Kudüs'ün Meryemleri
Dünya savaşı sonrası görünüşte ihtilafların sulh yoluyla çözümünü gerçekte de emperyalist İngiliz-Fransız çıkarlarını korumayı amaçlayan Milletler Cemiyeti ve İkinci dünya savaşı sonrasında ABD liderliğinde oluşturulan BM’nin en büyük amacı Haçlı Siyonist imparatorluğunun denetiminde İslami devlet, ülke, millet, kurum ve kuruluşları ortadan kaldırmaktır. MC’nin bütün hainane planlarına rağmen bağımsızlığını koruyabilmiş tek İslam beldesi olan Anadolu’yu silah zoruyla ele geçiremeyenlerin, kutsadıkları laikçi (la dini) eğitimle devşirdikleri üzerinden amaçlarına ulaşma gayretleri günümüzde de sürüyor.
BM’nin amacına yönelik en önemli ürünü İslam coğrafyasının kalbine bir hançer gibi saplanan Siyonist terör odağı İsrail devleti olmuştur. Emperyalizmin sözde demokrasi, insan hakları, kadın hakları idealleri Filistinlilere gelince rafa kaldırılır. Anti semitizmmavalıyla mazlumları oynayan terör devleti İsrail’in eylemlerinde ahlakilik ve insanilik bir yana işlenen savaş ve insanlık suçlarının vebalini de mazlum Filistinlilerin boynuna yüklemeyi, fonladığı uluslararası iletişim şirketleri ve basın organları eliyle çok iyi yapıyor.
Bu hafta sonu İsrail’in en aşağılık işkencelere reva gördüğü, bütün kutsallarını ayaklar altına aldığı, her türlü yasa dışı eylemlerin meşru sayıldığı Kudüslü kadınların, Hepimiz Meryemiz platformunun İstanbul’daki toplantısını izledim.
Kız çocuklarının eğitimlerini sürdürülebilmesi için görüş ve önerilerin tartışıldığı Meryemlerin, Ambargo altında tutulan Kudüs’te dramlarını dinledik. Evleri haksız yere basılarak ellerinden alınan, kutsalları kirletilen, doğum için hastaneye gidişleri engellendiği için araçlarda yol kenarlarında doğum yapan, okula giderken İsrail işgalcileri tarafından yolları kesilen, kendisi esir alınan veya yakınları İsrail zindanlarında esir tutulan Meryemlerin hikayeleri içimizi burktu. Şehit, şehit anası, şehit bacısı, şehit eşi Meryemler, Kudüs’ü savunmak imkan değil iman meselesidir anlayışı ile Mescid-i Aksa ve Kudüs’ün kutsallarını savunan Meryemler, İsrail’in amacının Filistinli çocukları özellikle kız çocuklarını cahil bırakarak kimliklerinden koparmak olduğuna inanıyor. Bu yüzden Siyonistler dünyanın dört bir yanında olduğu gibi Filistin’de de aileyi ve kadını hedef alıyor. Aileyi yok et, eğitimi engelle, kadını ifsat ederek fiili mücadelenin kaynağı fikri mücadeleyi durdurmaya çalışıyorlar.
Kudüs’te eğitim en önemli zorluğu ortak bir otoritenin, tek bir müfredatın olmaması. İsrail ve Kudüs belediyesi sözde laik eğitim adı altında İsrail müfredatını uygulamak için baskı yapıyor. O müfredatta ise, Filistin topraklarının İsrail’in olduğu, İslam ve Hristiyan kutsallarının aşağılandığı, Mescid-i Aksa hakkındaki gerçeklerin ters yüz edildiği, İsrail’in katliam ve insan hakları ihlallerinin meşru gösterildiği bir çarpıtma ve yok sayma yer alıyor.
Kudüs’te okulların alt yapılarının yetersizliği, öğretmen eksikliği, öğretmen maaşlarının çok düşük olması eğitimin engelleri arasında yer alıyor. İsrail çocukların eğitim almamaları için her türlü numarayı çeviriyor. İşgal bakanlığı bir yandan denetimsizlikle okulları standart dışına iterken, öğrencilerin velisi Müslümanlara uygulanan yüksek vergi, yapı ruhsatı vermeme, evleri yıkma gibi öğrenci ailelerinin geçimini zorlaştırmaya çalışıyor. İsrail’in politikalarıyla, 9. Sınıfta yüzde 10, onuncu sınıfta yüzde 20, on birinci sınıfta yüzde 30, on ikinci sınıfta yüzde 36 öğrenci okulu bırakıyor. Öğrencilerin ancak yüzde 50’si üniversiteye başlayabiliyor.
Eğitim demişken Bilim ve teknoloji seferberliği için ABD’ye giden Kemal Kılıçdaroğlu’ndan bahsetmesek ayıp olacak. Sekiz saatlik kaçamağını sır gibi gizleyen Kılıçdaroğlu’nun John Hopkins Üniversitesi'nde öğrenci buluşmasının hayal kırıklığıyla bittiğini belirtelim. 2013 FETÖ ile arayı ısıtmak için ABD’li kuruluşları ziyaret eden Bay Kemal, gelen sorulara verdiği cevaplar neticesinde, “Bu mu Türkiye’de lider olacak” aşağılanmasıyla karşılanmıştı. Bu seferde öğrenciler Bay Kemal’e Ukrayna savaşı, Libya, Akdeniz, Suriye, Kıbrıs ve Türkiye’nin pozisyonunu sordular. Bay Kemal eveleyip geveleyip cehaletini izhar ederek kimseyi şaşırtmadı. Kağıthane’ye Kağıttepe diyen, Sakarya Meydan Muharebesi’nin Haymana yakınlarında değil Sakarya’da olduğunu zanneden bilim dehası Bay Kemal’in öğrencilerin sorusu üzerine Venezuela’nın hangi kıtada olduğunu bilmediğinin ortaya çıkması geleceğin siyasetçilerinin ‘bundan da lider olursa’… gülüşmelerine sebep oldu.
Eğitim ve teknoloji üstünlüğü ile dünyayı yöneten Soros ve Rockefeller vakıfları, kimliğini muhafaza için İsrail zulmüne meydan okuyan Meryemleri yok etmek isterken Venezuela’nın nerede olduğundan, CİA’nın orada niye operasyon yaptığından habersiz, İstanbul sözleşmesi ve ailenin ifsad edilmesinin amacını kavramaktan aciz Bay Kemal gibileri İslam ülkelerinde koltuk sahibi yapmak istemelerine şaşırmamak gerek.
Yazımıza son verirken, Bartın’da maden faciasında hayatını kaybedenlere Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar, yakınlarına sabır ve başsağlığı diliyorum. Allah ülkemizi ve insanımızı her türlü felaketten başta da cehalet felaketinden korusun. Vesselam….