Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
01 Kasım 2019

Küçük adamlara büyük meseleler tartıştırılıyor!

Televizyonların tartışma programlarında, halledilmesi gereken ve muhakeme gerektiren meseleler, küçük adamların kucağına atılınca; küçük adamlar, küçüklüklerini kamuflaj yapmak için büyük büyük bağırıyor, büyük büyük hor görüp, büyük büyük düşman kesiliyorlar... Sorun elbette televizyonculukta…

Televizyon ve gazete sahiplerinin, yöneticilerinin bir defa bir ilkesi olması lazım! Pazarda meyve ve sebze satmak için bile belli bir bilgi – tecrübe gerekir. Bazı Televizyon ve gazete sahiplerinin, yöneticilerinin bu işi kümesten bile hafife aldıkları çok üzücü. İşi basite aldıkları, zerre kadar ilkeleri olmadığı ve aslında tartıştırdıkları konuları bile kendileri anlamadıkları çok aşikâr. Anlamış olsalar, ya da neyi tartıştırdıklarını bilseler, tartışılan konular vuzuha ermeden, faili meçhul ve iyice karmaşık halde bırakmazlar!

Televizyon sahipleri, idarecileri programı yapanlara demesi lazım ki:

  • İşlem çok basit; konuyu bul, uzmanını bul ve sonuç odaklı idare et. Meseleler asla orta yerde kalmasın! Yoksa yayından kaldırırız!...

Ama nerdeee… Her konu heyecanlı ve dikkat çekici bir tanıtımla ya da girişle duyuruluyor, katılımcılar dünyayı kurtaracak adam tarzında tanıtılıyor ve dakikalar ilerledikçe fosss… Bir gram bal vermeden, tonlarca otu yedirtiyorlar... En dandik eğlence programı bile sonuç odaklıdır. Bu haber ve tartışma programları asla sonuca götürmez ve sizi derin derin düşündürerek:

  • Şükürler olsun bu meseleyi anladım, müşkülüm halloldu. Dedirtmez.

Açık oturum değil; kapalı ve gerçekler içerde tutulan oturumlar…

Programlarda, konuşmacılar, sanki kast ajansından ayarlanıyor; hepsi rol kesme peşindeler... Yahu, adam Prof. bile olsa, neden diğer konuşmacının doğruluğu yüzde yüz olan meselesine teşekkür ederek sahiplenmez ki? Neden Prof. Olan bir kişi, bir hakikat karşısında kibrini eğip, kucağını açıp minnettarlığını göstermiyor ki? O zaman onun öğretmeye çalıştığı öğrenci ona neden saygılı davransın ki? Ben bilirim havası akademisyeni âlim etmez! Ben bilirim havası, ne gazeteci nede aydın hiç etmez! Ben bilmiyorum tevazusunda olanlara bilgi arılar gibi uçuşur…

Programlarda, siyasi bir mesele tartışıyorlar, asla kökenine inmek işlerine gelmiyor. Sadece cereyan eden hadiseyi anlatıyorlar... Oldu, oluştu, falan, filen... Kim tarafından oluşturuldu, hedef ne, hedefe ulaşmak için kimleri kullanmaya devam edecekler ve bizlerin tavrı ne olmalı, bizi gözüme ne ulaştırır? Eğer ağzı, kariyeri, kalemi bir yerlere kira verilmiş ise faili ve failin gerçek hedefini canlı yayında 10 saatte tartışsalar asla söylemezler... Söylemeye çalışanları kan davalısı gibi görüp, susturmaya çalışıp, komplo üretiyorsunuz derler… Zaten başımıza gelenler hep komploların neticesi değil mi?

Şükürler olsun; unvanını hak eden ve bildiğinin hakkını öğreterek veren insanlar var ama onlara da bilinçli şekilde, ekrana çıkma fırsatı verilmiyor, çıkarılsa bile konuşturulmuyor, kim vurdu ya gidiyor... Evet, En namussuz insan, hatta sermaye insan bildiklerini öğretmeyen, ya da hakikatlere ulaşılmasına engel olmaya çalışandır! Bilmenin zekâtı olarak; bildirmek lazım! Kariyerin bile olsa, bilmediğine bilmiyorum demek ve öğreten rakibin bile olsa teşekkür etmek bilme yolunda ilerlemektir…

Son söz: Televizyon sahibi ve yöneticileri program yaptırdığı kişileri uyarmalı; ölçü olsun, saygı olsun ve mutlaka sonuç – çözüm odaklı olsun. Yoksa meydana gelen olayı herkes biliyor! O hadise, neden oldu, kim yaptırdı, hedefi ne ve asıl güçler… Bunu beceremeyenleri ısrarla ekranlara çıkartmak, aynı insanları, aynı gürültüleri, aynı çözümsüzlüğü izletmek, art niyettir, milleti gerçeklere yakın etmeme oyunudur... Eğer gerçek ortaya çıkmasın gayreti var ise, o televizyon ve program, işlenen konuların failleri tarafında kiralanmıştır…