Krizler ve kerizler
Çemberin giderek daha da daraldığı ve tüm dünyayı kasıp
kavurduğu bu günlerde ülkemizde siyaset kurumunun anlı (!)şanlı (!)
vekillerinin ağzından çıkanlarını duyunca şaşırmamak ne mümkün.
Adam tam bir provokatör ve direk göz bebeğimiz ordumuz
üzerinden vuruyor.
Ağzından çıkanı gerçekten kulağı duymamış. Duysa ve akletse
ben ne halt ettim böyle der özür üstüne özür beyan ederek milletten affını
ister ama tükürüğü yağmur zannedenler gibi sırıtıp duruyor. Ağababası ondan
daha beter olmasa zevahiri kurtarmak mümkün iken durum giderek daha çetrefilli
bir hal alıyor.
Her gün yeni bir krize alıştık desem yalan olmaz. Ülkemiz
demografik ve jeopolitik yönden diğer ülkelere göre çok farklı bir zenginliğe
sahip. Bize miras olarak bırakılan bir avuç kalmış vatan toprağında yaşamaya
alışmak dururken durumdan vazife çıkarıcıların oluşturduğu krizlere inanan
kerizler olmayı hak etmediğimizi düşünenlerdenim.
Bu kerizler yüzünden bugün dünya aya giderken yaya kaldık.
Bu yetmiyormuş gibi bu güruhun dümen suyuna kendimizi bırakarak lay lay lom
yapmamız teklif ediliyor.
Gezideki geri zekâlıların ülkemizi yakıp yıktıkları günlerde
eylemlerine son vermek için devletimize hangi tekliflerle geldiğini
hatırladığımızda demek istediğim daha iyi anlaşılır.
Aynı şekilde çukur edebiyatı üzerinden doğu bölgemizi
özerkleştirerek devletimizi birkaç parçaya bölmeye yeminli zalimlerin o
günlerde yediği herzeleri hatırlarsak yine demek istediğimi anlarsınız.
Hele 15 Temmuz ve öncesindeki 17/25 Aralık ve MİT krizi her
şeyin ayan beyan ortada olduğunun açık seçik delili. Teşbihte hata olmaz
atasözüne inanarak söylersek kurt kuzuyu yemeye niyet etmiş gerisi lafügüzaf
diyorum.
FETÖ alçaklarının bunlardan farkı mı vardı? Onlarda MİT
krizinde rezil olmasalardı aynı teraneden ülkemizi suçlu ilan edeceklerdi.
Örnekler sayılamayacak kadar çok.
Gören için her şey ayan beyan ortada. Nasıl yapıldığının yüzlerce hatta binlerce
örneği yakın tarihimizden hafızalarımızda bir kısmı da tarih kitaplarında.
Bugün yaşadıklarımızı görerek el eman diyenlere elbette
sözüm yok. Ancak görmeyenler yâda gördüğü halde durumdan vazife çıkaran
alçaklar sonunuzun yakınlaştığını hatırlatmak isterim.
Çok geçmişe gitmeden yakın zamanlarda ASALA ile sonra PKK,
yenilerde ise alfabedeki birkaç harfin bileşimden meydana getirilen adı her gün
değiştirilerek üretilen fabrikasyon örgütlerle ha bire başımız derde sokulmaya
el an devam ettiriliyor. Sebep olanları artık tanıyoruz.
Başa dönersek niye yeniden Katar meselesi?
Oyun kurucuların bu mesele için havlamalarının bir önemi yok
aslında. Ancak yerli görünümlü azgın azınlığın ciyaklamasına gerçekten üzülmek
gerek. Size ne oluyor da cıyak ciyak bağırıyorsunuz.
Sağımıza solumuza kuzeyimize güneyimize bakmak kâfi görmek
için. Dün Suriye, bugün Libya, Yarın Katar değişen bir şey yok. Kuzu yeme
heveslisi yırtıcılar alıştıkları düzenin devam etmesini istemekte haklı haklı
olmasına da yerli azgın azınlık sıranın kendilerine gelmeyeceğine inanıyorlarsa
ki, inandıklarını tahmin ediyorum, yakın geçmişte Bosna’da yaşanılan barbarlığı
görmelerini salık veririm.
Bosna’da dinle diyanetle ilgisi kalmamış bir halk sırf adı
Müslüman olduğu için büyük bir katliam yaşadı. Hem de öyle bir katliam ki,
dünya jandarmasının izni ile günlerce hatta aylarca kadınların ırzına tasallut
etmekle kalmadı çoluk çocuk yaşlı genç ihtiyar kim varsa katledilerek on
binlerce masum insan derin çukurlara dozerlerle atılarak üzerleri toprakla
kapatıldı.
Ne insanlık ne vicdan ne de hak hukuk adalet hiçbir değer bu
katliamı engellemeye yetmedi. Bu barbarlığı modern batının çağdaş yaratıkları
yaptı.
Tarih her zaman tekerrür etmiş maalesef.
Tekerrür etmemesi için özellikle bugünlerde aklımızı
başımızın arasına alıp iki kez düşünelim. Libya, Suriye, Katar, Filistin,
Kıbrıs, Akdeniz, Karadeniz buralar üzerinde hesapları olan Bosna ve Irak’a
hürriyet(!) getiren batının piyonu olmayalım ki, tarih bizim üzerimizde de tekerrür etmesin.
Allah korusun tekerrür ederse gâvurun hiç ama hiç şakası
olmaz. Acıması da olmaz. Ne zenginlik ne şuculuk ne buculuk para etmez.
Namusumuza da ilişir. Milletimizi anasından doğduğuna pişman etmek içinde var
gücü ile çalışır.
Katar bizim kırmızıçizgimiz artık. Tıpkı Karabağ ve Libya’da
olduğu gibi Katar’da da var olmak zorundayız. Korkmaya gerek yok. Varlığımızdan
birlik ve bütünlük hamurumuz olan değerlerimizden bedavaya sattığımız o kadar
çok şey var ki geçmişte.
Bugünlerde elbet geçecek.
Dünya virüs sonrası yeniden düzen kuracak.
Hem doğu hem batı hem kuzey hem de güneyde varlığımızdan
rahatsız olanların içerde piyonu olmak utancı ile yakın gelecekte yüzü
kızaracak epey bir yaratık göreceğiz maalesef.
O yaratıklardan olmamak dilek ve temennisi ile
Sağlık ve mutluluk dileklerimle.