Dolar (USD)
34.58
Euro (EUR)
36.22
Gram Altın
2991.82
BIST 100
9377.49
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Kültür savaşları bir ihtiyaç mıdır?

Küresel ölçekte popülizm yükselmekte, kültür savaşları her yeri kasıp kavurmaktadır. Siyasal ve sosyal hayatı belirleyen ana dinamik, ekonomi değil, kültür olmaktadır. Kültür savaşları, hakimiyet için verilen bir mücadeledir. Kültür savaşları, farklı siyasal ve sosyal gruplar arasında gerçekleşen bir güç mücadelesidir, çünkü her sosyal grup kendi değerlerinin, inançlarının ve yaşam pratiklerinin ötekilere hakim olması için mücadele etmekte, sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel iktidarı kendi tekeline almayı amaçlamaktadır. Kültür savaşları, başörtüsü, namaz, cami, eşcinsellik, aile, mülteciler, kürtaj, tarikatlar, içki, feminizm, yılbaşı kutlaması, evrim teorisi, televizyon dizileri gibi konular üzerinden yürütülmektedir. Siyasal ve sosyal çoğunluğu ellerinde bulunduran kesimler, bu konularda takınılan tutumların ve kullanılan söylemlerin kendi değer, ahlak ve yaşam tarzlarıyla uyumlu olmadığını söyleyebilmekte, farklı görüş ve tutumda olan herkese tek doğru yol olarak kendi duruşlarını ve pozisyonlarını dayatmaktadırlar. Görüşlerinin ve duruşlarının benimsenmemesi halinde farklı toplumsal kesimler, hain, yabancı, özünü kaybetmiş, yerli, milli ve dini değerlerden sapmış sapkınlar ve düşmanlar olarak damgalanmaktadır.

Kültür savaşları kavramı, Almancadaki Kulturkampf kavramının karşılığı olarak kullanılmaktadır. Kulturkampf kavramı, tarihsel olarak dinsel ve kültürel gruplar arasındaki çatışmalar ve farklılığı ifade etmek için kullanılmıştır. Bugün kültür savaşlarının kapsamı genişletilmiş olup, nerdeyse her şey, bir kültürel savaş meselesi haline getirilebilmektedir. Siyasal ve sosyal hakimiyet için yapılan kültür savaşları, sınıfsal, cinsel, ekonomik, eğitimsel, bilimsel, etnik, tarihsel, kimliksel, boyutlarda gerçekleşmekte, olabildiğince siyasal ve sosyal polarizasyonun derinleşmesi için her türlü fırsat kullanılmaktadır.

Kültür savaşlarını başlatanların, yaygınlaştıranların ve yoğunlaştıranların en çok kullandığı kavram, ruhtur ve maneviyattır. Ailenin ruhunu, toplumun ruh ve maneviyatını, medeniyetin ruhunu, milli ruhu korumak için her türlü zararlı, yabancı ve yıkıcı etkilere karşı mücadele edilmesi gerektiğini kültür savaşçıları savunmaktadırlar. Ruh ve maneviyat kavramlarını kullanan kültür savaşçıları, kendilerini en doğru, üstün, haklı ve iyi olarak konumlandırırken kendileri dışında kalan ötekileri de olmaması gereken kötülükler olarak konumlandırmaktadırlar. Ruh ve manevilik gibi kavramlar, biz ve ötekileri tanımlamada kullanılan ve istismar edilen kavramların başında gelmektedir. Kültür savaşları, bir tarafı merkeze koyarken, geniş kesimleri marjinalleştirmekte, dışlamakta ve aşağılamaktadır.

Batıda yükselen sol ve sağ popülist hareketler, genelde yönetici elitlerin kültürel değerlerine bir tepki olarak değerlendirilebilir. Brüksel’deki AB bürokratlarının kendileriyle ilgili kararlar vermesinden bıkmış olan Macaristan, Polonya, İngiltere, Fransa ve İtalya gibi ülkelerdeki geniş halk kesimleri, milliyetçi, göçmen karşıtı, gelenekçi, dinbaz ve kimliksel söylemler kullanan siyasal yapılara yönelmektedirler. Batı dışındaki ülkelerde de Batı karşıtı, antiemperyalist, modernlik karşıtı söylemler kullanan milliyetçi ve dinsel popülizmin çok güçlü olduğu görülmektedir. Batıda ve doğuda yükselen kültür savaşlarının arkasında kimlikler ve değerler üzerinden yürütülen çatışma, kamplaşma ve bölünme vardır. Kimlik ve değerler üzerinden yürütülen kültür savaşlarında bilim, felsefe, sanat ve akıl yoktur. Kültür savaşları, aslında barbarlığa dönüştür. Kültür savaşları oluşturulan duygusallık üzerinden yürütüldüğünden dolayı, kültür savaşları denilen barbarlığın etkileri yıkıcı, yoğun ve kalıcı olmaktadır. Kültür savaşları, en çok duyguları iğfal etmektedir.

Kültür savaşlarının sonunda yol nereye çıkmaktadır? Kültür savaşlarının yolu, kölelik, fakirlik, yokluk ve yıkım yoludur. Kültür savaşları sonunda insanlar, onurlarını ve özgürlüklerini kaybetmekte, hakları ihlal edilmekte, yoksulluk ve sefalete mahkum olarak yaşamaktadırlar. İnsanların ve toplumların hiçbir şekilde kültür savaşlarına ihtiyacı yoktur. Kültür savaşları, siyasal, sosyal, ekonomik ve kültürel iktidarı elde etmek isteyen kişilerin, kurumların ve kliklerin yapay bir şekilde icat ettikleri yapay ve yıkıcı barbarlık halleridir. İnsanlığın günümüzde dikkat etmesi gereken en önemli şeylerin başında kültür savaşları denilen barbarlık tuzağına düşmemektir.