Dolar (USD)
35.36
Euro (EUR)
36.60
Gram Altın
2956.98
BIST 100
9830.56
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
07 Haziran 2019

Kudüs tüccarı şia

Şianın en güzel yaptığı işlerden biri, din bezirgânlığıdır. Şia mukaddes değerleri kimi zaman çıkar ve menfaat, kimi zaman gündem saptırma, kimi zaman suçlarını örtme ve yerle bir olan karizmasını kurtarma, kimi zaman siyasi ikbal veya daha başka çıkarlar uğruna paspas gibi kullanmaktır. Şia din istismarı ve İslam’ın mukaddeslerini pazarlamada oldukça ustadır. Çünkü kurulduğu günden beri bunu hep yapmış ve yapmaya devam etmektedir. Bu istismarlarından çok etkin birisi de Kudüs ve Mescidi Aksa’dır.

Malum sebeplerden dolayı “FETÖ” nün “dinler arası diyalog” “Ilımlı İslam” vb. ihanetlerini ve İslam’ın içini boşaltma operasyonlarını eleştirdiğimiz zaman, çok kere gözü kapalı o yöne teslim olmuş olanlar tarafından; “Sen Hoca efendinin yaptığını yapamıyorsun diye kıskanıyorsun” suçlamasına maruz kaldık. Dolayısıyla Şia’nın dolmuşuna binenler de benzeri tepkileri vereceklerdir. Ama olsun. Çünkü birilerinin bu uyarıları yapması gerekiyor. Çünkü bu ümmet, dış düşmandan çok, içerdeki hainlerden çekti çekeceğini.

Zaman en güzel ilaçtır. FETÖ, sünnet düşmanı reformistler, çağdaş yalancı peygamberler, çağdaş haricilik olan Vahhabilik vb. ağacın içindeki kurtlarla ilgili uyarı ve eleştirilerimiz zamanla anlaşıldığı gibi, Şia’yla ilgili olanı da zamanla anlaşılacaktır. Şianın özgün bir İslam mezhebi değil, proje bir mezhep olarak, bir Yahudi olan Abdullah bin Sebe’ tarafından kurulduğu, yani “DİNE KARŞI DİN” projesi olduğu zamanla daha net anlaşılacaktır.

15 Temmuz darbesinden sonra nice insanlar; “Neden hocalar, mütefekkirler halkı uyarmadı” diye serzenişlerde bulundular. Hâlbuki uyaranlar uyarılarını yapıyorlardı. En az çeyrek asır öncesinden uyarılarımızı yapmaya başlamıştık. Bunun için çok zorluklarla da karşılaştık. Şahıs olarak da cemiyet olarak da hedef tahtasına konulduk. Ama zaman birçok şeyi tefsir etti.

Şimdi de Şia’ya olan eleştirilerimizden dolayı kimi çevreler hatta kimi dostlar tarafından eleştiriliyoruz. Şianın dolmuşa binenler, haşhaşileşmiş olduğundan, diyecek bir şey yok. Ama eleştiren dostlarımız, bari neden Şia’nın asli kaynaklarına dönüp bakmayı kabullenmiyorlar. Şu an İslam âleminde olan bitenlere bir bakmıyorlar. Nerde savaş varsa, arada her renkten kâfirlerin yanında Şia da vardır.

Düşünün Suriye’de Hama ve Humus yakılıp yıkılırken İran’ın Hafız Esed’in arkasında durmasını o günün toz dumanı içinde anlatamadık. Anlatan Said Havva ve arkadaşları Şia ve Şia taraftarları tarafından linçe uğradı. Suriye ve yemenin tamamı Şia tarafından düzlenirken İran tam kadro hazır bulundu ve bulunmaya devam etmektedir. Bunu eleştirmek bile kimi bizim mahalleli tarafından ümmet birliğine zarar olarak algılanıyor. Düşüne biliyor musunuz? Şia ümmetle savaşıyor bu, ümmet birliğine zarar olmuyor. Şianın cinayetlerine karşı uyarı ve eleştiri, ümmet birliğine zarar veriyor. Şia ne zaman ümmet birliği içinde yar aldı ki?

Şianın din tüccarlığı Kudüs’ten ibaret değildir elbette. Ancak Müslümanların müzmin yarası olan Kudüs ve Mescidi Aksa, Şia’nın en çok istismar ettiği değerlerdir. Yılda bir defa “Kudüs Günü” ilanı Şia tarafından yapıldığı için, en büyük rantı Şia’yadır. Şia her yıl mukaddesatı tepe tepe kullanmaya devam etmektedir.

Şia, Kerbela ve Hz. Hüseyn (ra) in vahşide katledilmesini her sene çok ustaca istismar ettiği gibi mümkün olan her mukaddes değeri de aynı ustalık ve maharetle satmaya devam etmektedir. Müşteri olduğu müddetçe de bu din ticareti bitmeyecektir. Müşteriler de ne yazık ki olmaya devam edecektir. Özellikle Şia’nın elinde müthiş bir petrol ve doğalgaz zengini devlet ve asrın 1. gücü olan medya gücü varken…

Allah (cc) Kur'an-ı Kerim’in birçok ayetinde: “Benim ayetlerimiz az bir menfaat karşılığında satmayın” diye tekrar tekrar uyarılarda bulunur. "Benim âyetlerimi, az bir dünya menfaatiyle değiştirmeyin." (Bakara, 2/41) “…Âyetlerimi az bir menfaat karşılığında satmayın..." (Maide, 5/44)

Çünkü mukaddes değerleri fani küçük değerlere değişmek, o mukaddes değerlere büyük bir hakarettir. Tabi bunula beraber, mukaddes değerleri dokunulmaz kılan kâinatın Rabbine de isyandır. Bu cürmü işleyenler, tabi ki kendilerince bir takım gerekçeler göstereceklerdir. Hatta Şia gibi ustaca din bezirgânlığını, dine hizmet olarak göstermeyi de başarabilirler. Ama bu durum onların cürümlerini de cehennemdeki cezalarını da hafifletmez. Şianın “Kudüs günü” ticaretinden elde ettiği kimi kazançları ikinci bir yazıya kaldı.