Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

KULÜP BAŞKANLIĞI ÇOK GEREKLİ Mİ?

Gazetelerin spor sayfaları dikkatinizi çekiyor mu? Kafaları meşgul eden, zihinleri alt üst eden yazılar gazeteleri adeta, süslüyor. Yazanların çoğu kulüp yöneticileri ile ilgili bilgileri aktarıyor ve yorumlar yapıyorlar. Muhabirler kulüp yöneticileri ile röportaj yapıyorlar. Adı sanı duyulmayan insanlar şöhret sahibi yapılıyor.

Halbuki olması gereken sportif etkinliklerin ve varsa başarıların kamuoyuna duyurulmasıdır. Sonuçlar ne olursa olsun, sportif yarışmaların gazete sayfalarında yer almasını bekliyoruz. Bir ülkenin veya toplumun hayat damarlarından birisi de sportif faaliyetlerdir. Eline gazeteyi alan kimi okurlar spor sayfalarında özlediği haberleri görüp okumak isterler. Tuttuğu veya gönül verdiği takımla ilgili haberleri takip etmeyi gönülden geçirirler.

Halbuki son zamanlarda gazetelere bakıyoruz. Görüyoruz ki başkanlık, kulüp yöneticiliği ile ilgili haberleri gazeteyi baştanbaşa kaplamış. Büyük bir kulübümüzün başkanlık seçimi var. Adaylar ve onların özel hayatı didik didik edilip kamuoyuna sunuluyor. Futboldan anlamadığı ve belli olan ve bunu da açıkça dile getiren bir zat gazete manşetinden inmiyor. Dikkat ediyoruz, kendisi bu durumdan hiç yakınmıyor. Ayrıca özel hayatının kamuoyuna duyurulmasını da sanki çok arzu ediyor. Kim bilir, belki de, "meşhur olma" isteği temel içgüdüsü ağır basıyor.

Kulüp başkanlarının nasıl olması gerektiği tartışmaya açılmalıdır. Mesela her parası olan, kesesini dolu gösteren kulüp başkanlığını hak ediyor mu? Kulübün başına mutlaka bir işadamı mı geçmeli? Hatta parayı nereden ve nasıl kazandığı belli olmayan kişiler kulüp yöneticisi olabilir. Bu "kerameti kendinden menkul" adamlar sorgulanmıyor ve özel hayatları mercek altına alınmıyor. Hatta daha da ileri giderek, bunu "hak edilmiş malı" gibi görüyor. Sonuçta protokoldeki yerini alıyor.

Bir başka problem de sağlıkla ilgilidir. Saygıdeğer birçok kişinin kalp yetmezliği, hipertansiyonu ve şeker hastalığı var, yaşı epeyce ilerlemiştir. Bütün bu olumsuz şartlara rağmen bu muhterem şahıslar kulüp başkanlığına talip oluyorlar, yetmiyor ölümüne seçilmek için asılıyorlar. Makama geldikten sonra da başkalaşıyorlar. En yakın dostlarına ve arkadaşlarına onur kırıcı ve gayri medeni davranıyorlar. Bu tablodan da hiç yakınmıyorlar, adeta memnun oluyorlar.

Yukarıdaki tablo makam bağımlılığıdır. Biz biliyoruz ki "Bağımlılığın" her türlüsü tehlikelidir. Çevremize ve yakınlarımıza "Bağılı" olmayı tavsiye ediyoruz. Ancak "Bağımlı" olmayı ve davranmayı onaylamıyoruz. Çünkü bağımlılıkta "gönül körlüğü" vardır, "kalp gözü" kapanmıştır ve dürtülerini kontrol edememe vardır. Bize göre "Bağımlılık" bir hastalıktır. Evet, ama bunu sadece biz söylemiyoruz. Psikiyatrisiler ve Dünyanın bu konudaki otoriteleri bunu ısrarla ifada ediyorlar.

Biz çözüm olarak diyoruz ki, kulüp yöneticiliği için profesyoneller, işin ehli olan kişiler direksiyona geçerse "spor" ve özellikle futbol odaklı konular gündeme oturur. Sportif faaliyetler kamuoyuna duyurulur. Taraftarlar ve ilgiler gazetelere bakanlar ve kalbinden geçenleri gazetelerde bulurlar. Böylece daha çok spor konuşuruz; daha fazla futbol ile ilgili haberler duyarız.

Kulüpler kendi kendilerini eleştirmelidirler. Mevcut durum bir problemse buna kalıcı çözüm aramalı, bulmalıdırlar. Temenni mahiyetinde olan bu görüşlerimizin kağıt üzerinde kalacağını biliyoruz. Yine de tarihe not düşüyoruz.

Sonuç: "Kulüp idareciliği tanınmak ve doyum sağlamak için basamak olarak görülmemelidir."