Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
22 Mart 2016

KÜLTÜREL SÖMÜRÜ

Milletlerin geleceğe emin adımlarla yürüyebilmelerinin teminatıdır tarihleri ve gençleri. Tarihi süreç içerisinde oluşturdukları değerler onların kültürlerinin oluşmasında en önemli kaynaktır. Soğuk savaşın çok gerilerde kaldığı günümüzde başka ülkelere sirayet etmek, değerlerinden koparır kendi arzuladığı yönde yönlendirip sömürmek isteyenlerin tek ve en önemli yolu kültürleridir.

Manevi değerlerine sıkı sıkıya bağlı milletimizi önce radyo ile çözmeye başladılar. Gavur icadı diye evlerden uzak tutulmaya çalışılan radyo çok geçmeden hanelerimizi süslemeye başladı. Programlarını yönetemediğiniz bir yayını ne kadar engelleyebilirsin ki? Daha sonra, iyi kullanıldığında çok önemli bir hizmet aracı, ama kötü kullanıldığında manevi tahribatı ölçülemeyecek kadar büyük olan televizyon ile tanıştık. Önceleri tek kanal ile kontrol altında tuttuğumuz bu kutu daha sonraları kanalların çoğalması ile önü alınamaz bir büyüme ile günümüzün her saatini ve beynimizin her tarafını dolduran bir silah halini aldı.

Çizgi filmlerle hayata başlayan çocuklarımız farkında olmadan bizim değerlerimizin dışında bir anlayışla yetişiyor. Kendi evimizin içinde onlara sahip olamıyor, televizyon vasıtası ile o çok övündüğümüz tarihimize ve o çok inandığımız dinimize düşman evlatlar yetiştiriyoruz. Ne olduğu belli olmayan çizgi filmler sayesinde erkek çocuklarımız üstün güçlere sahip, herkesi yenebilen ve uçabilen bir kahraman olmak isterken kız çocuklarımız ise uçan perilere ve prenseslere benzemek istiyorlar. Daha çocuk yaşlarda onları televizyon başına ve inancı bizden olmayan yabancı dizilere mahku00fbm ederek beyinlerinin yıkanmasına vesile oluyoruz. Kadınları hizmetçi gören, ruhunu satabileceğine inanan, beynin değil dış görünüşün önemli olduğunu zanneden, yalan söylemenin o kadar da kötü olmadığını savunan bir nesil yetiştiriyoruz. Gününün büyük bir kısmını televizyon karşısında geçiren insanımızın okuma oranı her geçen gün azalıyor. Doğruları kitaplardan değil, dizilerden öğreniyoruz. 2014 Yılında Türkiye'de üç bine yakın kütüphanenin kapanması, okuyan sayısının %14 azalması gelecek adına endişe edilecek bir durumu ortaya koymaktadır. Diziler o derece sapık hale geldi ki, dünyaya adaletiyle hakim olmuş bir milleti ve idarecilerini, dünyanın en aşağılık insanları olarak sunmakta ve biz de buna çanak tutmaktayız. Dünyanın hayran kaldığı Osmanlı'nın kadınlarını ortaçağ İngiltere'sinin kadınlarına, erkeklerini de Preslere benzeten ve onlar gibi giydiren bir dizinin reyting yapması utanç duyulacak bir rezilliği gözler önüne sermektedir. Her dizide kadın mı erkek mi olduğu belli olmayan tiplerle gençlerimizin kimlikleri ve karakterleri zedelenmektedir. Ya tarihini bilmiyor, ya da özellikle tarihi gerçekleri saptırıyor diyebileceğimiz bu tahrifata dur demek önce devletin, sonra da milletin görevidir. Sevgi ve şefkat dini olan İslam dini mensupları olarak çocuklarımıza seyrettirdiğimiz çizgi filmler aşırı şiddet ve vahşi ölümlerle doludur. Masum ve barışçı olduğunu düşündüğümüz çocuk filmleri aslında sandığımızdan daha fazla şiddet içermektedir. Böyle yetişen çocuklarımızdan hangi barışı, hangi iyi niyeti ve hangi adaleti bekleyeceğiz. Yabancıların sömürü düzeni üzerine yetiştirdiğimiz çocuklar daha sonra karşımıza uyuşturucu müptelası, sokaklarda terör estiren ve toplumda infial uyandıran eylemleri gerçekleştiren kişiler olarak çıkacaktır.

Sadece çocuklarımız değil, yetişkinlerimizin seyrettiği yabancı film ve diziler ise toplumumuzun beynini yıkamakta, Amerikan görüşünün büyük bir propagandasını yürütmekte, dünya seyircisinin zihinlerinde kültürel bir hakimiyet kurmaktadır. Kendi ideolojisini ve kitleleri harekete geçirme yeteneğini saniye saniye işleyen filmler sayesinde savaş olmadan, fakat savaş kadar etki bırakan bir dünya inşa edilmektedir.

Yıllarca Türk sineması İslam düşmanlığı yaptı ve insanımızı kendi değerlerine yabancılaştırdı. Dindar karakterler yalancı, düzenbaz, şehvet düşkünü, vatan haini olarak sunuldu. Köylerde zalim ağaların yanında halkı ezmelerine yardımcı olarak gösterilen din adamları vasıtası ile din, insanları kandırma ve zulmetme aracı olarak sunuldu. Dini çağrıştıran isimlerle dalga geçilerek toplumun en kötülerine verilmek sureti ile hem isimler ve hem de din itibarsızlaştırılmaya çalışıldı. Sol dergilerdeki ateizm rüzgarlarının da etkisi ile ülkemizdeki ateist oranı son altı yılda %2,3'ten %2,9' a yükselmiştir. Edebiyatımıza "kamyon arkası edebiyatı" diyebileceğimiz sözlerin hakimiyeti artmakta, sosyal medya vasıtası ile bir anda yayılan bir dalga halinde herkesi etkisi altına almaktadır. Bu milletin sırtından beslenen sözde tiyatrocu, sinemacı ve oyuncular milletin yüzüne baka baka milletin değerleriyle dalga geçmektedirler. Bazı densizler ise daha da ileri giderek canlı yayınlarda millete en ağır küfürleri söylemektedirler. Türk olmaktan utandığını söyleyecek kadar kendi milletine yabancı olan bu soysuzlar için sanat, yediği kaba pislemek ve milleti aşağılamaktır. Milletin tercihlerine saygısızca hakaret eden ne idüğü belli olmayan bu zevat, nefreti sanat haline getirmekte ve bu ülkede sanatçı olarak geçinmektedir. Milletine, değerlerine ve yöneticilerine her türlü hakareti yaptıktan sonra "Türkiye'de ifade özgürlüğü yok" diyecek kadar da çukurlaşanlar kervanına bu ülkede kimler katılmadı ki?

Gençliğimize ve kültürümüze sahip çıkmalıyız. Aksi halde o engin kültürümüz yok olacak, gençliğimiz heba olacak, geleceğimiz harap olacaktır. Sahip çıkarsak sadece ülkemizi değil, dünyayı değiştirecek bir nesil yetiştirecek, iki cihanın efendisi olacağız.

Selam ve dua ileu2026