'an-ı Kerim ve kulluk

Daha önce de az değişikliklerle dostlardan duymuştum. Şeyh-i Ekber Muhyiddin İbn Arabi’nin (r) RAHMETÜN MİNE’R-RAHMAN adlı Tefsir’inin 1. Cildinin ilk sayfalarında da anlatılıyor. Ancak meseleyi aklımda kaldığı şekliyle sizlerle de paylaşayım istedim.

Şeyh Ebubekr Muhammed bir gençle tanışır. Tanıştığı gencin gece namazında Kur’an-ı Kerim’i baştan sonra kadar okuduğunu öğrenir. Çağırır genci Şeyh, sorar:

Evladım, duyduğuma göre gece namazında Kur’an-ı Kerim’i hatmediyormuşsun.

Evet, der genç.

Şeyhi alır karşısına genç müridi ve şöyle tembihte bulunur:

Evladım, bu gece namaz kılarken ben karşındaymışım gibi Kur’an-ı Mecid’i oku, der.

Hay hay, der genç ve gece namazında Şeyhine okur gibi Kur’an-ı Azim’i okumaya başlar.

Sabah huzuruna vardığı Şeyhi sorar:

Gece sana söylediğimi yaptın mı evladım?

Genç boynu bükük:

Evet efendim.

Şeyhi sorar:

Kur’an-ı Mecid’i bitirdin mi evladım?

Genç mahcup bir edayla:

Hayır efendim, yarısından fazlasını okuyamadım, der.

Şeyhi gence:

O zaman bu gece de karşında duran Resul-i Ekrem’e (sav) okuyormuşçasına oku, der ve ekler: unutma, Vahyin ilk muhatabı, vahyi en iyi bilen en değerlimiz olan Muhammed Mustafa’ya okuyorsun.

Genç namaza durur, başlar Kur’an-ı Mubin’i okumaya. Ancak bu gece Aziz Kur’an’ı tilavette daha bir zorlanır. Ne de olsa karşısında Hatemu’l Enbiya Muhammed Mustafa (sav) duruyordu. Mahcubiyet ve heyecandan dolayı fazla okuyamadan sabah oluverir.

Genç hemen Şeyhine varır. Şeyhi pek bitkin görür genci ve sorar:

Ne oldu evladım, rengin soluk? Gece namazında dediğimi yaptın mı?

Genç:

Evet efendim. Emirlerinizi yerine getirdim; canım feda Resul-i Ekrem’e (sav) okur gibi okumaya çalıştım lakin birkaç sureyi zor okuyabildim, der.

Şeyh baştan itibaren düşündüklerinin doğru çıkması üzerine son bir kez söyler:

Bak evladım. Bu gece Âlemlerin Rabbi Allah Tebarek Teâla’nın huzurunda, O’na Kur’an’ını okuyormuşçasına oku. Ve unutma ki Allah cc seni görüyor, duyuyor ve okuduklarının Sahibidir. Bunu düşünerek bu gece Kur’an-ı Kerim’i oku.

Genç oldukça heyecanlı! Gece abdestini tazeler. Kalbi her geceden farklı çarpar.

Namaza kalkarken kalbi yerinden fırlar gibi, “Allah-u Ekber!” diyerek namaza durur. İnanılmaz duygular yaşar genç, hemen secdeye kapanası gelir. Ancak onun başka bir görevi var: Allah Azimüşşan’a Kur’an’ı tilavet edecek. Dikkatini asıl yapması gerekene vererek büyük bir huşu ile “Bismillahirrahmanirrahim” diyerek Fatiha-i Şerif’e başlar. Kemal-i edeple “Elhamdulillah…” derken öyle mutlu olur ki kendisine cennet müjdelenmiş gibi huzur dolar kalbine.

Genç bu mutluluğunu “Er-Rahmani Rahim” ayet-i celilede de sürdürür. Tabi bu okuma bir çırpıda gerçekleşmiyor; tane tane, sindire sindire, anlaya anlaya, kavraya kavraya oluyor. “Maliki yevmiddin” der heyecanla. Nefes alır verir genç, soluklanır biraz.

Sonra, “İyyake na’b…” der ama devamını getirmez. Bir anda yere yığılır gibi olur, ancak Âlemlerin Rabbi’nin huzurunda namazın adabını bozmamaya çabalar. Nefsini yoklar; aklına kullukla bağdaşmayan duyguları, düşünceleri gelir. Huzur-i İlahi’de “Yalnız sana kulluk ederiz” derse kalbimizin derinliklerinde geçenleri bilen Rabbine yalan söylemiş olacak. Her şeyi bilen, kalbimizin Sahibi olan Allah Teâla’ya bile bile nasıl, “Yalnızca sana kulluk ederiz!” diyecek? Zira kulluk/abdlik Allah’ın cc emirlerine rağmen kendi heva ve hevesine ya da başkasına uymakla zedelenir. Gencimiz bunları bilmesine rağmen namazı kılmak zorunda ama her seferinde, “İyyake na’b…” der devamını okuyamaz…

Sabaha kadar bu şekilde sürer. Bir türlü “İyyake na’budu” diyemeyen genç bitkin düşer.

Şeyh her sabah erkenden huzura varan gencin gelmediğini fark eder. Biraz daha bekler lakin öğlen vaktine kadar gençten haber çıkmayınca bir aksilik olduğunu anlar ve kendisi gencin evine gider. Eve vardıklarında gencin hasta bir şekilde yatağında yattığını görür, hal hatır sorduktan sonra Şeyh sorar:

Neyin var evlat? der.

Genç, Şeyhine gece sabaha kadar yaşadıklarını anlatır ve “Şeyhim, anladım ki nefsim söylediğimi tasdik etmiyor. Allah’ıma yalan söylemeye cesaret edemedim ve bir türlü ‘İyyake na’budu’ diyemedim, sonrasında da bu hale düştüm” der.