Kur’an, aç ve karanlık dönemin aydınlık iftarıdır...
“Emr-i kün feyekün” fabrikasından çıkan kâinatın, karanlık ve başıboş görünen haline son veren ve ulvi bir gaye yüklenmiş olan dünyanın yaratılışı kâinatın iftarıdır. Galaksilere ve yıldızlara inen dünya kitabı, aynı zamanda yıldızların sakinleri tarafından “Sübhanallah” diyerek okudukları hakikat ve hayat dolu bir kudret kitabıdır. Çekirdek ve tohumlara kudret kalemi ile yazılanlar nebatat ve ağaçlara indirilen kitaplardır. Ana rahmine düşen tohum, insanın teşekkülü için bir kitap ve ana rahmi için bir iftardır.
Nasıl ki dünya kitabı, esir maddesinden en büyük yıldızlara kadar, bütün âleme iftar oldu, insanlığın da cehalet orucundan hakikat iftarına ihtiyacı vardı… Kâinatın fiziki kitabı dünyaya sayfalarca harikaları, renklerce güzellikleri sonsuz kudret sahibi Allah tarafından hikmetle işlenmiş olması kâinata bir hedef ve bayram yaşatmış ve yaşatmaya devam etmektedir. Kur’an-da insanlığın cehalet açlığından kurtulmasının iftarı olmuştur.
Cahiliye döneminde, insanlık küfrün vadilerinde, insani tüm değerlerden uzak, Allah’ı inkâr içinde yaşarken ve küfür tarafından bir nevi oruç tutturulurken, sonsuz kudret sahibi yüce Allah tarafından, Ramazan ayında Hz. Peygamberimize indirilen Kur’an’ın yüksek ve nurlu hakikatleri insanlığa şölen ve iftar yaşatmıştır.
Oruç ibadeti ile bedendeki fazlalıklar – yağlar erirken, Kur’an ve tefekkür ile de acın halinden anlamak ve nimetin kadrini bilmekte ruhun yağlarını, günah gibi lüzumsuz fazlalıklarını temizliyor… Madem o cehalet asrında, âlemi ve insanlığı nurlandıran Kur’an bir nur iftarı olmuş, bizde bu ramazan ayında, 11 ay, ayrı kaldığımız ulvi değerler orucunu Kur’an-a yeniden sahip çıkma iftarı ile bırakmalıyız zira nefsin şımarıklığı ve tembellik bizi aç bırakıyor; işe yaramaz şeytani bir oruç oluyor…
Kimsesize, mazluma olması gereken merhametimiz oruçtu, yardımlaşma ruhumuz oruçtu, saygımız, hürmetimiz, sadakatimiz oruçtu, İslam kardeşimize muhabbetimiz oruçtu, gerçek dava adamlarına sahip çıkmamız, dua etmemiz oruçtu ve tüm güzel şeylere duygularımız oruçtu… Şimdi bu mübarek ramazan ayında, Kur’an iftarı yapmak, yeniden aydınlanmak ve Rab’imize yeniden yakınlaşmamız gerekiyor çünkü Allah bizim dünya ve ahiret selametimiz için kitabıyla konuşmuş… Kur’an gıdası ile sadece rabbimiz için ruhumuzun açlığını gidermek için hiç değilse 11 ay ihmallerimiz olsa bile bizi ayakta tutması için ve hayatımıza sene boyunca ışık tutması için Kur’an iftarı gerekiyor! Eğer sadece ramazan ayı ile kalmayıp, tüm sene boyunca, Kur’an ve Sünnet-i Seniyyeyi hayatımızın merkezine koysak, Müslümanların ruh açlığından dolayı manevi tansiyonu düşmeyecektir…
Bizim manevi açlığımız, şeytanın tutturduğu oruç, sadece bizim tansiyonumuzu değerlerimizi düşürmüyor; böyle bir açlıkla her birimiz başka başka yerlerde, başka hülyalar peşinde, ehli küfrün şerde ittifakı ile musibetler dalga dalga üzerimize geliyor... Şeytanın tutturduğu orucu bırakıp, Allah’ın emrettiği oruca niyetlenerek, Kur’an ve Sünnet iftarı ile yeniden zamanımızı saadet asrına çevirebiliriz...
Çok uzun süredir açız… Cahiliye Arapları Kur’an iftarı ile nasıl mümtaz insanlar oldular, şeytanların eli ayağı dolaştı, çarşıda pazarda hile rağbet görmedi, dürüstlük ve adalet alemin huzuru için temel oldu; biz de bu dönemin karanlıklarından, ancak Kur’an iftarı ile kurtulup, sefayı kalple kalan ömrümüzü saadetle geçirebiliriz... Aklımız kalbimiz acilen açlıktan kurtulmalı! Biz açlıktan kurtulur isek; yeniden hak ve hukukun, merhametin bayraktarı olup, hem İslam kardeşlerimizi hem de dünya mazlumlarını zulümden kurtarabiliriz… İslam düşmanları, kendi değerleri için ve şeytanın gösterdiği yolda inatla öyle bir oruç tutuyor ve Müslümanların başına indirdikleri yumrukla öyle bir iftar ediyorlar ki…
"Kâinat mescid-i kebirinde Kur'ân kâinatı okuyor, onu dinleyelim. O nur ile nurlanalım. Hidayetiyle amel edelim. Ve onu vird-i zeban edelim. Evet, söz odur ve ona derler..." diyor ve ne güzel diyor Bediüzzaman.
Kur’an ve sünnet iftarında yek vücut bulunmak dileği ile hayırlı ramazanlar…