Kültür olarak teoloji
İnsan, aklının, bilgisinin, birikiminin, tecrübelerinin, arzularının ve duygularının etkisinde olarak zihnini ve bilincini insani ve dünyevi kanallara yöneltmektedir. İnsan zihnini ve bilincini insanüstü ve insan dışı kanallara yönelten ve şekillendiren hiçbir gerçek yol yoktur. Kültür, insanın karşısına sadece insani olanı koymaktadır. Kültürel bir tecrübe olarak teolojinin, insan zihninin ve aklının karşısına üstün ve tartışılmaz konumda insan ve doğaüstü kaynakları ve kanalları çıkarma iddiasında bulunmasının hiçbir gerçekliği bulunmamaktadır. İnsan zihni ve bilinci, gene kültürün etkisi altında insan ve doğaüstü kurgular oluşturmakta, kendi oluşturduğu kurguların kendi zihnini etkilemesine ve şekillendirmesine gene içinde bulunduğu kültürden dolayı maruz kalmaktadır.
İstisnasız bütün insanlar, kendi içinde bulundukları kültür dünyasına uygun olarak yaşamakta, bilmekte, düşünmekte, davranmakta, duygusunu yaşamakta, haz almakta, güç devşirmekte, kazanmakta ve söz söylemektedirler. İçinde bulunduğu tarihin, toplumun ve kültürün dışında ve üstünde söz söyleyen ve yaşayan hiçbir kişi yoktur. İnsan ve kültür dışı ve üstü sözler söylediklerini iddia edenler, gene kültür, tarih ve toplum içinde konuşmakta ve yaşamaktadırlar. Değerli, anlamlı ve verimli olan akıl, hayat, kültür, toplum ve tarih içinde söz söylemektir. İnsan ve kültür dışı ve üstü söz söylediğini söylemek, hiçbir söze, yücelik, derinlik ve anlamlılık kazandırmamaktadır. Kültür ve insan üstü geldiği veya söylendiği iddia edilen sözlerin hiçbir ayrıcalığı, üstünlüğü ve mutlaklığı yoktur.
Tarih boyunca insanları teolojik metinler yazmaya ve üretmeye motive eden ve yönelten dinamik, insan aklı, bilgisi ve birikimidir. İnsanı teolojik bir metin yazmaya yönelten bir kutsal ruh yoktur.Teolojik metinlerin tamamının arkasında insan nefesi vardır. Teolojik metinlerde insana dair her şey vardır. İnsanın nefesiyle hayat bulan teolojik kaynaklar, insandan geldikleri ve insanı anlattıkları için değerlidirler. İnsanı, sadece insan anlatabilir, anlayabilir ve anlamlandırabilir.Felsefe, teoloji, edebiyat, müzik, sanat, insanı anlama ve anlatma tecrübeleridirler.İnsan sözü değerlidir. Teoloji, insanın insana dair sözü olduğu için anlamlı, verimli ve önemlidir.Başında, ortasında ve sonunda insanın olduğu bir teoloji, insana dair anlamlı sözler söyleyebilir ve metinler koyabilir. İnsana yabancılaşan sahte teolojiler, insanla, hayatla ve dünyayla ilişkilerini kaybetmekte, ucube doğmalara dönüşmektedirler.
Kültür içinde teoloji yapıldığı takdirde rafine edilmiş bir teolojik düşüncenin üretilmesi mümkündür. Kültür içinde üretilen teoloji, kültür içindeki sanattan, bilimden, akıldan, felsefeden, müzikten, maneviyattan, doğadan, ilişkilerden, eğitimden etkilenmekte, beslenmekte ve gelişmektedir. Kültür içinde üretilen teolojinin kapıları hiç kapanmamaktadır. Kültür ve akıl dışı ve üstü olduğunu iddia eden teolojiiler, kapılarını insana, değişime ve hayata kapatmakta, kaba, kuru ve ruhsuz formlara ve hükümlere dönüşmektedirler. Felsefe, bilim ve akılla düşüncelerini rafine eden kültürlü insanlar, rafine bir teolojik düşünüş, duyuş ve davranış biçimi geliştirebilmektedirler. Felsefeden, bilimden ve akıldan yoksun çevrelerde teoloji olmadığı gibi, teolojimsi olarak söylenen şeyler çölleşen ve kuraklaşan mutlak kabullerden başka bir şey değildir.
Teoloji, aslında kültürü genişletme ve derinleştirme faaliyetidir. Kendini kültür üstü ve dışı olarak dayatan teolojiler, kültürün içini boşaltmakta, kültürü yüzeyselleştirmekte ve darlaştırmaktadırlar. Teolojinin en büyük yanılgısı, kültürün asli görevinin kendisini korumak ve devam ettirmek olduğunu sanmasıdır. Kültür, teolojinin bekçisi ve mahkumu değildir. Bütün teolojiler, değerler ve doktrinler, kültür içinde değişirler, yenilenirler ve gelişirler. Teoloji, kültüre hükmetmeye girişmemelidir. Kültür içinde üretilecek ve geliştirilecek bir teoloji, anlamlı insani sözler ve mesajlar üretebilir.