Kudüs meselesi üzerine 1-
Geçtiğimiz günlerde son yıllarda adını sıkça duyduğumuz ünlü romancı (bu tabiri kullandım diye kızacak şimdi) Ahmet Turgut ile konuştuk.
Kalbim Kudüs'te Kaldı adındaki yeni romanı şu günlerde herkesin ana gündem maddesi.
Keyifli ama bir o kadar da düşündürücü röportajı iki bölüm halinde yayınlıyorum.
"Yüz Yıllık Ayrılığın Romanı" yazıyor kitabın kapağında ve "Kalbim Kudüs'te Kaldı" diyorsunuz. Ne anlatıyor bu roman?
"Kalbim Kudüs'te Kaldı" romanı Birinci Dünya Savaşının hakkında en az bilgi paylaşılan cephesinin ve Kudüs'ün düşüşünün hazin hikayesini anlatıyor.
Tarihe ilgi duyanlar bilirler. Kudüs, 9 Aralık 1917'de düşmüştü. Tam bir asır oldu, Kudüs'ü kaybedeli... Yüzüncü yılında Kudüs'e olan hasretimizi hatırlatıyoruz.
Söyleşilerinizde sıklıkla "Kudüs Bilinci" veya "Kudüs Şuuru" gibi tabirler kullanıyorsunuz. Toplumumuzun Kudüs konusunda duyarsız değil ama bilgisiz olduğunu vurguluyorsunuz. Bu konulardaki gözlemleriniz nelerdir?
Milletçe cesaret, özveri misali hasletler konusunda başarılı sınavlardan geçtik, geçiyoruz. Lakin aynı performansı basiret, feraset misali konularda yineleyemiyoruz. Bunun pek çok sebebi var mutlaka. Temelde bir etken olarak okumayı sevmediğimizi, bilgi-duygu dengesini bilgi aleyhine bozduğumuzu söyleyebiliriz.
Misalu2026 İnsanlarımızın kahır ekseriyeti daha Mescid-i Aksa neresidir, bunu dahi bilmiyor.
Kudüs'le olan Türk-İslam mazimizin Yavuz Sultan Selim ile başladığını zannediyor çoğu insan. Oysa Malazgirt'le eş zamanlı olarak Kudüs'teydi Selçuklular. Üstelik daha da evveli var. 878 yılından beri Kudüs'ü Türkler yönetiyordu. Öyle ki; Türklerin henüz yarısı İslamiyet'i seçmişken, Kudüs'ün hizmeti ve idaresi dedelerimizdeydi.
Bizler Kudüs Fatihleri olarak Hazreti Ömer'i (ra) ve Selahaddin Eyyubi'yi hatırlıyoruz. İlki Kudüs'ü Bizans'tan almıştı, ikincisi ise Haçlılardanu2026 Oysa "Kudüs'ün ilk Müslüman Fatihi kimdir?" sorusuna doğru cevabı almakta zorlanıyoruz.
Altını çizerek, yineleye yineleye tekrarlamamız gerek! Kudüs'ün ilk Müslüman Fatihi u2013Allah'ın selamı üzerine olsun- Hazreti Davud'dur. Evet!.. Bizler tarihsel açıdan Hazreti Davud'un (as) aslu00ee varisleri olarak üç bin yıldır Kudüs'lüyüz. Dedelerimizden bakarsak on iki asırlık Kudüs mazimiz var. Öyle ki; Anadolu'dan evvel Kudüslüyüz.
Misak-ı Milli gibi seküler haritalarımızda yer almayan ama itikadın ve vefanın şekillendirdiği gönül haritamız Kudüslü olduğumuzu söylüyor. Bu tespit elbette bize bir takım ödevler ve istikamet vazediyor.
Ne gibi ödevlerden bahsediyorsunuz?
Taşları yerine oturtmak için adım adım gitmek gerekiyor belki de. Öncelikle şunu kendimize ve tüm İslam u00c2lemine itiraf etmeliyiz. Kudüs davası sadece Filistinlilerin lokal bir yurt sorunu değildir. Miracın Beldesi ve İlk Kıblegah konumundaki Mescid-i Aksa, kendisini Müslüman gören herkesin gönül sızısıdır. Hele ki; Kudüs'e bin yıl hizmet etmiş ve Kudüs'te tüm insanlığın huzurunu ve barışını sağlayabilmiş yegane medeniyetin torunlarıysak; Kudüs'e dair sorumluluklarımız daha da artmaktau2026
Şöyle de düşünebiliriz!.. Bizler, yüz yıl evvel Kudüs'le birlikte Orta Doğu'daki şanlı mazimizi ve izzetimizi de yitirmiş bir toplumuz. Eğer bir dirilişten söz edeceksek, bunun bir ayağı da Kudüs'le ilgili. Kudüs'le birlikte neleri yitirdiğimizi anlayamadan, yükselişe ve dirilişe geçemeyiz. Bunun için Kudüs'ü toplumsal ve irfani nazarda anlamalı, okumalı, görmeli; ez-cümle Kudüs Bilinci edinmeliyizu2026
(devamı Pazartesi)