Kur'an, hayat ve deizm
Allah, insana hayatını ahlaki ve manevi bir çerçevede yaşaması için kalplere şifa ve hidayet rehberi olması amacıyla Kur'an-ı Kerim'i göndermiştir. Kur'an'ın varlık sebebi, insana hayatta karşılaştığı varoluşsal, düşünsel ve değersel sorunlar, açmazlar ve sıkıntılar karşısında yol göstermektir. İnsani sorunlarımız karşısında Kur'an'dan hidayet kaynağı olarak nasıl yararlanacağımız sorusu üzerinde sürekli olarak düşünmeye ve bu soruya cevaplar bulmaya ihtiyaç vardır.
Kur'an'ı hayata yol gösteren ve ilham veren hidayet kitabı olarak anlamak yerine, onu mezarlarda ve ölüye okumak gibi pratiklerle tüketiyoruz. Kur'an'ın ölüye ve mezarlıklarda okunması, her şeyden önce Kur'an'ın hayatla ve insanla bağının kesilmesi demektir. Deizm, aslında Kur'an'ı hidayet rehberi ve kalplerdeki hastalıklara şifa olarak okumamanın adıdır. Kur'an'ın hayatla bağını kesen her yaklaşım, deistik düşüncenin bir tezahürüdür.
Deizmi, bugün önüne geçilmezi zor büyük bir tehdit olarak sunan yaklaşımlar bulunmaktadır. Deizm tartışmasının sağlıklı bir şekilde yapılması için Kur'an anlayışımızın sorgulanması lazımdır. Kur'an'ı hayat dışına itmek ve hayatla ilgisiz hale getirmek için uydurulan her türlü uygulama, ritüel ve anlayış, aslında içimizde içselleştirdiğimiz deizmden başka bir şey değildir. Kur'an'ı hayata ve insana hidayet rehberi olma işlevinden emekli ettiren derin deizmle yüzleşmek yerine, deizmin toplumda yükselmeye başlayan bir dış tehdit olduğunu iddia etmek anlamlı değildir.
Kur'an'ın kalplere şifa olması ve hidayet rehberi olması için insanın Kur'an'ı doğal, fıtri, akılla ve özgürce tecrübe etmesi ve idrak etmesi gerekmektedir. Akılla ve fıtratla Kur'an'ın idrak edilmesinin ve içselleştirilmesinin önüne engeller koyarak insanların Kur'an'dan yabancılaşmasını sağlayan her türlü yaklaşım, kurum ve şart, aslında Kur'an ve hayat arasındaki ilişkinin koparılması anlamına gelmektedir. Varoluşsal düzeyde akıl ve kalple Kur'an'ı idrak etmek yerine birçok hurafeyle, akıl dışılıkla, Kur'an'ın anlaşılmayacağı gibi iddialarla, kişilerin önüne hiçbir zaman sahip olamayacakları yeterlilik şartları çıkarmakla ortaya çıkan tablo, Kur'an ve insanın birbirinden uzaklaştırılmasından ve yabancılaştırılmasından başka bir şey değildir. Kur'an'ı akıldan, fıtrattan ve hayattan uzaklaştıran deistik anlayışın aksine Kur'an'ı akla ve kalbe hitap eden hidayet rehberi olarak sunan sahih bir Tevhidi yaklaşımın içselleştirilmesi ve geliştirilmesi gerekmektedir.
Allah, Kur'an'ı insanlığa hidayet rehberi olarak göndermiştir. Kur'an'ın insanlık için önerdiği Tevhit, ahlak ve adalet prensipleri, sahih bir manevi ve sosyal hayatın temelini oluşturmaktadır. Kur'an'ın Tevhit, ahlak ve adalet prensiplerini kalplere şifa olmaktan çıkarmak için yapay nitelikte alternatif metinler, yapılar ve kılavuzlar üretilmektedir. Kur'an ve insan arasına giren şahıs ürünü bütün yapay kaynak ve yolların devreden çıkarılması gerekmektedir. Kur'an'ın devreden çıkarılarak Kur'an yerine ikame edilmeye çalışılan yapay metinler ve yollar, insanlar arasında büyük hayal kırıklıklarına ve felaketlere sebep olmuştur. Kur'an dışında hiçbir metnin insanlık için nur saçan hidayet rehberi olma niteliği yoktur. İnsan, hidayet rehberi olan Kur'an ile direkt karşılaşmalı, okumalı, anlamalı ve idrak etmelidir. Kur'an'ı en iyi anladığı iddiasıyla yazıldığı ileri sürülen eserlerin ve şahısların, Kur'an ve insan arasında engel oluşturduğunun, bu eserlerin hiçbirine hidayet rehberi muamelesi yapılmayacağının anlaşılması gerekmektedir.
Kur'an insanlığa doğal, akli, kalbi, manevi ve yalın ahlak ve adalet ilkeleri sunmaktadır. Kur'an, insanın Allah'ın ahlakıyla ahlaklanmasını istemektedir. Allah'ın ahlakıyla ahlaklandırmak suretiyle insanı hidayete ulaştırmayı amaçlayan Kur'an, ekonomik, siyasal, sosyal, maddi ve ideolojik çıkarlar için insanın insanı kullanmasına izin vermemektedir.
Kur'an, aklın kullanıldığı, Tevhit, ahlak ve adalet ışığında bir hayatın yaşanmasını insanlık için hidayet yolu olarak görmektedir. İnsanın insanı kullandığı, ahlak, adalet ve maneviyat adına ne varsa her şeyin araçsallaştırıldığı bir dünyada, Kur'an'ın kalplerdeki hastalıklara şifa olmak için gönderildiğinin anlaşılması lazımdır. Deizm tartışmasında ortaya çıkan açık gerçek, Kur'an'ın devre dışı bırakılmasıyla ortaya derin bir insani boşluk çıkmış bulunmaktadır. Aklımızı ve kalbimizi harekete geçirmek suretiyle gerçekleşecek Kur'an ve insanı yeniden idrak etme çabasıyla duygularımızı, düşüncelerimizi ve davranışlarımızı yenilemeliyiz.