Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
18 Eylül 2022

Kültür röportajları kitaplaştırılmalıdır

mny_178dc33c78d468ef6f20bc8a3c5e6b0f.PNG

Gazeteci, şair ve yazar Suad Alkan ile röportajımızdan.

Basın yayın organlarında çok önemli röportajlar yapılıyor. Ancak bunların çok az kısmı kitaplaşıyor. Hâlbuki bu kayıtlar mutlaka geleceğe taşınmalıdır.

Geçmişten bugüne muhtelif gazetelerde ve dergilerde kültüre, sanata ve edebiyata dair çok kıymetli röportajlar yapıldı. Peki bunların kaçta kaçını görebiliyoruz. Yazık ki çok azını. Hâlbuki gündemdeki konuların üstünde değere sahip olan bu konuşmaların mutlaka kitaplaştırılması ve gelecek nesillere emanet edilmesi gerekiyor. Bu alanda dört röportaj kitabım çıktı: Bâbıâli’de Hayat, Şiirimizden Portreler, Romancılar Konuşuyor, Kelam ve Kalem. Bunların dışında basılmayı bekleyen başka kitaplar da bulunuyor.

RÖPORTAJIN GÜCÜ

Elbette siyasi, askerî, ekonomik röportajlar da var. Ama biz kültür sanat konuşmaları üzerinde duruyoruz. Soru cevap şeklinde düzenlenen röportaj, bir kitap, bir konu, bir hadise, bir mekân hakkında bilgilendirmek amaçlı yazılır. Esasen radyo ve televizyonlarda yapılan konuşmalar da deşifre edilip kitap hâlinde okuyucuya sunulabilir. Eskiden röportaj türüne mülakat veya hasbıhâl denilirdi. Bugün sohbet, söyleşi veya konuşma olarak da adlandırılıyor. Aslında hepsi de aynı anlama geliyor. Röportaj, Tanzimat’tan sonra gazeteciliğin ortaya çıkardığı önemli ve etkili bir tür. Daha ziyade gazeteciler bu yazı türünü sevdi ve kullandı. Ama edebiyatçılardan da bu türe yönelen pek çok isim var. Röportajlarda yorum bulunduğu için okuyucudan çok ilgi görmüştür.

BİLGİLENDİRİCİ OLMALI

Röportajlar, öğretici ve bilgilendirici olmalı. Bir olayı, durumu, şahsiyeti, meseleyi, araştırma, inceleme, gezip görme yoluyla ya da soruşturma yöntemiyle yansıtmalıdır. Yazar, en çok bilgi sahibi olduğu konu hakkında mülakat yapmalıdır. Röportaj yapacağı konuyu çok iyi araştırmalı ve bilmelidir. Önemli bir husus da, röportaj konusunun çok fazla geniş tutulmaması gerektiğidir. Konuşacağımız kişi çok yönlüdür belki de. Hem sözlük yazarı, hem hikâyeci hem de şair olabilir. Biz soruları hazırlarken bütün cephelerini ele alıp sorularımızı çoğaltırsak hem yazarın hem de okuyucunun dikkati dağılabilir. Mümkünse en güçlü olduğu hususlarla ilgili olarak konuşalım. Mesela, Türkiye genelinde tanınmış bir sözlük yazarı ise bu merkezde sualleri kendisine yöneltelim. Röportajın başında veya sonunda diğer çalışmalardan söz edilebilir.

Bazı edebiyat tarihlerinde ve ansiklopedilerde edebî türler arasına röportaj alınmamışsa da çoğunda var. Bugün edebî mülakat, müstakil bir tür olarak edebiyat sözlüklerinde ve tarihlerinde yer alıyor. Röportajın baş taraflarında, konuşulan kişinin biyografisi verilmelidir. Bazıları, bunu mülakatın sonuna eklemeyi tercih ediyor. Okuyucu, fikirlerine müracaat edilen kişinin hayatını kısaca da olsa bilmelidir.

BİZDE RÖPORTAJ KİTAPLARI

Bizde röportaj başlangıçta mülakat kelimesiyle eşdeğerdi. Ünlü edebiyatçı Ruşen Eşref Ünaydın, 1917 yılında tanınmış ediplerle mülakat yapmıştır. Adı Diyorlar ki… Bu eser, röportaj türünün bizdeki ilk ciddi örneği kabul ediliyor. Ünaydın’ın, aralarında Abdülhak Hâmit, Halit Ziya Uşaklıgil, Mehmet Emin Yurdakul, Halide Edib Adıvar gibi meşhur yazar ve şairlerle yaptığı bu konuşmalar, çok bilgilendirici ve edebiyat tarihine ışık tutucu mahiyettedir. Bilinmeyen birçok malumat bu eserden öğrenilmiş, hatta bu bilgiler, edebiyat tarihlerine ciddi malzeme oluşturmuştur. Bu tarz konuşmaları, basın ve kültür dünyasında devam ettirenler var. Hikmet Feridun Es’in Bugün de Diyorlar ki (1932), Mustafa Baydar’ın Edebiyatçılarımız Ne Diyorlar (1960), Gavsi Ozansoy’un 40 Yıl Sonra Diyorlar ki (1962) ve Yaşar Nabi Nayır’ın Edebiyatçılarımız Konuşuyor (1976) diğer önemli mülakat kitaplarıdır. Yahya Kemal Beyatlı’nın Edebiyata Dair adlı eserinin mülakat bölümünde, muhtelif konularda edebiyatçılarla gerçekleştirilmiş konuşmalar vardır.

Röportaj türüne giren metinler, öğretici, bilgilendirici gazete yazıları olabildiği gibi eğlendirici özelliklere de sahip bulunabilir. Röportajın çok yönlü ve çok cepheli olması dolayısıyla farklı okuyucular, değişik şekillerde yapılmış röportajdan etkilenebilir. Bu türün temel işlevi, bir gerçeği, araştırma ve inceleme yaparak, gezip görme yoluyla veya soruşturma metoduyla yalın ve anlaşılabilir şekilde okuyuculara yansıtmaktır.

RÖPORTAJ NİÇİN ÇOK SEVİLİYOR?

Çok sevilen röportaj, diğer temel edebî türler arasında sayılmaz. Yani hikâye, şiir, makale ve deneme gibi asıl türlerden değildir. O, daha ziyade gazeteciğin önemli bir dalıdır. Bilgiyi, haberi, gerçeği, çarpıcı ve açık bir dille okuyucuya ileten bir yazı türüdür. Okuyucuyu bıktırmadan, sıkmadan, kendini tatlı tatlı okutan, gücünü ve inandırıcılığını belgelerden alan bir yazı biçimidir. Röportaj, bizde gazeteciliğin başlıca kollarından birisi olagelmiştir. Gazeteciliğin temel unsurlarından birisi olmakla birlikte edebiyatın da sevilen bir türü olarak son zamanlarda gelişti. Özetle röportaj, bilgi, birikim ve değer taşıyan, toplumun sosyal, kamu ve kültürel alanlarında önde gelen kişileriyle gerçekleştirilen seçkin konuşmalardır. Amaç, bu mümtaz şahsiyetlerin birikiminden başkalarının istifade etmesini sağlamaktır. Bu bakımdan yazı çalışmalarında en renkli, faydalı ama aynı zamanda da en zor olan türlerden biri de röportajdır. Öyleyse bu mühim konuşmalar gazete ve dergi sayfalarında bırakılmamalı, mutlaka kitaplaşarak kültür hayatına kazandırılmalıdır.

ahmet kanlidere_3807060c72c91dfcc5de94f680e663bb.jpg

TÜRK DÜNYASI UZMANLARI

Bugünlerde yayımlanan Türk Dünyası Uzmanlarıyla Söyleşiler, önemli bir röportaj kitabı. Ahmet Kanlıdere’nin hazırladığı kitapta, Türk dünyasının muhtelif meseleleri 23 bilim insanıyla etraflıca konuşuluyor. Mercek altına alınan konular derinlemesine işleniyor. Ötüken Neşriyat tarafından yayımlanan eserin başında kısa bir süre önce ebedî âleme uğurladığımız Abdülkadir Donuk da var. Hoca, Kader Aslan Doğan tarafından yapılan röportajda, hayati hususlara temas ediyor. Gençlere şu anlamlı öğütte bulunuyor: “Ülkemizde son yıllarda cereyan eden olaylara bakarak diyorum ki, önce vatana ve bayrağa sahip çıkmanın şuuru içerisinde olsunlar. Bayrağın dalgalanmadığı yerde ezan sesi duyulmaz, esir olursunuz, aile hayatımız olmaz, kadın ve kızlarımız cariye olur, namus ve iffetimiz ayaklar altına alınır. Suriye’de yaşananlar hatırlanmalıdır. Onun için diyoruz ki, ‘Her şey vatan için.’ Allah hiç kimseyi vatansız ve bayraksız bırakmasın.” Farklı kişiler tarafından gerçekleştirilen röportajlarda ilim dünyamızda eser bırakmış olan akademisyenler, samimi şekilde yaptıklarını ve yapamadıklarını anlatıyorlar. Hatıra tadı taşıyan kitapta Abdülvahap Kara, Ahmet Bican Ercilasun, Ahmet Kanlıdere, Mehmet Saray, Nadir Devlet de bulunuyor.

inci_fc56a0605dc47f38e575c54e0d23c59e.jpg

İNCİ HOCA’NIN TAVSİYELERİ

Hami Demir’in Prof. Dr. İnci Enginün ile yaptığı röportajda verimli bir hayat tecrübesini görüyoruz. Hoca hayatını ve hatıralarını anlatırken, yine karşısında talebeleri varmış gibi faydalı olmaya çalışıyor. Hocalarından, meslektaşlarından, talebelerinden içtenlikle bahsediyor. Hocamız, tanınmış şair ve yazarların arka planlarından da söz ediyor. Tavsiyelerini gençlerimiz mutlaka okumalı, uygulamalı ve onun gibi Türk edebiyatına büyük hizmetlerde bulunmalıdır. İşte o tavsiyeler: “Mesleğinizi seviyorsanız yapın. Ben bu mesleği sevdim. Dertleriyle, kavgasıyla, gürültüsüyle de sevdim. Meslek hayatınızda kavgacı olmayın ama kavgadan da korkmayın. Yani herkes bilsin ki, eğer bir şey olursa kavga edebilir, sakin hâline bakmayın. Yapabildiğiniz şeyi yapın. Ben onu da yaparım, bunu da yaparım diye dağılmayın. Zaten yapmak için elinize aldığınız şey sizi isteseniz de istemeseniz de dağılmaya mahkûm eder. Çünkü bir şeye başladığınız zaman, ötekini de göreceksiniz. Dağılmayın. Benim hâlâ tamamlanmamış en azından elli tane makalem vardır. Başlamışım bir noktaya gelmiş kalmış. O yüzden önce neyi yapıyorsanız, onu bitirin.”

VAZİYET SEBEP ÇARE

Gazeteci, şair ve yazar Suad Alkan’ın 1974 yılında yaptığı “Vaziyet Sebep Çare” başlıklı röportajlar da Uludaz Yayınları tarafından çıktı. Doğrusu bu eserin vücut bulması için yazarımızı sıklıkla teşvik ettim. Zira bugün çoğu aramızda bulunmayan edebiyatçılar, yazarlar, sanatkârlarla Türkiye’nin o dönemde yaşadığı sosyal sıkıntılar ve meseleler, mükemmel biçimde müzakere edilmiş. Yarım asır önceki Türkiye’nin net fotoğrafını görebiliyoruz. Belge sayılabilecek yüksek konuşmalar dizisidir Vaziyet Sebep Çare. Bakın kendileriyle görüşülen isimler arasında kimler var: Nihad Sâmi Banarlı, Ahmet Kabaklı, Ayhan Songar, Alaeddin Yavaşça, Abdurrahman Şeref Güzelyazıcı, Gürbüz Azak, Vehip Sinan, Yılmaz Duru, Fahrettin Kerim Gökay, Mehmet Kaplan, Arif Sami Toker, Mustafa Sungur, Sadri Alışık, Ümit Yaşar Oğuzcan, Halit Refiğ, Servet Armağan.

Her biri ülke meseleleri hakkında kafa yormuş pek çok aydınımız daha var. Konuşmasında, “Bizim en sağlam müessesemiz ailemizdir. Türk ailesi tarihin en eski devirlerinden beri bu milleti ayakta tutan en kuvvetli müessesedir.” diyen Nihad Sâmi Banarlı, “Bu millet İslâm imanı uğruna bin yıl şehit vermiştir.” sözleriyle devam ediyor. Edebiyat tarihçimiz, bu büyük destanlardan ikisinin Çanakkale ve İstiklâl Harbi’nde yaşandığını ilave ediyor. Ezcümle röportajlar, kütüphanelerin eski gazete ve dergi raflarında unutulmamalı; kitaplaştırılarak günümüz insanlarının istifadesine sunulmalıdır.