"Kullarım içinde şükredenler pek azdır!.."
Gerçek
mânâda şükreden bir kul olabilmek büyük bir meziyettir. Âyet-i kerimelerde
buyuruldu ki: “İnsanların çoğu şükretmezler.” (Bekara 243), “Kullarım
içinde şükredenler pek azdır.” (Sebe 13)
Nimet;
umumî olunca, herkese gelince insan bu nimetin kıymetini bilemez. Görmek büyük
bir nimet iken, herkeste göz olduğu için görme nimetine her zaman
şükretmeyebiliriz. Gençler, yaşlanmadan gençliğin kıymetini bilmezler.
Hastalar, sağlığın kıymetini daha iyi anlar. Fakirler zenginliğin kıymetini
daha iyi bilir. Hayatın kıymetini de ancak ölüler anlar. Şu halde yaşlanmadan
gençliğin, hastalanmadan sıhhatin ve ölmeden önce de hayatın kıymetini bilip
şükretmelidir ki; şükretmeyen basit çoğunluğa değil, şükreden kıymetli azınlığa
dahil olabilelim.
Şükreden
bir kul olmak için, Rabbimizin bu konudaki ikazlarını çok iyi dinlemeli ve
derhal gereğini yapmalıyız! Âyet-i kerimelerde buyuruldu ki:
“İşitmez
misiniz?” (Kasas 71)
“Görmez
misiniz?” (Kasas 72)
“Aklınızı
çalıştırmaz mısınız?”
(Araf 169)
“Düşünmez
misiniz?” (Enam 50)
“Hatırlamaz
mısınız?” (Secde 4)
“Sakınmaz
mısınız?” (Müminun
32)
İşte
yüce Rabbbimiz celle celalüh bu ve benzeri âyet-i kerîmelerle bize; nimetlerini
hatırlatmakta ve önce tefekküre, sonra da bu vesileyle şükre davet etmektedir.
Biz günahkâr kullara düşen görev ise, bu yüce davete icabet edip Rabbimizin
istediği şekilde şükreden bir kul olmaya büyük gayret etmektir.
İnsanlardan
gelen iyiliklere de teşekkür etmek gerekir. Hadis-i serifte buyuruldu ki: “İnsanlara
teşekkür etmeyen, Allahü Teâlâya şükretmiş olmaz.” (İmam Ahmed) Zira;
herhangi bir kimse, herhangi bir zamanda, herhangi bir yerde, herhangi bir
kimseye, herhangi bir şeyden dolayı, herhangi bir surette teşekkür ederse, bu
teşşekkür ve övgülerin hepsi Allahü Teâlânın hakkıdır. Çünkü herşeyi ve herkesi
yaratan, koruyan ve her iyiliği yaptıran Odur. O hatırlatmazsa, kimse, iyilik
yapmayı irade edemez. Kulun iradesinden sonra, O da istemedikçe, kuvvet ve
fırsat vermedikçe, hiçbir kimse, hiçbir kimseye, zerre kadar iyilik yapamaz.
Başkalarından gelen iyilikler, yine O’ndan gelmektedir. İnsanlara, iyilik yapma
istek ve iradesini veren O’dur. O’ndan başkasından iyilik ve ihsan beklemek,
dilenciden sadaka istemek gibidir.
Şükür,
yüce kitabımız Kuran-ı kerimde geniş bir şekilde yer almıştır. Âyet-i
kerimelerde buyuruldu ki:
“….Bütün
bunlar O’nun lütfedeceği nasibi aramanız ve nimetine şükretmeniz içindir.” (Nahl 10-14)
“İşte
bu hayvanları biz, şükredesiniz diye sizin istifadenize verdik.” (Hac 36)
“Ne
kadar az şükrediyorsunuz!”
(Secde 9)
“(Allah:) Size kulaklar, gözler,
kalpler verdi ki şükredesiniz.” (Nahl 78)
“Biz
şükredenlerin mükâfatını vereceğiz.” (Âl-i
İmran 145)
Şükür,
sünnet-i seniyyede de çok geniş yer almıştır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
“İman iki kısımdır. Yarısı sabırda, yarısı
şükürdedir.”
(Beyhakî)
“Müminin
her işi, hayırdır. Nimete şükreder, hayra kavuşur. Belaya uğrayınca da,
sabreder, yine hayra kavuşur.” (Müslim)
“Cennetin bedeli: ‘La ilâhe illallâh’, nimetin
bedeli ‘elhamdü lillâh’tır.” (Deylemi)
“İnsanların
en efdali, çok hamd edenlerdir.” (Taberani)
“Sizin,
günah işlemenizden çok, nimetlere şükür etmemenizden korkuyorum. Şükredilmeyen
nimetler öldürücü ve yok edicidir.”
(İbni Asakir)
“Bir
kimse, Allahü Teâlânın kendisine verdiği nimete ‘elhamdü lillâh’ derse, o
nimetin şükrünü ödemiş olur. Bir daha derse sevabı artırılır. Üçüncü defa
derse, günahları affolur.” (Beyhekî)
İnsanların;
Allahü Teâlânın emir ve yasaklarından uzaklaştıkça, geçimsizlik, sefalet ve
sıkıntı ile kıvrandıkları hep görülmüştür. Teknoloji, akıllara hayret verecek
şekilde ilerlediği halde dünyadaki huzursuzluğun ve sıkıntının azalmadığı hatta
arttığı görülmektedir. Allahü Teâlâ, insanların saadetlerine sebep olan şeyleri
emretti, felaketlerine neden olanları da yasak etti. Bir kimse, Allahü Teâlânın
ihsan ettiği nimetlerin kıymetini bilir, buna göre yaşar, kendinde bir değişme
olmazsa, bu kimseye verilen nimetler hep onda kalır hatta artar. Bu hal, insan
gibi cemiyet ve milletler için geçerlidir. Âyet-i kerimede buyuruldu ki: “Bir
millet, kendini bozmadıkça, Allah onların hallerini değiştirmez! (Ellerindeki
nimeti almaz.)” (Ra’d 11)