Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
10 Ağustos 2020

Kur saldırısının nedenleri

Yeni bir dünya hedefiyle birleşen çok uluslu sermayenin bütün dünyaya dayatacağı yeni ve tek bir din, yeni ve tek bir medeniyet projesi 20. yüzyılın son 10 yılında ABD merkezli “Tarihin Sonu” ve “Medeniyetler Çatışması” projeleri ile önümüze konuldu.

Aslında küreselleşmenin “dünya dini” haline getirilmesine yönelik çabaların 17. yy ortalarına kadar uzandığını görebiliyoruz. Küreselleşmenin sadece bir “din” olarak değil, aynı zamanda “tek dünya devleti” gibi siyasi ve yönetsel bir talebinin de olduğunu biliyoruz. Bu talebe karşı çıkanlar “Öteki”dir ve bu “Öteki”ler için tek seçenek vardır:

Diz çökmek!..

Son 120 yıldır dünyada var olan kavgaların ana sebebi sermayenin “tartışılamaz gücü”nün yanında “tartışılamaz kutsallığı”nın da kabul ve reddi ile alakalıdır.

Sermayenin merkezi Londra,

Londra İngiltere’nin Başkenti.

İngiltere Osmanlı’nın dağılmasında en büyük role sahip devlet.

Türkiye Cumhuriyeti’nin ilanından itibaren devlet sisteminin kurulmasında, ülke yönetiminde, ülkenin önem arz eden iç ve dış politikaların belirlenmesinde İngilizlerin rolü büyüktü.

Ancak;

Rahmetli olan başbakanlarımızdan Adnan Menderes’in, Turgut Özal’ın, Necmettin Erbakan Hoca’nın hayatlarına ve siyasi geleceklerine mal olan Türkiye’nin Tam Bağımsızlık Mücadelesi o dönemlerde akamete uğratıldı. Bu durum 21. Yüzyılın ilk iki yılına kadar sürdü.

Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki Ak Parti 2002’de iktidara gelince İngiliz sermayesi -ki sonradan New York ve Pekin sermayesine dönüştü- Türkiye’deki bu siyasi değişikliğe rezerv koydu. Çünkü bu “değişikliğin” “dönüşüme” doğru gideceğini biliyorlardı. Siyasi dehasıyla önce AB, sonra Ortadoğu ve Medeniyetler İttifakı gibi uluslararası arenada kabul gören adımlarla Sayın Erdoğan küresel bariyerleri “softpower” diyebileceğimiz bir strateji ile yıktı.

2017 Referandumunu müteakiben 2018 Cumhurbaşkanlığı Sistemine geçiş ile Türkiye 100 yıl sonra bağımsızlık anahtarını zorba ve Batı-l güçlerden geri almış oldu.

Zaten Türkiye'ye karşı tedbiri elden bırakmayan güçler,

28 Nisan e-muhtırası ile,

7 Şubat MİT Başkanı Hakan Fidan’ın ifadeye çağrılması ile,

27 Mayıs 2013 Gezi eylemleri ile,

17/25 Aralık FETÖ saldırısı ve,

Nihayet 15 Temmuz 2016 işgal girişimleri ile Türkiye'nin önünü kesmeye çalıştılar.

1984’ten beri süren PKK,

Bu yetmeyince devreye sokulan DHKP-C,

Yurt içi ve yurtdışında Türkiye'nin önüne geçirilen DEAŞ, YPG Batılıların Hibrit Savaş aparatları idi.

Ancak;

Milletin siyasi iktidara olan güveni, Recep Tayyip Erdoğan’a olan inancı ÇUŞ’ların (Çok Uluslu Şirketler) Türkiye'de istedikleri sonucu almalarına mani oldu.

O zaman başka bir yolla Türkiye zora sokulmalı idi:

Ekonomik saldırılar!

2013 Mayıs ayında enflayon % 5’leri görmüş, faiz 4,6, GSMH 11.000 USD olmuş.

Türkiye “Bölgesel Güç”ten, “Büyük Devlet” olmaya adım atacakken Gezi eylemleri ile ekonomimiz vuruldu.

Bu saldırıların işe yarayacağını gören ÇUŞ’lar bu yöntemi daha sonra da denediler.

Bakınız,

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak daha 9 günlük bakan iken New York merkezli saldırılarla doları bir gecede 4,5 liradan 8 liraya çıkardılar. Bizde küreselci ne elemanların tümü Berat Albayrak’a saldırdı:

“Damat İstifa!”

Çünkü önceki bakanlar ekonomimizin “millî damarı”nı güçlendirecek adımlara hazırlık yaptıklarında değişim ve dönüşüme ayak direten güçler derhal “hatırı sayılır kişi ve/ya odaklarla” görüşüp küresel sermayenin aleyhine, ama Türkiye’nin lehine olan bu adımları durduruyorlardı.

Ancak ekonominin direksiyonuna en güçlü isim olan Berat Albayrak geçince “Hatırı sayılırlar” naçar kaldılar, çünkü bunların haksız taleplerini Berat Albayrak doğrudan Başkan R. Tayyip Erdoğan ile paylaşılacak, bunun üzerine o talepler Sayın Erdoğan’dan dönecekti. Bu yüzden Sayın Berat Albayrak’a söz geçiremeyen küresel sermaye, kendileri için uygun olmayan bir adım attığımızda gece yarısı operasyonlarla döviz kuru silahını üzerime tutuyorlar.

Burada ekonomi politikamız 4x4’lüktür demiyorum. Her ülkede olduğu gibi bizde de aksaklıklar olmuştur, olacaktır ve gerektiğinde, “İnsan ve toplum davranışlarının değiştiği noktada ekonominin kanunları da değişir” (Mahfi Eğilmez) ilkesi gereği yetkililer şartlara uygun normları belirlemekten imtina etmez.

Şimdi;

Türkiye'nin Libya'da, Doğu Akdeniz’de, Ege’de, Suriye’de Kafkasya ve diğer coğrafyalarda verdiği meşru mücadele Batılıları (Buna Rusya da dahil Çin de) rahatsız etti.

Siyasi ve askeri saldırılarla Türkiye'ye geri adım attıramayacaklarını gören ÇUŞ’ların, yani dini-imanı, coğrafyası-devleti olmayan sermayenin hedefinde Türkiye var. Türkiye bugün, “Tamam, size uyarım” dese, yarın değil, bu saatte saldırılar dinecek ve dolar 4 liraya kadar gerileyecektir.

Hedef Türkiye,

Hedef 100 yıllık bir gecikmeden sonra bu kararlı liderliği sergileyen Recep Tayyip Erdoğan’dır.

Hedef önümüzdeki ilk seçimlerde Sayın Erdoğan’ı devirmektir.

Ama bir şeyi unutuyorlar:

Bu millet aç kalır,

Ama müstemleke olmaya asla rıza göstermez.