Dolar (USD)
32.32
Euro (EUR)
34.88
Gram Altın
2295.05
BIST 100
9054.33
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

22 Ağustos 2022

Kültürden tasarruf olmaz: Yunus emre enstitüsü küçültülmemeli

Ne varlığa sevinirim, ne yokluğa yerinirim.

Aşkın ile avunurum. Bana seni gerek seni

Yunus Emre Enstitüsü, kendi tanıtımında ülkemizi, dilimizi, tarihimizi, kültür ve sanatımızı tanıtmak, bilimsel çalışmalara destek vermek ve dünyanın istifadesine sunmak, bu konularda eğitim almak isteyenlere yurt dışında hizmet vermek, diğer ülkeler ve milletler ile kültürel alışverişi arttırıp dostluğu geliştirmek amacıyla 2007 yılında bir kanunla “ete kemiğe büründüm, Yunus diye göründüm” felsefesiyle kurulmuş millî bir kurumdur. Bu amaçları gerçekleştirmek için yurt dışında 70 kadar ülkede kültür merkezleri kurarak buralarda düzenlenen uluslararası etkinliklerde ülkemizi temsil etmektedir. Vakfın Başkanı Sayın Kültür ve Turizm Bakanımız iken yönetiminde ise tam bir yıldızlar geçidi gibi; bilim, sanat, kültür, medeniyet vs konularında ülkemizin yetiştirdiği çok büyük “değerler” yer almıştır. Bu kadar büyük ve kıymetli ismin böyle önemli bir görev için bir araya gelmiş olması ülkemiz için çok büyük bir kazançtır.

Peki bu merkezlerimizde çalışanlar kimler? Hepsi de özenle seçilmiş, ülkemizi ve kültürümüzü çok iyi öğrenmiş, bulundukları ülkedeki yerel dili ve kültürü çok iyi bilen, âdetâ bizim o ülkelerde kök salmamıza ve kılcal damarlara kadar erişerek kadim medeniyetimizin “Ben gelmedim kavga için, benim işim sevgi için” şeklinde ifade edilen değerlerini, Anadolu irfanının derin aklını taşıyan, adetâ birer kültür ataşesi olan kişiler… Türkiye’den, ilgili ülkeye gidenlerin eli, kolu, bacağı, gözü, kulağı hükmünde olan ülkemize derin bir kalbî bağ ile bağlı kişiler… Yani, ülkemizden dünyaya açılan gönül coğrafyamızın genişlemesinin kapıları hükmünde olan kıymetli gönül erleri…

Dünyada bunun benzeri kültürel çalışmalar yapan sadece ülkemiz midir? Kesinlikle hayır… O kadar önemlidir ki bu çalışmalar, gelişmiş ülkeler bir bölgede sosyal, kültürel, iktisadî, siyasî vs bir projeksiyon yapacaksa, önce bu “soft power/yumuşak güç” dediğimiz ileri hudut karakollarını tesis ederler ve sürekli tahkim ederler. Mesela, Osmanlı’nın son döneminde Balkanlar’da, Osmanlı aleyhinde bazı hareketlerin olmasının nedeni, bölgeyi dizayn etmeyi hedefleyenlerin orada sadık bir orta sınıf oluşturmayı başarmış olmalarıdır. Keza, savaş yıllarında kendi ülkesi bile işgale uğramış bazı batı ülkeleri, Ortadoğu’da var olan gönül köprülerini yıkıp, yerine kendi hedeflediği politikaları oturtabilmek için, kendi ülkesini işgalden kurtarabilmek için harcadığı paranın 3-4 katı harcama yapmış ancak, yepyeni bir Ortadoğu sosyo-kültürel politiği oluşturmaya muvaffak olmuştur. Kadim devlet geleneğimizde de bu durum farklı olmamıştır; Anadolu’yu yurt edinebilmek ve oradan balkanlarla bir gönül köprüsü kurabilmek için erenler öncü olarak gelmiş, millî kültürümüzü bulundukları bölgelerin halklarının gönüllerinin kabulüne sunmuştur. Bunda da “Derviş dedikleri, hırka ile taç değil. Gönlün derviş eyleyen hırkaya muhtaç değil” diyerek yol yürüyerek muvaffak olmuştur.

Savaşın Medeniyet Silahı Türkiye’den başlıklı yazımızda da belirttiğimiz gibi, Batı medeniyetinin getirdiği modeller insanlığa huzursuzluk, kavga, gözyaşı ve kan getirdiği için insanlık artık “insanî değerlere odaklı” yeni bir medeniyet istiyor. Zira, “Derdi dünya olanın, dünya kadar derdi vardır.” Buna karşı bizim kadim medeniyetimizin ihyası ve inşası ile insan fıtratının isterlerine uygun bir modeli dünyanın 70 kadar ülkesindeki Yunus Emre Enstitüleri aracılığıyla, insanlığın gönüllerinin kabulüne sunma imkânı yakalamışken, bu tarihi görevimizi yapmamız ve artan bir gayretle yapmaya devam da etmemiz gereklidir. Çünkü, “biz gelmedik dava için, bizim işimiz sevda için, dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmaya geldik.” Zira, büyük devlet olmak, gönül coğrafyasının genişliği ve bu coğrafyada karşılıklı kurulan gönül köprüleri kadar gerçekleşmiş bir idealdir…

Son zamanlarda global piyasalardaki krizin ülkemizi de etkilediği nazara alınarak, enstitünün harcamalarında kısıtlamaya gidilmesi gündeme gelmiş. Ortalama 70 ülkedeki ofisinde ortalama 200-500 USD maaşla çalışan gönül erlerinin sayısında kısıtlamaya gidilmesi planlanmış. Her bir ofisten 2-4 kişinin işten çıkartılması ile aylık yaklaşık 100.000 USD kadar tasarruf sağlanması hedeflenmiş… Bu düşüncenin aslı varsa, ülkemizin uzun yıllar boyunca oluşturduğu yumuşak güç terminalleri tahrip edilmiş hatta rüzgârın yönünün değişmesine bile neden olunmuş olacaktır.

Son zamanlarda global piyasalardaki krizin ülkemizi de etkilediği nazara alınarak, Enstitü’nün harcamalarında kısıtlamaya gidilmesi gündeme gelmiş. Ortalama 70 ülkedeki ofisinde ortalama 200-500 USD maaşla çalışan gönül erlerinin sayısında kısıtlamaya gidilmesi planlanmış. Her bir ofisten 2-4 kişinin işten çıkartılması ile aylık yaklaşık 100.000 USD kadar tasarruf sağlanması hedeflenmiş. Bu düşüncenin aslı varsa ve bunu uygulamakta ısrar edilecek olursa, ülkemizin uzun yıllar boyunca oluşturduğu yumuşak güç terminalleri tahrip edilmiş, hatta rüzgârın yönünün değişmesine bile neden olunmuş olacaktır.

Devletlerin kayıp ve kazançlarına herhangi bir kurumun kendi bütçesinden eksik veya fazla vermesi ile değil, o kurum üzerinden ülkenin bütüncül olarak maddî ve manevî kümülatif kazancı ile bakılır. Kültürel kazanımların parasal karşılığını hesaplamak çok gereksizdir, bunu ölçümlendirmek doğru da değildir. Ancak, maddi kazanç bağlamında bakılırsa, bu enstitülerde çalışan ve yetişen kişiler vasıtasıyla ülkemizin dış ticaret hacmi artmaktadır… Sadece bu mecra vesilesi ile ülkemizin elde ettiği gelir, bu enstitülerin giderinden kat kat fazladır. Kamu kurumlarına alınan binlerce lüks araçtan her yıl “bir tane” lüks araç eksik alınsa, makam aracından tasarruf edilse veya israf ettiğimiz yerlerde israf azıcık kısılsa” veya kurumun Kıbrıs toplantısı fizikî yerine online yapılsa vs vs bunlar gibi yüzlerce örnek verebileceğimiz yerlerden tasarruf sağlansa da, keşke zararsız fayda sağlayan bu gücümüz zayıflamasa, ulu çınar olacak fidanının kökleri kurutulmasa… Kaldı ki, madem finansal bir nazarla bakılıyor, bu ülkelerdeki personele giderleri kadar ülkemize ihracat yolu ile gelir oluşturma performans hedefi verilse (KPI), bu giderden çok daha fazlasının kazanılmasının mümkün olduğu görülecektir. Vizyon sahibi bir yönetimin esas alındığı böyle stratejik kurumlarda, bu kadar küçük hesaplara gerek olmadığı açıktır. Bu enstitülerden elde edilen fayda para ile ölçülemeyecek kadar kıymetlidir…

Çiçeklerle hoş geçin, dalı incitme gönül. Kültürden tasarruf edip, yolu incitme gönül…

 
ABONE OL
Deniz feneri detay
Deniz feneri detay
Kızılay 160x600
TDV ramazan