Kültür iktidarı kimde?
Sonda söyleyeceğimizi en başta söyleyelim. Ülkemizde kültürel iktidar, hâlâ sistemin kurucu zihniyetinin elindedir…
Kültür-İrfan, yüzlerce yıllık birikimin, bilginin yaşantının insanlarda kalıplaşmış bir anlayışa dönmesidir. İnsan ve cemiyetin ruh köküyle olan bağını bilgi, anlayış ve estetik bir idrakle tezahür ettirmesidir kültür. Kültürlü kişi diplomalı kişi demek değildir ki bu zamanda herkes diplomalı ama genel seviyenin hali de ortada. Kültür, zarafeti, anlayışı ve bünyeleşmiş estetik idrakini içinde barındırır. Zekâyı, aklı ve hâdiseleri kuşatan bir bakış açısını gösterir. Her milletin kendi inancına tarihine örfüne geleneklerine dayanan bir kültürü vardır.
Bizde kültür iktidarı, Cemil Meriç’in; “Avrupa Tanzimat'tan beri aynı emelin kovalayıcısıdır: Türk aydınında mukaddesi öldürmek. Mukaddesi yani İslamiyet'i.” cümlesiyle İfade ettiği hakikat, Tanzimat ile şekil bulmuş, Osmanlının yıkılış sürecine hizmet etmiş ve Cumhuriyetin kurucu unsurlarıyla birlikte iktidar olmuştur.
***
İktidar güç demektir. Yedi düvel ile savaştan çıkmış, erini erkeğini kaybetmiş, iktidarı rejimiyle birlikte değiştirilmiş Anadolu insanı hayatta kalma mücadelesi verirken, sistemin kurucuları, Batıcı zihniyetle yetişmiş tuzu kuru aydınlarla devletin her bir köşe başını tutmuş ve kendi zihniyeti dışındaki kimseye yaşam hakkı tanımamıştı.
Tiyatro, sinema, güzel sanatlar, edebiyat ve aklınıza gelebilecek her alanda, geçmişi kötüleyen, Anadolu insanını ruh kökünden kopartmaya dönük çalışmalar yapan ve her şartta devlet gücüyle korunan kollanan desteklenen “yeni rejimin kültür inşacıları” sistemin ve gelecek nesillerin kültürel kodlarını oluşturmaya çalıştı.
Batıyı “çağdaş ve medeniyetin mihrak noktası olarak gören” bu zihniyet, kendileri gibi düşünmeyen, istedikleri şekilde eserler vermeyen insanların, hukuk sopasıyla kafasını ezmekten âdeme mahkûm etmeye, kumpaslarla itibar suikastından zindanlarda çürütmeye kadar her türlü zorbalığı kullanarak yaşam hakkı tanımadılar.
***
Siyaseten her on yılda bir yapılan darbeler, kültür sahasında devamlı gerçekleştiriliyordu. Hem devletin gücünü arkasına alan görevlilerce hem de güya “sivil görünümlü” çapsız ve kalitesiz aydın, sanatçı, yazar-çizer tarafından.
Hem sistemin kurucularının hoşuna gitmeyen siyasi fikri edebi eserlerde sansür uygulandı ve bu çerçeveye giren yazar,çizer,sanatçı,siaysetçi kim varsa yıllarca hedefe konularak zulme maruz bırakıldılar.Düşünün bir, Kazım Karabekir gibi Cumhuriyetin kurucularından olan koskoca paşa bile bu baskıya maruz kalmıştı.
***
Bu çerçeveden bakınca o günden bu güne uzanana isimlerin, yazar, sanatçı, aydın vs. isimlerin meşruiyeti de sistemi kutsayıp kutsamamalarıyla alakalıdır. Meselâ edebiyat-şiir alanında eşcinsel lobinin onay vermediği hiçbir eser ve yazarına yol verilmediği, sinema tiyatro alanında belirli zihniyete sahip lobilerin onay vermediği kişilerin parlatılmadığı, akademik çevrede malum zihniyete boyun eğmeyenlerin akademik kariyerinin başlamadan bitirildiği birçok defa yazıldı çizildi konuşuldu ülkemizde.
Batılı bir yazarın “"Kültürel bir çöl yaratılmışsa, orada her şey satılabilir. Çünkü çölde her şey mucize etkisi yapar" sözü, neredeyse bir asırlık kültür faaliyetimizin neticesini izah eder mahiyettedir.
Neticede ülkenin siyaset ve kültür alanında köşe başını tutan bu azınlık zihniyetin istemedikleri, onay vermedikleri kimse geçemesin diye ördükleri duvarda, ağır bedeller de ödeyen milletin alttan üste doğru baskısıyla gedik açıldı ve mesele başka bir noktaya doğru çevrildi.
Bir sonraki yazımda açılan gedikten içeri girdiğimiz halde netice neden değişmedi onu yazacağım.