Kul hakkıyla gitmeyin!
Helalinden kazandığınız bir hakkın elinizden alınmasını ne pahasına olursa olsun korursunuz. Helal kazanç, önemli olan budur. Helal kazanç da alın teriyle elde edilir. Nedir alın teri? Kim akıtır bu teri?
Emeğinizin karşılığını alabiliyorsanız mutlusunuzdur. Mutluluk tek taraflı da değildir. Siz gülerken, başkaları ağlıyorsa bu mutluluk da hak değildir. Eşit ve adil paylaşım haktır.
Sınıf farkının olmadığı bir toplumda insan haklarının ihlal edilmediğini düşünürsünüz. Modern toplumlar, çağcıl ve insanu00ee değerleri önceleyen normlar üzerine yükselir. Ne güzel cümle, değil mi? Peki, böyle midir gerçekten? Gerçekten sosyal adalet dediğimiz şey, toplumun tümünü sarıp sarmalamış mıdır? Herkes halinden memnun mudur? Yoksa insanoğlu, nereden geldim bu dünyaya mı, diyor? Hal böyle olumsuz ise bunu dedirtenler kimler?
Modern toplumları yönetmek kolay değildir. Birey olmanın şuuruyla hareket eden yığınları yönetmek zordur. Hak, adalet, paylaşım, yönetişim ve organizasyon gibi kavramların ciddi bir karşılığı ve hikayesi vardır bu toplumlarda. Bedelsiz bir şey yoktur. Her hak bir bedel ile alınmıştır.
Ne acı değil mi, doğrudan elde ettiğiniz hakkın fazladan bir bedel ile alınması. Hak, güçlünün elinde ateş gibi duruyor. Onu isteyenin yanmayı göze alması gerekir! Tıpkı Nazım'ın şu dizelerinde anlatıldığı gibi:
Ben yanmasam
sen yanmasan
biz yanmasak,
nasıl çıkar karanlıklar
aydınlığa..
Hak arayışımız bireysel olmaktan çıkıp, örgütlü olmaya başlayalı beri şükürler olsun birlikte yanıyoruz! Nedir örgütlü hak arayışı? Sendikacılık.
Ne tehlikeli bir kavramdır aslında sendika. Sendika vesendikalılık yani örgütlülük. Örgüt ise bir başka havalı kavramdır. Örgüt deyince davası uğruna bilenmiş ve adanmış insanlar topluğu geliyor akla. Biraz da tehlikeli,marjinal.
Hakkını söke söke alanlar, alamazlarsa bedel ödeyenler. Nedir bu bedel? Şiddete maruz kalmak mı, yoksa şiddete rağmen dik durmak mı? Bu mücadele menfaat için değil, hak için olmalıdır. Çünkü menfaatte şahsu00ee, hak da toplumsal karşılık vardır.
"Hak arayışında sendikaların hali"
Son günlerin yoğun gündeminden olsa gerek ki hükümet ile sendikalar arasındaki pazarlık, gündemi fazla işgal etmedi. İşgal edecek yer de bulamadı. Her yer işgal edilmiş durumda. Gündem olmak, gündeme girmek ve gündemde kalmak çok zor. Bir de ne önemi var canım, altı üstü zam pazarlığı! Düşünmeye gerek yok. Milyon sayıyı bulan sendikalarımız var. Söke söke alır hakkımızı, değil mi? İnanmıyor musunuz yoksa? Sendikalarımız yok mu yani? Var, hem de kapı gibi!
Kanunla tanınan haklarımız var. Yahu, daha dün sendikal hak diye bir şey yoktu? Sendikaya üye olmak suçtu (memurlar için), bugün bangır bangır bağırıyoruz meydanlarda. Hakkımızı isteriz!
İstesek milyonları dökeriz sokağa, alırız hakkımızı! Adam, ne gerek var hep birlikte yorulmaya. Sendika yöneticilerimiz var. Onlar konuşsun bizim adımıza, temsili demokrasi gibi. Hem de"tekliflere açığız"sloganıyla otursunlar masaya.
Güçlü olan değil, haklı olan kazanır.
Bir de verdiğiniz üye aidatlarını da istemiyoruz, deyin. Deyin ki örgütlü olduğumuz bilinsin, değil mi? Şunu da deyin: Biz her makama alın teriyle geldik, siz rastgele atamadınız!
Hükümet kanadı yüzde bilmem kaç teklif etti, diyor haberde. Masada "hükümetinkanadı"nın sözü daha güçlü olmak durumundadır. Hükümete kanat olan kimdir, ben bilmiyorum!
Yoksa bu kanat, kara budun olmasın! Bu ülke için gazi olup sakat kalan, can verip şehit olan kara budun! Dün İstiklal Savaşı'nda ve terörle mücadelede, bugün 15 Temmuz'da düşünmeden bu ülkeye can bahşedenler.
Alın teri, emek ne aziz kavramlar. İnsanı, insan yapan ayrıcalık da bu ya. Hak mücadelesi.
Denilmiyor mu, kul hakkıyla gelmeyin, diye. Biz de sesleniyoruz gücü elinde bulunduranlara:
Kul hakkıyla gitmeyin!