Küçük Muharrir
"İnsan yedisinde ne ise yetmişinde de odur" derler. Doğrudur. Aslında hepimiz hayat yolumuzu erken çizeriz. Çocuk iken, "İlerde ne olmak istersin?" sorusuna samimice cevap veririz. Büyüklerimizden etkilenmişizdir. İmrenip özendiğimiz mesleği çekinmeden söyleriz. Doktor, mühendis, öğretmen veya diğerleri...Talihimiz yaver giderse hedefimize doğru koşarız, değilse kaderin bize çizdiği yola koyulur maişetimizi belki de aklımıza hiç gelmeyen bir meslekten kazanırız. Kim bilir, belki de hesapta olmayan işimiz daha hayırlıdır.
Ben çocukken okumayı ve yazmayı çok severdim. Halen severim ya! Halk kütüphanesindeki ve kitapçılardaki kitapları okuduğum yetmiyormuş gibi bir de kalkıp gazete çıkarmıştım. Ortaokul öğrencisinin çıkaracağı gazeteden ne çıkar demeyin! Hakikaten emek veriyordum. Sahipliğini, başyazarlığını, yayın yönetmenliğini, yazıişleri müdürlüğünü, muhabirliğini velhasıl bütün mesuliyetlerini üstlendiğim yazıları yazıyor ve çok yoruluyordum. Hiç kabiliyetim olmadığı halde birinci sayfaya karikatür bile çiziyordum.Ne aşk?
Okulun duvar gazetesinin hazırlanmasında zerre kadar katkıda bulunmayan arkadaşlarım, sıra okumaya gelince büyük bir iştahla o caanım yazılarımı, şiirlerimi, denemelerimi ve röportajlarımı satır satır okurlardı. Ben de karşılarına geçip gizli iftihar duygusu içinde onları seyrederdim. İçimden "Okuyun okuyun. Bir kaç geceme mal oldu ama olsun, gazetenin tüm yazılarını ben yazdım!" derdim. O minik gazetecilik hevesi, doğrusu bana pahalıya mal oldu. Babıali'ye 40 yıl önce girdim, bir türlü de çıkamadım. Pişman mıyım, asla!
Şaban Özdemir kardeşim, ünlü şair, yazar, edebiyat tarihçisi Behçet Necatigil'in çocukluk ve gençlik yazılarını büyük emek vererek yayına hazırladı. Küçük Muharriradıyla Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan kitabın kapağında Hoca'nın küçüklük fotoğrafı da var. Doğrusu o günlerden Behçet Necati'nin bir muharrir, bugünün deyimiyle bir gazeteci yazar olacağı aşikarmış. Böyle bir edaya sahip. Kendine güveni sonsuz. Kitabın arka kapağını okuyoruz:
"Küçük Muharrir elle yazılıp yakın çevreye okutulmuş bir öğrenci gazetesinin adı. Aynı zamanda Behçet Necatigil'in çocukluk yıllarında kullandığı takma adlardan biri. Birkaç yıl sonra Akşam gazetesinin 'Çocuk Dünyası' sayfasında da görülecektir 'Küçük Muharrir' imzasıyla. Kastamonu'da ilkokul yılarında başlayıp İstanbul'da Kabataş Lisesi'nde devam eden bu heveslerin kısa sürede bir edebiyatçının ayak seslerine dönüşeceğini dikkatli okur kolayca tahmin edecektir. Behçet Necatigil'in elli yılı aşkın yazı hayatında çocukluktan itibaren bir tutarlılık vardır: Yazmak, yazıda ısrar etmek, yazıya emek vermek, yazmayı ciddiye almak... Dolayısıyla, Küçük Muharrir adıyla kitaplaşan bu çalışmalara bir büyük şairin dünyasına açılan ilk pencereler diye bakılabilir."
Edebiyatçılarımızın Çocukluk Hatıraları kitabımda Necatigil'in çocukluk yılları, ilk yazma hevesi ve okuma merakını ele alan bölüme de yer vermiştim. Ama biz Küçük Muharrir'in Önsöz'ünden devam edelim. Şaban Özdemir, bizi Necatigil'in küçük ama anlam bakımından büyük dünyasına çağırıyor,girelim:
"Necatigil, kendisiyle yapılan bir röportajda 'Edebiyata karşı sizde ilk alaka nasıl başladı?' sorusuna şöyle cevap verir: 'İlkokul sıralarında başladı. Çocuk dergileri okumaktan aldığım cesaretle 17.10.1927'den itibaren eskilerin eser-i cedid dedikleri kağıtları 'El Marifet' matbaası adını verdiğim hususi matbaamda (yani kendi el yazımla) doldurarak Küçük Muharrir isimli haftalık bir gazete çıkarmaya başladım. Abonesi arkadaş ve akrabalara parasız olan bu imtiyazsız gazete, 14. sayısı ile birinci cildini kapamış ve iki yıllık bir tatilden sonra 20 Haziran 1932'den itibaren ikinci cildine başlamış, 12 sayı daha çıkmıştı. 1931-1933 arası Akşam gazetesinin haftalık 'Çocuk Dünyası' sayfasında Küçük Muharrir imzasıyla manzum, mensur, hikaye, fıkra, şiir yayımladım. Gazetenin o sayfasını idare eden İskender Fahrettin Sertelli, telif ücreti olarak her yazıma bir kutu bonbon veya bir büyük paket çikoata verirdi."
Hevesle başlayan yazı faaliyeti, küçük Behçet'in liseye geçmesiyle ciddileşir, artar. Devrin anlı şanlı edebiyatçılarını tanımaya başlar. Necip Fazıl'ı ve Yedi Meşale şairlerini keşfeder. O zamana kadar el yordamıyla edebiyat bahçesinde dolaşırken ustaları okumaya başladığını görürüz. Hususi şiir defterini, 'Onların Şiirleri' antolojisine dönüştürür. Necip Fazıl'ın, Cevdet Kudret'in, Ziya Osman'ın, Yaşar Nabi'nin, Ömer Bedrettin'in, Sabri Esad'ın şiirlerini deftere kaydetmeye başlar. Meraklılar için 'çocuk gazetesi'nin künyesini verelim: İdare mahalli: İstanbul Karagümrük. Abonesi: Arkadaşlara meccanen (ücretsiz). İntişar tarihi: 17 Ekim 1927. Neşreden: Mehmet Behçet. Bir de not: "Millete faydalı yazı ve makalelere sütunlarımız açıktır. Gidişimize uygun şiir ve hikaye kabul edilir." Kitapta pek çok metin var, ama ben "Kedim" şiirini sevdim ve seçtim: "Benim de bir kedim var / İsmi de hem 'Bibi'dir / Tüyleri hem beyaz kar / Tıpkı pamuk gibidir / Bazen gelir kucağa / Bazen kaçar bucağa / Düşkündür oyuncağa / Kedim çocuk gibidir / Vakti geçer yumakla / Bazen de uyumakla / Arada okumakla / Bibi alim gibidir / Fakat şimdi çok küçük / Kondururum öpücük / Kedim daha minicik / Arsız bebek gibidir."