Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
27 Ağustos 2023

​"Kullarım içinde şükredenler pek azdır!.."

Gerçek mânâda şükreden bir kul olabilmek büyük bir meziyettir. Âyet-i kerimelerde buyuruldu ki: “İnsanların çoğu şükretmezler.” (Bekara 243), “Kullarım içinde şükredenler pek azdır.” (Sebe 13)

Nimet; umumî olunca, herkese gelince insan bu nimetin kıymetini bilemez. Görmek büyük bir nimet iken, herkeste göz olduğu için görme nimetine her zaman şükretmeyebiliriz. Gençler, yaşlanmadan gençliğin kıymetini bilmezler. Hastalar, sağlığın kıymetini daha iyi anlar. Fakirler zenginliğin kıymetini daha iyi bilir. Hayatın kıymetini de ancak ölüler anlar. Şu halde yaşlanmadan gençliğin, hastalanmadan sıhhatin ve ölmeden önce de hayatın kıymetini bilip şükretmelidir ki; şükretmeyen basit çoğunluğa değil, şükreden kıymetli azınlığa dahil olabilelim.

Şükreden bir kul olmak için, Rabbimizin bu konudaki ikazlarını çok iyi dinlemeli ve derhal gereğini yapmalıyız! Âyet-i kerimelerde buyuruldu ki:

“İşitmez misiniz?” (Kasas 71)

“Görmez misiniz?” (Kasas 72)

“Aklınızı çalıştırmaz mısınız?” (Araf 169)

“Düşünmez misiniz?” (Enam 50)

“Hatırlamaz mısınız?” (Secde 4)

“Sakınmaz mısınız?” (Müminun 32)

İşte yüce Rabbbimiz celle celalüh bu ve benzeri âyet-i kerîmelerle bize; nimetlerini hatırlatmakta ve önce tefekküre, sonra da bu vesileyle şükre davet etmektedir. Biz günahkâr kullara düşen görev ise, bu yüce davete icabet edip Rabbimizin istediği şekilde şükreden bir kul olmaya büyük gayret etmektir.

İnsanlardan gelen iyiliklere de teşekkür etmek gerekir. Hadis-i serifte buyuruldu ki: “İnsanlara teşekkür etmeyen, Allahü Teâlâya şükretmiş olmaz.” (İmam Ahmed) Zira; herhangi bir kimse, herhangi bir zamanda, herhangi bir yerde, herhangi bir kimseye, herhangi bir şeyden dolayı, herhangi bir surette teşekkür ederse, bu teşşekkür ve övgülerin hepsi Allahü Teâlânın hakkıdır. Çünkü herşeyi ve herkesi yaratan, koruyan ve her iyiliği yaptıran Odur. O hatırlatmazsa, kimse, iyilik yapmayı irade edemez. Kulun iradesinden sonra, O da istemedikçe, kuvvet ve fırsat vermedikçe, hiçbir kimse, hiçbir kimseye, zerre kadar iyilik yapamaz. Başkalarından gelen iyilikler, yine O’ndan gelmektedir. İnsanlara, iyilik yapma istek ve iradesini veren O’dur. O’ndan başkasından iyilik ve ihsan beklemek, dilenciden sadaka istemek gibidir.

Şükür, yüce kitabımız Kuran-ı kerimde geniş bir şekilde yer almıştır. Âyet-i kerimelerde buyuruldu ki:

“….Bütün bunlar O’nun lütfedeceği nasibi aramanız ve nimetine şükretmeniz içindir.” (Nahl 10-14)

“İşte bu hayvanları biz, şükredesiniz diye sizin istifadenize verdik.” (Hac 36)

“Ne kadar az şükrediyorsunuz!” (Secde 9)

(Allah:) Size kulaklar, gözler, kalpler verdi ki şükredesiniz.” (Nahl 78)

“Biz şükredenlerin mükâfatını vereceğiz.” (Âl-i İmran 145)

Şükür, sünnet-i seniyyede de çok geniş yer almıştır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

“İman iki kısımdır. Yarısı sabırda, yarısı şükürdedir.” (Beyhakî)

“Müminin her işi, hayırdır. Nimete şükreder, hayra kavuşur. Belaya uğrayınca da, sabreder, yine hayra kavuşur.” (Müslim)

“Cennetin bedeli: ‘La ilâhe illallâh’, nimetin bedeli ‘elhamdü lillâh’tır.” (Deylemi)

“İnsanların en efdali, çok hamd edenlerdir.” (Taberani)

“Sizin, günah işlemenizden çok, nimetlere şükür etmemenizden korkuyorum. Şükredilmeyen nimetler öldürücü ve yok edicidir.” (İbni Asakir)

“Bir kimse, Allahü Teâlânın kendisine verdiği nimete ‘elhamdü lillâh’ derse, o nimetin şükrünü ödemiş olur. Bir daha derse sevabı artırılır. Üçüncü defa derse, günahları affolur.” (Beyhekî)

İnsanların; Allahü Teâlânın emir ve yasaklarından uzaklaştıkça, geçimsizlik, sefalet ve sıkıntı ile kıvrandıkları hep görülmüştür. Teknoloji, akıllara hayret verecek şekilde ilerlediği halde dünyadaki huzursuzluğun ve sıkıntının azalmadığı hatta arttığı görülmektedir. Allahü Teâlâ, insanların saadetlerine sebep olan şeyleri emretti, felaketlerine neden olanları da yasak etti. Bir kimse, Allahü Teâlânın ihsan ettiği nimetlerin kıymetini bilir, buna göre yaşar, kendinde bir değişme olmazsa, bu kimseye verilen nimetler hep onda kalır hatta artar. Bu hal, insan gibi cemiyet ve milletler için geçerlidir. Âyet-i kerimede buyuruldu ki: “Bir millet, kendini bozmadıkça, Allah onların hallerini değiştirmez! (Ellerindeki nimeti almaz.) (Ra’d 11)