Kültür ve para adamlarının Erdoğan düşmanlığı!
Türk asıllı Alman Yönetmen Fatih Akın, Cumhurbaşkanı Gül'e mektup yazarak "katliamlar" karşısında "sustuğunu" söyledi. Akın, "Bu vahşeti durdurun!" dedi.
Türk asıllı İtalyan Yönetmen Ferzan Özpetek de kendi Bakanı'na İtalya Dışişleri Bakanı Emma Bonino'ya çağrıda bulunarak "Sevgili Emma, Türkiye'de olanlarla ilgili ikinci annemden sert bir reaksiyon bekliyorum" dedi.
Gezi olaylarının ilk günlerinde tiyatrocu Levent Üzümcü CNN Türk'te Enver Aysever'e hükümetin, Devlet ve Şehir tiyatrolarını kapatmak istediğini belirterek "Biz tiyatrocular çok nadir insanlarız ve kolay yetişmiyoruz" demişti.
Bunların yanına Okan'dan Beyaz'a, Kırca'dan Köse'ye birçok magazin, sanat, tiyatro ve TV figürünü koyabilirsiniz.
Kültür kökenli bu artistler, yaşadıkları kimlik kargaşasını dışa vurarak kimden yana olduklarını açık açık sergilediler. Bunların yanına holding sahiplerini, bankacıları ve faiz lobisini de ekleyince manzara tamamlanıyor.
***
Türkiye'deki devlet ve şehir tiyatrosu oyuncularının, dizi ve reklam yıldızlarının, bankacı ve para babalarının neredeyse tamamının 'rol' aldığı son "Gezi tiyatrosu"nda şunu bir kere daha anladık ki, sermaye ve kültür adamları hala "kaybedilmemiş" bu iki kulvarı "kaybetmek" istemiyor.
Bu kesim, şimdiye kadar Çankaya Köşkü'nden YÖK'e, yargıdan orduya kadar her kurumun emirlerinde olduğunu biliyorlardı. Ancak şimdi 90 yıldır gördükleri "teveccühü" kaybettiklerine inanıyorlar.
Ülkenin bu "beyaz sahipleri", "kölelerin" üç dönem üst üste seçim kazanmasından ve bulundukları mevzileri kolay kolay terk etmeyip üstüne üstlük 2023 projeksiyonları çizdiğini gördükçe delleniyorlar. Haliyle bu durum en başta artistlerinin karizmasını çiziyor!
***
Yerli veya yabancı kökenli olmaları fark etmiyor. Türk modernleşmesinin meyvesidir bu; içselleştirilmiş batıcı kompleks!
Batılı, modern, seküler her türlü değeri içselleştiren bu laikci, modernist kitlenin diğer ortak özelliği ise kendi toplumlarına karşı yaşadıkları müthiş yabancılaşmadır.
Kendi klanlarında seküler bir hayat süren bu insanlar, kendilerinin dışındaki milyonlarca kitleyi umursamazlar.
Gezi Çocukları'nın sosyopsikolojisini analiz etmeye harcadıkları enerjinin binde birini Kazlıçeşme'ye akın eden milyonlar için sarf etmezler.
Dolayısıyla milyonların seçtiği bir iktidarın, okullara seçmeli olarak Kur'an-ı Kerim ve Siyer-i Nebi dersi getirmesini, İHL'ler açmasını, alkollü içkilere sınırlama getirmesini arketip şekilde "Hayat tarzlarına müdahale" olarak algılayıp tepki gösterirler.
***
Bunca "Gezi"ye, bunca eyleme, bunca vandalizme, bunca mezhep hassasiyetini kaşıdıkları insanları sokağa dökme oyununa karşı, ana damarı oluşturan Anadolu insanı ne yapıyor peki? Mitinglere katılarak Başbakan Erdoğan'a sahip çıktığını dosta düşmana ilan ediyor. Birileri duran adam olurken Başbakan'a, "Durmak yok, yola devam aslanım!" selamı çakıyor.
Anadolu insanı, Başbakan Erdoğan'ın ne yapmak istediğini iyi biliyor ve desteğini sürdürüyor.
***
Batıcı komplekslilerin, endişeli modernlerin sermaye ve kültür adamlarına karşı Anadolu sermayesinin ve kültür insanlarının da sınıfsal bir kitle haline gelmesi için çalışılmalı artık.
Dikkat ederseniz Başbakan Erdoğan kendi helikopterimizi ve tankımızı yapmaya çok önem veriyor. Türkiye'yi, cep telefonunu, uçağını, helikopterini yapan ülke yapmak istiyor.
Çünkü Anadolu insanı, yıllardır 1 ton işlenmemiş Bor madeni satıp karşılığında bir cep telefonu kulaklığı alınmasına kahrediyor. Bizdeki "sermaye"nin üretmeyip ithal ettiğini, faizden kazandığını görüyor. Bizim bir kilo madenimiz 1 dolar ederken, adamların 1 kilo bilgisayarı 2 bin dolar ediyor. 500 ton mermer satıp karşılığında ancak 3 adet tomografi cihazı almanın hiçbir rasyonalitesi yok!
***
İşte antikapitalistinden kapitalistine, solcusundan sağcısına, ulusalcısından holdingcisine ve bankacısına karşı, bir kesimin Gezi eylemlerinde "Erdoğan istifa!" demesinin ana sebebi budur.
Başbakan montaj atölyesi haline gelmiş kurulu bu düzenden Türkiye'yi kurtarmaya çalışıyor. Ve unutmayalım ki buna en çok da "Batılı dostlar" gıcık oluyor!
