Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
21 Temmuz 2017

Kudüs, İslam Ve Özgürlük

1948 Yılında kurulan İsrail devleti, Kudüs'teki ve Mescid'i Aksa'daki işgaline vahşi şiddet eylemleriyle sürdürmektedir. İsrail, rutin bir şekilde Mescid-i Aksa içinde Müslümanlara ateş açmakta, insanları öldürmekte veya yaralamaktadır. En son olarak İsrail güçleri, Cuma günü Müslümanlara ateş açarak ellinin üstünde insanın yaralanmasına neden oldular. Mescid-i Aksa ve Kudüs'te İsrail tarafından uygulanan terörizm ve şiddet, Müslüman dünyada büyük bir öfke, nefret ve protestonun doğmasına neden olmaktadır.

İsrail işgal yönetimi, Mescid-i Aksa'nın dini konumunu ortadan kaldırmak için Müslümanlara toplu olarak saldırmakta,Mescid-i Aksa'ya girişlerine engel olmakta ve burada sık sık şiddete başvurmaktadır. Müslümanların Mescid-i Aksa'da ibadet etmelerinin engellenmesi ve canlarına kastetmeyi amaçlayan Siyonist şiddete maruz kalmaları, insan hakları, yaşam hakkı ve din ve vicdan özgürlüklerinin İsrail tarafından ağır bir şekilde ihlal edilmesi anlamına gelmektedir.

Kudüs, Müslüman zihninde ve maneviyatında herhangi bir şehir değildir. Bu mekana Müslümanlar Kudüs veya Beyt-il Makdis demektedirler. Kudüs, kutsallıkla ilişkilendirilen, daha doğrusu ilahi boyutu olan bir şehirdir. İsrail, Kudüs'e atfedilen ilahi ve kutsi değeri ortadan kaldırmak için her türlü şiddet, saldırı ve katliam eylemini gerçekleştirmektedir.

Müslüman bilincinde Kudüs, İslam'ın ve insanlığın doğal yurdudur. Birçok İslam Peygamberi, insanlığa tebliği, Kudüs'te gerçekleştirmiştir. İbrahim, Musa, Davut, Süleyman ve İsa gibi İslam Peygamberleri, insanlığı sadece Allah'a kul olmaya çağıran Tevhit mesajına uymaya Kudüs'te davet etmişlerdir. Kudüs, Yahudi kabileciliğinin merkezi değildir. Müslüman bilinci, Kudüs'ü İslam'ın ve insanlığın merkezi olan evrensel manevi bir mekan haline getirmektedir. İsrail, kabileci ve etnosentrik bir yaklaşımla Kudüs'ü İslam'dan ve insanlıktan koparmaya çalışan kirli, karanlık ve yıkıcı bir planın peşindedir.

Allah'a kulluğu tezahür ettiren temel ibadet, namazdır. Namazda kıble, yani insanın yönü çok önemlidir. Namaz, insanın yönünün Tevhit olmasını gerektiren manevi, ahlaki, dini ve ontolojik boyutları ve anlamları olan bir ibadettir. İslam, insanlığın ilk kıblesi olarak Kudüs'teki Mescid-i Aksa'yı tayin etmiştir. Kudüs ve Mescid-i Aksa, insanlığın ilk yöneldiği Kıble konumundadır. Kabe, insanlığın asli kıblesidir. İlk Kıble konumunda olan Mescid-i Aksa ve İslam arasındaki ilişki hiç kopartılmamıştır. İlk kıble olarak Kudüs'ün ve Mescid-i Aksa'nın Müslüman bilincindeki, kimliğindeki ve maneviyatındaki yeri, dinamik ve canlı bir şekilde var olmaya devam etmiştir. Kudüs ve Mescid-i Aksa, Tevhit mesajının insanlık tarihindeki sürekliliğini somutlaştıran derin merkez durumundadır. İslam'ın ve insanlığın ilk kıblesi olan Kudüs ve Mescid-i Aksa'ya Tevhidin derin ve kapsayıcı merkezi olarak bakmamız lazımdır. Dini hayatta Kudüs ve Mescid-i Aksa'nın İlk Kıble olması etrafında köklü bir bilinç vardır. Siyonist İsrail çetesi, Müslümanların Mescid-i Aksa'da ibadet etmelerine engeller koyarak, İlk Kıble bilincini ortadan kaldırmaya çalışmaktadır.

Alemlere Rahmet olarak gönderilen İslam Peygamberi'nin, İsra ve Miraç denilen çok özel bir tecrübesi vardır. İsra ve Miraç, insanlık adına Rahmet Peygamberinin Allah'a doğru gidişini ve insanlığa tekrar dönüşünü sembolize etmektedir. İsra ve Miraç tecrübesi Mekke'den başlamış, Kudüs'e uzanmış ve oradan da Aşkın Hakikate ulaşılmıştır. Mekke ve Kudüs, ilahi ve insani olan arasında gerçekleşen Tevhit yolculuğunun ana merkezleri durumundadırlar. İsra ve Miraç, Mekke ve Kudüs'ü kopmaz manevi bağlarla birbirine bağladığı gibi, Mekke-Kudüs bütünlüğü dediğimiz Tevhit paradigmasının birliğini de ifade etmektedir. İsrail'in Kudüs'teki işgali ve Mescidi Aksa'ya saldırıları, Mekke ve Kudüs arasındaki derin bağı ve bütünlüğü koparmaya yöneliktir. Müslüman dünyanın Mekke-Medine-Kudüs üçgeninde ifadesini bulan Tevhit bütünlüğünü dinamik bir şekilde ahlak, ibadet, toplum, eğitim, kültür, barış ve hayatın diğer alanlarında inşa referansı ve temeli olacak şekilde yeniden fark etmesi gerekmektedir.

Tarihsel olarak Tevhit merkezi olan Kudüs, sürekli bir şekilde paganizmin saldırısı altında olmuştur. İki yüz yıl boyunca Kudüs'ü işgal etmek için Haçlı seferleri düzenlenmiştir. Haçlı ideolojisinin merkezinde Kudüs'ün işgali ve yağmalanması vardır. Kudüs'ü ele geçirmek söylemiyle Hristiyan dünyası harekete geçirilmiş ve Hristiyan Avrupa emperyalizmi yayılmacılığını ve işgalciliğini Kudüs üzerinden yüceltmiş ve meşrulaştırmıştır.

Yahudiler, iki bin yıldır Kudüs etrafında bir kimlik, din, siyaset ve ütopya oluşturmuşlardır. Yahudilerin nihai hedefi, başkentinin Kudüs olduğu İsrail devletini kurmak ve Süleyman'ın tapınağını yeniden inşa etmektir. Siyanist İsrail devleti, Mescid-i Aksa'yı yıkarak yerine Süleyman'ın tapınağını inşa etme planını sinsice adım adım uygulamaktadır.

Haçlı ve Siyonizm ideolojileri, Kudüs'ü işgalciliğin, yağmacılığın ve emperyalizmin hedefi haline getirmişlerdir. Haçlılık ve Siyonizm, Kudüs'ü bir esaret, çatışma ve yıkım alanına çevirmeyi istemektedir. İslam, Kudüs'ün insanlığın Tevhit, barış ve özgürlük yurdu olması idealinin gerçekleştirilmesi sorumluluğunu hepimize yüklemektedir.