Kuklalar ve Kuklacılar !
Amerika’nın Türkiye’ye yıllardır operasyon çektiğini bilmemek için aptal, görmemek için kör, duymamak için sağır, anlamamak için de hain olması gerek!
Kaldı ki sadece Türkiye’ye değil, “dünyanın patronu benim ve ben istediğim her yerde istediğim operasyonu yapar, istediğim dizaynı çekerim” diye açıkça söylemiyor mu Amerika?
ABD başkan yardımcısı ve halihazırda ABD başkanlık
seçimlerindeki aday Jo Biden, Türkiye’de Tayyip Erdoğan’ı devirmek için muhalif
politikacılara destek verilmesi gerektiğini ve vereceğini söylediği için
ortalık renklendi bu sıralar.
Bu sözü dile getiren kişi, 15 Temmuz işgal girişimi dedahil, ülkemizde yapılan her darbenin arkasında olan ülkenin en tepesindeki isimlerden birisi. Sanki yeni bir şey söylemiş ve yapacakmış gibi konuşulması çok anlamsızdır bana göre.
***
Mesele ABD ve Batı’nın destek verdiği ve iktidar olarak
görmek istediği kişi ve zihniyetin kim olduğu ve bu zihniyetten nasıl hesap
sorulacağıdır!
Öyle ya, emperyalist ülkeler hep yaptıkları gibi, sadece
kendi menfaatlerine uygun, kukla olan kişi ve kurumlara destek verir ve onların
önünü açarlar…
Kuklacı konuşuyor,
kuklaları tasfiye zamanı…
ABD-CIA destekli düşünce kuruluşlarından finans edilen basın
mensupları, Alman vakıflarından
beslenen politikacı ve akademik çevreler veya küresel para
baronlarıyla iş yaparak onların
ülkemizdeki maşalığını yapan bezirgan takımının kim olduğunu
üç aşağı beş yukarı herkes biliyor.
Biliyor da “meşru” daire içinden çıkmadan mücadele edelim
mantığıyla bunlarla doğru düzgün
mücadele edilemiyor maalesef. Geçenlerde, ‘yurt dışından
finans edilen basın için vatana ihanet ile yargılama yolu açan yasal düzenleme’
Rusya’da yapılmıştı herhalde değil mi?
“Meşru” dairede mücadele, demokratik düzen hikayesine
dayanıyor ve bu “demokrasi hikayesi”
emperyalist AB-D’ye göre, ne hikmetse bizim gibi kontrol
altında tutulması ve sömürülmesi gereken ülkelere gerekli bir şey!
***
Batının demokrasiye inandığını mı düşünüyorsunuz?
Batı hiçbir zaman ne demokrasiye inandı, ne insan haklarına.
Ne seçimlere ne de millet iradesine. Ülkeleri işgal gerekçesi olarak “demokrasi
götürmekten” bahseden AB-D için sadece menfaat ve gücü elinde tutmak vardır.
Seçimlerin hiçbir önemi olmaz. Kral olmuş, demokrasiye aykırı hareket edip
darbe ile iktidara gelen ve binlerce insanı katletmiş bir diktatör olmuş onlar
için önemli değildir. Yüz binlerce insanı katleden ama kendisine bağlı olan bir
cani diktatör, onlar için muteber ve iyi, ama kendi ülkesini düşünen düzgün bir
lider kötüdür.
Bu söylediklerim bu gün fiilen yaşanmıyor mu? Mısır’daki
darbeci diktatör Sisi, Batının en has
adamlarından değil mi? İşgalci İsrail? Veya Suud kralı ile
İngiliz uşağı BAE emiri?
İngiliz demişken, Kraliçenin önünde dizlerini kırıp reverans
yapan seçilmiş başbakanı hatırlamamak olmaz… Her yerde yaptıkları gibi
ülkemizde de emperyalist çıkarlarına uymayan her iktidarı darbe veya algı
operasyonlarıyla devirmeye çalıştılar. Onların politikalarına uymayan kim varsa
içimizdeki ajanları eliyle katlettiler. Menderes’in şehadeti de öyle idi,
Özal’ın gizemli şekilde öldürülmesi de… Cumhurbaşkanımız Tayyip beyi de “kendi
ülkesi ve milletinin” çıkarlarını düşünerek politika yaptığı için sevmiyorlar.
Devirmek için her yolu denemediler mi?
***
Özetle kartlar açık, saflar belli. Bağımsız ve kendi
ülkesinin menfaatini düşünen iktidar istemiyorlar bu topraklarda.
“Dostlarımız” dedikleri kuklaları eliyle de iktidarı ele
geçireceklerini açıkça ilan ediyorlar.
Yani mesele ne demokrasidir ne insan hakları ne kadınların
özgürlüğü ne şu ne bu…
İnsanlık tarihi, gücü ele geçirmek ve istediği şekilde
hükmetmek isteyenlerin verdiği savaşlar tarihidir. Burada hükmetmenin
kurallarını belirleyen “inanç ve ahlak ne?” sorusu en önemli sorudur.
Ecdadımızın yüz yıllar boyunca imparatorluk olarak hükmettiği topraklara bakın,
tarihe bir bakın. Bizim bu vahşi ve ahlaksız emperyalistlerden farkımız onlar
girdikleri her yerde insanları, toprakları yağmalayıp imha ettiler, ediyorlar.
Biz ise gittiğimiz her yere adalet götürmüş imar ve ihya ile insanlığı korumuş
düzen getirmiş bir ecdadın torunları, inancın mensuplarıyız.
Gücü ele geçirme mücadelesi gücü nasıl kullandığıyla
alakalıdır.
Batı özellikle son yüzyılda yani son İslam devleti
Osmanlı’nın yıkılışından sonra dünyaya kan gözyaşı işgal sömürü soykırım ve
vahşetten başka bir şey vermemiştir. Bu yüzden emperyalist AB-D ile her şekilde
mücadele etmek ve içimizdeki kuklalarından da bir an önce kurtulma
zorunluluğumuz var.
Vatanımız, milletimiz ve insanlık için bu bizim vazifemiz.