Kum kulelerimiz, yaldızlı tabutlarımız
Cumhuriyet tarihinin en büyük afetini yaşıyoruz. Onlarca şehir de binlerce insanımızın vefatı ile yıkıldık. Viran olan şehirlerde enkazda kalanlara ağlamaktan kahrolduk.
Bundan sonra hiç bir şey eskisi gibi olmayacak. Sıcak
evlerimiz de sevdiklerimizle rahat uyumak artık büyük bir lüks. Ölümün derin
tefekkürünü yaşadığımız bu günlerde, iç dünyamızda yaptığımız hesaplaşmanın
bitmeyen muhasebesi ile ruh ve bedenimizde artçı depremlerle ayrıca
sarsılıyoruz…
Bu depremde gördüğümüz en güzel ve anlamlı eylem
milletimizin birlik beraberlik gücü, tanıdığı tanımadığı insanlara başka
şehirlere koşan koca yürekli merhametli insanlarımız. Saha da kötü örnekler
acımasız, vicdansız insanlar olsa da, yüreği merhamet ve vicdanla yoğrulmuş
nice insanlarımızın olduğunu da gördük.
Yaşadığımız bu depremden hepimizin çıkaracağı dersler var.
Sahada gördüklerimi, duyduklarımı paylaşmak istiyorum.
*Öncelikle cehaletimle yüzleştim, onca kitap bilgi okumuşum
ama deprem ülkesi bilincini idrak edememişim. Hiç bir bilgiye ve birikime sahip
olmadığımızı gördüm. Japonya “deprem ülkesi geyiğini“ sadece videolarda
görüp şaşkınlıkla izleyip, bunun için örnek yapılar yapmamız gerektiğini hiç
anlamamışız…
*İnsanlığın bazı
yerlerde enkazın dibinde kaldığını gördük. Çukurun bile onlara lütuf olacağı
vicdansızların yaptıklarını her gün medyadan gördük, okuduk, insanlığımızı
sorguladık. Biz ne zaman bu kadar kötü olduk. Bunları “hangi anne baba
yetiştirdi” diyerek büyük sitemler ettik.
*Bu durumda bile, faşistlik ve ırkçılık yapan siyasetçi ve
insanlarımızın olması bizi bir kez daha utandırdı.
*Yıkılan şehirlerini
zorunlu terk etmek zorunda kalanların yazdığı duvar yazıları okuduğum en
anlamlı mesajlardı. (Yeniden döneceğiz Hatay)
*Bazı şehirler öldü, bu şehirlerin katilleri sadece
müteahhitler olduğunu söylersek adaletsizlik yapmış oluruz. Bu depremde de
gördük ki işi yine ehline teslim etmemişiz.
*Kumdan kulelerimiz bir bir yıkıldı. Yaldızlı şatafatlı lüks
dairelerimiz önden satın alınmış tabutlarımız oldu. Bir ömür boyunca içine
tıktığımız eşyalar sadece üstümüze yıkılan enkazlar oldular.
*Depremin en çok tartışılan iki kelimesi “ Kader ve Tekbir”
Kader’e iman etmiş, külli iradeye teslim olmuş , lakin cüz’i iradenin varlığına
da aynı şekilde inanmamız gerekir.
Tekbir; depremin altından çıkan en güçlü haykırış, ilahi
güce sesleniş, zamanı mekanı kuşatan hakikat.
*Depremin komplo teorileri kadar, sonsuz mucizeleri ile
günlük bebeklerin yaşam mücadelesi bize tüm ezberleri unutturdu.
Tüm yaşananlara karşı, zaman yine başa saracak. Herkes
hikâyesine kaldığı yerden devam edecek kimi yalnız, kimi evsiz eşyasız, kimi
çadırlarda yeni umutlara tutunacak. Kimileri de tekrar köylerine dönecek.
Kimi de Hz. Adem ve Hz. Havva gibi hayata sıfırdan
başlayacak. Hayat yaşam fısıltısını yeni sözlerle tekrar söyletecek.
Önce yaralarımızı saracağız, aynı acıları yeniden yaşamamak
için birbirimize sarılacağız, kentlerimizi güvenli inşa edeceğiz, ilim ve
bilime güveneceğiz.
Vefat edenlere Allah rahmet eylesin. Makamları âlâ,
mekanları cennet olsun. Bu afatta yakınlarını kaybedenlere Allah’tan sabr-ı
cemil niyaz ediyorum. Yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum. Rabbim bir daha
bizlere böylesi acılar göstermesin. (Amin )