Küçük ortak
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yeni dönem açılışını heyecanla beklerken, Ankara’nın göbeğinde İçişleri Bakanlığı’nın girişindeki polis noktasına iki canlı bomba tarafından terör saldırısı girişimi polislerimizin dikkatleri sayesinde engellendi.
Saldırıdan hemen birkaç dakika sonra ABD Büyükelçiliği
vatandaşlarına bölgede bulunmayın uyarısında bulundu. Saldırıyı ancak 5 saat
sonra kınayabildiler. Tek kutuplu dünya hegemonyasını 52 ülke ile yaptığı
karşılıklı savunma anlaşmaları ağı ile sürdüren ABD’nin Türkiye’yi NATO
ortaklığımıza rağmen müttefik, ortak,
partner, rakip, dost veya düşman olarak mı gördüğü bugüne kadar netleşemedi.
Oluşturduğu yeni güvenlik mimarisi gereği Rusya’yı
ötekileştir, Almanya önderliğindeki AB’yi sindir, Çin’i çevrele, Hindistan’ı
kullan politikası uygulayan ABD’nin Türkiye’ye bakış açısı ise her zaman diz
çöktüreceği küçük ortak mesabesinde olmuştur. Çoğunluk hissesi ile kararları
ben alırım sen benim aldığım kararlara kayıtsız şartsız uymalısın mantığındaki ABD’nin
kararlarına uyulmadığı zaman ise başımıza ekonomik yaptırımdan, silah
ambargosuna, gezi ihanetinden, 15 Temmuz darbe girişimine kadar gelmedik
kalmaz. Eski Büyükelçi John Bass’ın ‘Eğer Türkiye’de 9 aydır bombalar
patlamıyorsa, bu ABD’nin sayesindedir” sözleri hala kulaklarımızda çınlıyor.
Geçtiğimiz hafta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Yalçınkaya
davasında 15 Temmuz kalkışmasında 252’si şehit 300 ölü, 1491 yaralıyı hesap
etmeden verdiği ihlal kararı Türkiye’nin ABD menşeli FETÖ terörüne karşı
kendini savunma reflekslerini elinden alma girişiminden başka bir anlam
taşımıyor. Ha keza 10 kişinin hayatını kaybettiği 9063 kişinin yaralandığı
Türkiye’ye 1,4 milyar dolar zarar ettiren gezi ihanetini organize edenler hakkında
Yargıtay’ın verdiği kararın AB tarafından topa tutulması yine Türkiye’nin
kendini savunma refleksine açık bir saldırı ifade ediyor.
Kendini demokrasi havarisi ilan eden ABD boyunduruğundaki
AB’nin hangi kurumundan İsrail’in yaptığı insanlık dışı vahşetlere karşı bir
tepki geldi veya ABD Kongre binasına Proud Boys’un (gururlu çocuklar) yaptığı baskın sonrasında
liderleri Enrique Torrio’nun 22 yıl hapis cezası almasını eleştirebildiler. ABD
FETÖ elebaşısını hala korumakta bir beis görmüyor. Yoksa Kongre Baskını, 15
Temmuz hain darbe girişiminden çok daha ağır bir eylem miydi.
Kendi çıkarlarını ve İsrail’in güvenliğini ABD askerini
sahaya sürmeden garanti altına almanın yolunu bölgede istikrarsızlık alanları
oluşturup, teröristlerle işbirliği yaparak sağlayacağını düşünen Pentagon,
Jinsa’nın önerisini kabul ederek 70 yıl sonra İsrail ile karşılıklı savunma
paktı ile sözüm ona büyük çatışma riskini azaltmayı hesaplıyor. Bunu yaparken
de Türkiye, Mısır, İran’ı oyun dışında tutarak Irak’ın bölünmesi ve Suriye’de
PKK terör devletine alt yapı sağlanmasını sözde çatışmaları önlemenin anahtarı
olarak gösteriyor.
Soğuk savaşta Rusya’yı İMF ve Dünya bankası kredileriyle küçük
ortak haline getirmek isteyen ABD’ye karşı Putin’in masada eşit ortak olma
isteği Rusya’nın G8’den çıkartılmasıyla sonuçlanmıştı. Rusya’nın Batı
medeniyetini kutsamasına, NATO gözlemcisi olmak istemesine, işbirliği
anlaşmalarına, rağmen NATO
genişletilerek Ukrayna’da oluşturulan kaos ortamıyla AB-Rusya arasına karakedi
sokulmuştu.
Karabağ’da BM’nin, Minsk grubunun 30 yıldır oyalama
taktikleri sonrasında konjonktürü iyi değerlendiren Azerbaycan lideri Aliyev
hakkını bileğinin gücüyle alması sonrasında ABD’nin hedef tahtasına yine
Türkiye oturtuldu. İsveç’te Başkan Erdoğan’ın posterinin yakılması,
Washington’da Türk diplomatik misyonuna saldırının geri planındaki mantık,
‘Bizim izin vermediğimiz hamleleri yaparsanız, başınıza bela oluruz”
mantığıdır.
Konuyu özetlersek, oluşturduğu kaos, çatışma, terör ve savaş
alanlarıyla Türkiye’yi kendisine ve politikalarına mahkum etmek isteyen ABD’nin
istediğini alana kadar (İsveç’in NATO üyeliği, PKK terör devletinin kurulması,
Irak’ın bölünmesi, Yunanistan ve Ermenistan’a tavizler) timsah gözyaşlarına
rağmen içerdeki fondaş medya, fonladığı STK’lar, esir aldığı siyaset, piyasayı
elinde tutan ekonomik aktörler gibi kuklalarının yanı sıra terör kuklasını da
kullanmaktan çekinmeyecektir. Türkiye,
masada hiçbir söz hakkı olmayan küçük ortak yerine, pazarlık yapabilen, hakkını
kora kor mücadele ile söke söke alan bir aktör olduğunu hatırlatmalıdır.
İsveç’in NATO üyesi olmasına biz onay versek bile bugüne kadar hiçbir sözünde
durmayan AB ve ABD’nin Türkiye’ye vereceği sözlerin hiçbir kıymeti harbiyesi
yoktur. Tek kutuplu dünya zulmünü bitirecek yegane güç Türk İslam birliğidir. ABD
ve AB ile küçük ortak olmaktansa Türk ve İslam dünyası ile büyük ortak olarak yol yürümek geleceğimizi aydınlatacaktır. vesselam…..