Kültür iktidarı kimde? 4
Ak Parti iktidarı 17 senedir iktidarda. Mevcut vesayet rejimine karşı olarak Anadolu insanının teveccühüyle iktidara geldi ve hala bu desteği koruyarak gücü elinde tutuyor. Peki siyasi iktidar, mevcut rejimin vesayet anlayışına, emperyalizmin dayattığı yaşam tarzına, kültür iktidarını elinde tutan küçük ve azgın bir azınlığın, milletin inancına ahlakına kültür ve geleneklerine açtığı savaşa karşı iken neden hala kültür iktidarı bu azınlığın elindedir sorusu gelir karşımıza.
“Davasının merkezine estetik idrak ve anlayışını oturtamayan hiçbir hareket başarılı olamaz” der Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu.
Estetik idrak nedir? Neye nispetle oluşur-oluşturulmalıdır? Hayatın tabi akışına, tabir caizse nasıl yedirilir? Önceki yazılarımda, kültür iktidarı meselesini siyasi iktidar ile birlikte okumak gerektiğini belirtmiş “emperyalist dünya düzeninde, emperyalizmin yaşam tarzına uygun inşa edilmiş sistemin güdücüsü olanların, ellerindeki gücü bu sistemi yaşatmak için kullandığına” değinmiş, kültür iktidarını ele geçirmenin yolu siyasi iktidarı ele geçirmekle açılıyor demiştik.
Siyasi iktidarı ele geçirmeden-güç-kültürel iktidarı hâkim kılamayız” cümlesinin üzerine şu soru sorulmalı. Biz siyasi iktidarı ele geçirdik mi?
İşte bu noktada “sistemi değiştirmeyi hedeflemeyen hiçbir hareket gayesine eremez” sözü aklımıza gelir. Sadece mevcut düzende siyasi iktidarı ele geçirmek değil, sistem olarak yeni bir ruh ve anlayışı sistem çapında hâkim kılmadan, kültür iktidarını ele geçirmenin mümkün olamayacağı sonucuna ulaşırız.
Çünkü Kültür, sistem çapında bir dünya görüşünün insana va’z ettiği yaşam tarzında ortaya çıkar ve “NİSPET ETTİĞİ DÜNYA GÖRÜŞÜNÜN” eserlerini sunar.
Batıcı bir sistemde, Batıcı bir yaşam tarzı ve kültürüne göre yetişmiş zihnilerin vereceği eser, Batı kültürünün yansıması olacaktır.
Kendi inancına kültürüne gelenek ve örfüne göre hayatını şekillendiremeyen insanlar, başkasının dayattığı hayatın kültürünü yaşar. Son tecritte bütün kavga yaşam tarzı üzerinedir. Nasıl yaşayacağız, neye ve hangi ölçüye, hangi ahlaki temele göre yaşayacağımızın kavgasıdır.
Bugün muhafazakar kesim de dahil yaşam tarzı, tüketim alışkanlıkları, meselelere bakış açısı ve aidiyet sorununun kaynağı, öncelikle kim olduğumuzu, neye nispetle nasıl bir hayat dizayn etmemiz gerektiğini ortaya koyamamanın neticesidir ki; diliyle Müslüman yaşantısıyla Batılı, kültürüyle Doğulu yaşantısıyla Batılı, zihniyle ise karma karışık bir hale getirdi bizi.
İktidar inanç, anlayış ve yaşam tarzı olarak bize uygun olsa dahi, sistem Batı dünya görüşüne göre olduğundan, neticede kültür alanında ortaya çıkan eserler o çerçevede olmakta ve nihayetinde vesayetçi rejimin yetiştirdiği, yolunu açtığı ve parlattığı “kültür temsilcileri” de bu yüzden hala kültür iktidarını ellerinde tutabilmektedirler.
Bu kadar etkin siyasi ve ekonomik güce rağmen mevcut durumun hala bu noktada oluşu, fikirsiz kadroların meselenin ehemmiyetini anlayamamış olmalarından kaynaklanmaktadır. Kültür meselesini kısır bir idrakle kültürü turizmle bağlantılı kurumlar üzerinden yürütmek veya belediyelerin şiir geceleri düzenlemesiyle halledeceğini düşünen sığ bakış açısına sahip yetkililerdir sebep…
Sistemi inşa eden zihniyet, kültürel iktidarı elinde tutarken Anadolu irfanına sahip, kendini yetiştirmiş, sanatta edebiyatta fikirde ve aksiyonda kendi inanç ve idealine uygun bir dünya hayali kuran insanlar mücadelelerine devam edip, dayatmalara karşı milleti ruhundan yakalamaya çabalıyor. Hala bu gayret içindeler. Fakat nihayetinde mesele siyasi iktidarın “yeni bir ruh ve anlayışla yeni bir sistem inşa etmesine dayanır.”
Dışardan kuşatılmış bir ülke, içerden kuşatılmış zihinler ve ruhumuzu tarumar etmeye çalışan ve maalesef “dayatılan ama makbul görülen yaşam tarzımızla” derin bir handikap içerisinde sürdürüyoruz hayatımızı.